ben bu yazıyı sana yazdım

entry31009 galeri293
    670.
  1. Küçük bir çocugun başka birisinin dudaklarını öpmenin nasıl bir his olduğunu sorduğuna şahit oldum.
    Daha yaşamadığı güzelliklerin düşleriyle uyuyabildiğini anladım.
    Aşklar ve öpücükler için acele etmemek gerekir.
    Hepimiz babalarımızdan, dedelerimizden 80'li yılların aşk hikayelerini duyuyoruz.
    '' Bütün ilişkiler zamanla rayına girer. '' diye söylenirlerdi bizlere.
    Şimdi her şey daha farklı, gençler sabırsız ve aşklar değersiz.
    Çıkmak diye bir kavram var, oğlan kızı sever, çıkma teklifi eder, beraber yemekler yenir sinemalara gidilir kaçamak öpücükler verilir, bir süre sonra birbirlerinden sıkılırlar ve ayrılırlar.
    Bu ne bir aşktır ne de sevgidir.
    Bizim neslimiz teknoloji aşinası, aşkların kıymetini bilmeyen ve hormonlarının doğrultusunda yürüyen bir nesil.
    Belki benim çevrem sadece böyle fakat büyüklerden ve sokaklardan kulaklarımıza gelenler de bu yönde.
    Aşklar ve öpücükler için acele etmemek gerekir.
    Bunlar yaşandığında insana keyif vermelidir.
    Aşkları ve öpücükleri yaşamak için mücadeleler verilmelidir.
    Bu tür şeyler mücadele verilmeden kazanıldığında anlamı kalmaz.
    Bu yüzdendir Aşık Veysel'e aşk nedir dendiğinde '' oğlan kızı sever, kavuşamaz aşk olur. '' diye cevap vermesi.
    Dudakların birleştiği vakit gözler kapatılmalı, boyun sağa eğilmelidir.
    Dudakların birleştiği vakit her şey unutulmalı ve sadece dudaklara konsantre olunmalıdır.
    Ölümle başlayıp aşk ile biten yazılar gibidir yaşamak.
    Her an ne olacağını, karşımıza kimlerin çıkacağını ve kimlerin dudaklarıyla öpüşeceğimizi önceden kestiremeyiz.
    Aşklar ve öpücükler için acele etmemek gerekir.
    Olacaklar zaten olur.
    5 ...
  2. 671.
  3. kalbim etten bir organ sadece
    kalbim yüreğim olur,
    sen gelince...
    6 ...
  4. 672.
  5. 673.
  6. canım annem.. ellerim gitmese de, canım hiç istemese de ben bu yazıyı sana yazıyorum. biliyorum korkuyorsun, kendin için değil bizi hayatta yalnız bırakacağın için. biliyorum geceleri ağlıyor ama kimseye belli etmiyorsun, bizi üzmemek için..biliyorum içinde olup biten herşeyi hissediyor ama görmezden gelmeye çalışıyorsun, güçlü durmak, yenilmemek için. söz veriyorum anneciğim, seni o illetin kollarına, soğuk, buz gibi soğuk nefesine teslim etmeyeceğim.. etmeyeceğiz. söz veriyorum anneciğim, sen kazanana kadar bir dakika olsun seni bırakmayacağım. saçların yeniden çıkacak anneciğim, birlikte tarayacağız, ayağa kalkacaksın, gezip tozacağız. öğretmen olacağım annecim, sen benimle gurur duyacaksın. daha torun seveceksin, onun büyümesini izleyeceksin. yaşayacağımız birsürü şey var anneciğim. ben bu yazıyı sana yazdım anneciğim, iyileştiğinde birlikte okuyup hayata gülümseyelim diye.. seni çok seviyorum annecim.
    17 ...
  7. 674.
  8. SEN...

    Sen, hayatıma aniden girip yüreğimin en derin yerine saplanan bir prensessin.. Seninle yaşamayı yeniden öğrendim.. benim hem sevgilim, hem arkadaşım, hem annem, hem de meleğimsin.. beni bir melek gibi bütün kötülüklerden uzak tutuyor, bana sevgili olmanın en mutlu tatlarını veriyor, bana bir annenin bebeğine baktığı gibi bebek gibi bakıyor ve her derdimin ilacı sen oluyorsun.. senden önce yaşamanın tadına varamıyordum.. soğumuştum artık hayattan.. Her şey anlamsız geliyordu bana.. Ama SENi tanıdıktan sonra yaşamın ne demek olduğunu anladım.. Yaşam SEN demekmişsin.. sensin yaşam olmuyormuş.. Başka insanlar nasıl yaşıyor çözebilmiş değilim.. Senin bu mükemmeliyetin olmadan yaşamak bana göre mümkün değil.. yaşansa da onun adına yaşamak denmez bence.. çünkü yaşamak, sen olduğun zaman gerçek yaşamaktır..

    Sen, sürekli yanımdan ayırmak istemediğim canımın bi parçasısın.. sen olmadan yaşayamayacağıma eminim.. benim hayatımı renklendiren, yaşama sevincimi getiren tek kişi sensin.. her sorunuma ilaçsın.. senle olduktan sonra hiçbir acı benim gözümde büyümüyor çünkü sen hepsini unutturuyorsun bana.. senin yanında o kadar mutlu o kadar huzurluyum ki bu huzuru hiçbir yerde bulamam.. sen benim bir tanemsin.. yanımdan hayatımın sonuna dek ayırmayacağım tek varlığımsın..

    Sen, benim özelimsin.. her şeyi ilk seninle yaşadım.. AŞK kelimesinin anlamı ilk sende öğrendim.. Benden başka kimsenin AŞKın anlamını bildiğini düşünmüyorum çünkü AŞK, SEN'sin.. Sen aşkın kendisisin.. Senin adın aşk.. sen bi tanesin.. hayatıma girdiğin andan itibaren öyle anlamlı bi mutluluk varki içimde, bunu hiçkimse bozamaz.. ne olur sen de bozma bu mutluluğu.. sonsuza dek benimle kal..

    Sen, öldükten sonra da yanımdan ayırmayacağım tek değerlimsin.. sen her şeyimsin anla artık.. sen yanımda olmasan da, sana dokunamasam da hissedemesem de nefesini yine de aşığım sana.. ne kadar uzak olsan da kokun hep geliyor yanıma.. hayalini aklımdan bi an olsun çıkarmıyorum.. hayalin olmadan yaşamak mümkün değil bana göre.. sen hep aklımdasın.. sen hep yanımdasın.. sen benim canımsın, kanımsın..

    Sen, gururumu hiçe sayabileceğim tek kişisin.. küs olduğumuz dargın olduğumuz zamanlar bile seni delilercesine seviyorum ve aşığım.. bunu hiçbir zaman hiçbir şey değiştiremez zaten.. sen kalbime öyle bir yerleştin ki, istesen de çıkamazsın artık çünkü kalbime hapsettim seni ve kaçış yolun yok.. artık ebediyen benimsin.. benimlesin.. yanımdan ayrılmayı aklından bile geçirme.. ne kadar seni göremesem de her zaman seninleyim..

    Sen, soluduğum nefes, ısındığım güneş, yaşadığım dünyasın.. her şeyde sen varsın.. biraz değil her şeyimin tamamı sensin.. nasıl nefes almayınca yaşayamıyorsa insan, ben de seni yanımda hissetmeyince yaşayamıyorum.. nasıl güneş olmayınca iliklerine kadar donuyorsa insan, ben de seni kaybetme korkum olduğu zaman donuyorum böyle.. nasıl dünyadan başka bir yerde hayat yoksa, benim için de senden başka hiçbir yerde hayat yok.. sen benim her şeyimsin bitanem..

    Sen, önceden dinlediğim anlamsız şarkılara anlam katansın.. Senin sayende dinlediğim her şarkının her sözü bana yeni anlamlar veriyor.. O kadar anlam yüklü birisin ki.. Ama senin bu anlamlarını anlatmak için kelimeler, cümleler sarfetmek yetmiyor.. Sen bambaşka bir şeysin.. Seni çözmeyi kimse başaramaz ama ben çözdüm.. Sen yüreğimin tek sahibisin.. TEKSiN..

    Sen, beni ben yapan tek şeysin.. sen olmasan ben de olmazdım.. beni yanından hiç ayırma.. sana muhtaç ellerimi sakın bırakma.. ihtiyacım var sana.. seni her şeyden çok seviyorum sevgilim...
    6 ...
  9. 675.
  10. --spoiler--
    dinle sevdiğim!

    bu sana son seslenişimdir...
    sanma ki ölüyorum,
    seni öldürüyorum içimde, tek bildiğimdir...

    durdum!
    kabuk bağladıkça kanayan bir efkar içimde...
    ki gece perde perde iniyor
    yakılan anılarımın üzerine...
    ve sen giderken geriye kalan masum bir çaresizlik,
    emanet aldığım çocuğun öksüz gözlerinde...

    sustum!
    sensizliğin özetini çıkarırken odamda,
    yalnız bir sevda,
    yalnız bir adam,
    yalnız bir yalnızlıktı, benim yaşadığım...
    ve bütün gitmelerinin ardından
    oturup ağlıyordum, saçma.

    tükendim!
    ne yüreğimde o eski sevda,
    ne gözlerimde çaresiz bir bakış var...
    biraz geç olsa da
    alıştım yokluğuna...
    ve öznesiz bir sevdaydı bu benimkisi
    ki sen küllendikçe palazlanan bir ateştin bir zamanlar
    şimdi ise;
    unutuldukça harlanan bir korsun
    ve artık;
    hatırlamayacağım seni ne olursa olsun...
    --spoiler--
    11 ...
  11. 676.
  12. aylar oldu durup düşünmedim uzun uzun. sadece hayatın akışıyla yaşamaya devam ettim. düşünmeye ve uygulamaya yer yoktu. komünist bir sistem gibi sadece olanla ilgilendim, gerekeni yaptım. böylece geçti aylar ve geri dönüp bakmama bile gerek kalmadı, huzurla uzun süre sonra yeniden tanışmış, kendi çizdiğim çizgiler içinde kendi kurallarımla yaşamıştım. hepimiz hayal etmez miyiz aslında? kendi sınırlarımız, kendi kurallarımız ve kendi seçtiklerimiz... insanlar genellikle kendi seçtiklerini yaşarlar, yaşayamayanlar da kadere bağlarlar. aslında tam anlamıyla öyle değildir. çünkü seçtiğiniz bir şey sonrasını hiç ummadığınız şekilde etkileyecek ve siz de asla dönüp önceden aldığınız karardan dolayı bu durumda olduğunuzu farketmeyeceksiniz. bu kaçınılmazdır, bu hayattır.

    sigara dumanı ve kahve kokusuyla bezenmiş bir hayat. neden bu ikisi bu kadar önemli olur birdenbire? evet belki hayatımda hep vardı kahve ve sigara, ama şimdi bir farklı, daha bir değişik yerde duruyor. bir şeyle veya bir insanla bağı olabilir mi? tabiki! aslında her şey zincirleme gelişmez mi? önceki bir hareketin sonucudur bu olsa olsa... geçmişte üzerinde durmadan aldığınız bir karar, ve seçtiğiniz doğrultuda gelişen olaylar...

    basit bir şekilde başlar her şey. ve sonrasında çok daha komplike bir şekilde gelişmeye devam eder. kaçmak istemezsiniz, yediremezsiniz kendinize. çıkış yolu ararsınız ama bulamazsınız. bu da kaçınılmazdır, aslında tam anlamıyla hayattır.

    kariyer ve hayatın geri kalanı arasında ince bir çizgi vardır ve bu ikisi çok güzel dengede durur terazide. biri iyiyse diğeri bok gibidir mutlaka. ha ama ne vardır? sinir bozucu insanlar vardır ikisini bir arada götürmeyi başarırlar. köşede sıkıştırıp dövesiniz gelir bazen böylelerini. çok mu sert geliyo kulağa? aslında o kadar da sert değil.. sürekli aynı şeyi görmek, gözünüzün önünde her şeyin yaşanması daha bir sinir bozucu olur çoğu zaman ve kaldırmakta zorlanmaya başlarsınız..

    kariyerimin belki en parlak dönemindeyim şu anda. binbir türlü sınavın arasından sıyrılıp istediğim okula, istediğim ortama kapağı attım. önümüzdeki 7-8 seneyi garantiye almakla kalmadım, üstüne iki üç diplomayı bile cebe koyma fırsatı açtım kendime. memnun olmalıyım değil mi? memnunum zaten bunun nesinden memnun olmayım? ama bir şey var bir şey eksik..

    lanet bir şekilde problem yaratıyorum kendi kendime. problemsiz hayatta duramıyorum, bir şeyler beni sinirlendirmeli, çıldırtmalı, bağırıp çağırmalıyım, sinirden bir şeyleri fırlatmalıyım. ve bunu yaratmak için de kariyerim yeterli olmuyor. ne kaldı peki geriye? hah! sihirli sözcük: aşk!

    işte kahve ve sigaranın arkasındaki şey! sadece birini görebilmek için elinizde bir kahve ve sigarayla kapı önüne çıkmak, dahası saatleri harcamak, yetmiyormuş gibi de olan şeylerin çok kısa sürmesi, ama küçük şeylerin etkisinin çok büyük olması... günlerce motivasyon sağlayan, soru sorduran, cevap aratan bir hayat. beklentiler ve getirisi olan hayal kırıklıkları. işte bunlarla dolu bir hayat, yani kaçınılmaz olan...

    kendi kendime yaratıyorum bunları evet. bunlar benim seçimlerimin sonucu. yalnız hissettiğim için bir çıkış arıyorum. aslında yalnız olduğum falan da yok, etrafımda bir dolu insan var ve sıcaklar bana karşı. insanlar tarafından sevilmek ve dahası bunu hissetmek çok ayrı bir his. ama o da bir yere kadar yardım ediyor işte.

    tek bir kişi insan hayatını nasıl değiştirebiliyor işte. motivasyonum, çalışma isteğim, hayata bağlılığım tek bir kişinin bir hareketiyle tavana vurabiliyor. pozitif enerjiye bu kadar mı bağlı olunur? ben bağlıyım ama işte... ağzımı açıp ona şu cümleyi söyleyebilmeliyim bir gün:

    you make me want to be a better man.

    neden suskunum peki? neden her şeyi dan dun söyleyen bir adam olmama rağmen böyle bir sessizlik var? sorun yaratmazsam çözümün anlamı olmaz ki! biraz canım yanmalı, biraz çaba göstermeliyim...

    tek bir ters hareketin bana nerdeyse 2 gün kaybettirmesine ne demeli peki? 2 koca gün!!! öncesinin tabiki etkisi var. rezalet bir gece, bolca alkol ve sonrasında algılarınızın en zayıf olduğu anda, en savunmasız olduğunuz anda bok gibi bir tavır... ben seçtim, ben yaşıyorum, katlanmak zorundayım...

    arkadaşımın bana söylediği cümle çınlıyor kulağımda sürekli: you're a perfectionist!

    ne kadar doğru! kendi sınırlarım içerisinde mükemmeli arıyorum...

    ama bu dört dize saatlerdir kafamda dönüyor...

    if you'll only, if you'll only say yes,
    whether you will's anybody's guess.

    god, only god knows i'm trying my best,
    but i'm just so tired of this loneliness...

    ve belki önümdeki birkaç ay tek bir sözcüğe bağlı...
    sadece seçmem gerekiyor. başka bir şey yok...

    helsinki-kasım 2008
    7 ...
  13. 677.
  14. geçen gün ben demeden evden gittin ya inan ki çok makbule geçti. muhteşem bir gece geçirdim aylar sonra. tahammülü imkansız birisin çünkü. üstelik evde olduğumuz için de cüretkarlaşıp bağırmaların cabası. aramızdaki ilişki berbat bence. iki hayvanın birbirini yeme mücadelesi gibi.

    üstelik anlamamak üzerine kurulmuş bir ilişki.

    ben fc barcelona maçını seyrederken, ikide bir tv nin önünden geçmen bardağı taşıran son damla oldu üstelik. bir hakaretti bu. demiştim ben basit bir adamım diye. ettiğin küfürlere genelde kayıtsız kalmam bu yüzdendi.

    eski olan şeylerin daha güzel olduğunu durmadan söylemenden bıktım açıkcası. 70'lik bir nene gibisin. eski olan her şeyden nefret ediyorum ben. olayların içeriği ne olursa olsun. gitmiş ve gelmeyecek olmaları yetiyor bana. sakarya'ya inip kokoreç falan yerdik senle. evet yerdik. sonra yürürdük. ama artık hoşuma gitmiyor bunları yapmak. eski diye tekrar zevk alacağımı sanman büyük aptallık.

    arkadaşlarından da bıktım anasını satayim. hepsi , aptal gözlere ve mimiklere sahip aptal insanlar. umumiyetle gece bize gelmeleri canımı sıkıyor. tabuydu monopolydi. sıkıldım. kendimi evli gibi hissediyorum. midemi bulandırıyorlar. devamlı gülüyorlar. bu kötü bir şey benim için. samimiyetsizliğin ifadesi. kahkaha atıyor olsalardı saygı duyardım. zira o acılarını gömme şeklidir insanın. ama tebessümlere tahammülüm yok. orta olan her şeye tahammülüm yok.

    senle biz imkansız bile değiliz. bence beni aldatmaya başlasan iyi edersin. belki o zaman git diyebilirim sana. zira ben seni aldatalı baya oluyor.
    10 ...
  15. 678.
  16. ilk gecemi yaşamak istediğim tek erkektin, çektin gittin. çok özledim sonra ben seni, sonra geldin, sonra yine gittin ve ben yine çok özledim seni ve yine geldin ama yine gittin ben yine çok özeldim seni.

    her geldiğinde ardına kadar açtım kapımı ve hiç hesap sormadan aldım yine hayatıma seni fakat sen yüzsüzce gidip geldin ve ben yüzsüzce yine aldım hayatıma seni.

    en son yine geldin ve ikimizin bir hayali vardı ''bir gececik bile olsa birbirimize sarılıp uyumak'' hatırladın mı dedin, ''hiç unutmadım ki'' dedim ''işte o hayalimizi gerçekleştiricez'' dedin, ben mutlu oldum ama sen yine gittin.

    ben seni sevmeyi bıraktım, ilk gecem olmandan vazgeçtim, özlemlerim bitti, sevgim bitti.

    ama sana...
    8 ...
  17. 679.
  18. ben bu yazıyı sana yazmak istemedim aslında. bir bitiş gibi hiç okunmayacak bir yazı bir iç döküş. sonun başlangıcı olsun istemedim hiç, senden habersizce başladığım hiçbir şeyim olsun istemedim. her şeye seninle başlamak istedim... hayata, yeniden nefes alır gibi yeniden doğmuş gibi, yeniden yaşamak gibi senin varlığınla bütünleşmiş ben gibi olsun istedim her şey. ama mümkün olmadı şimdi sensiz nefesim daralıyorken soluğum çıkmazken sensiz bir alemdeyim haberin olmadan sana anlatıyorum kendimi. oysa oturup dinleseydin keşke beni başka yerlerde başka şeyler aramaya itmeden önce. sana anlatırken beni baksaydın gözlerime çarşıda dolaşırken annesinin elinden tutmuş bir çocuğun bakışı gibi şevkatli ama ürkek, meraklı ama çekingen tavırlarla. ne çok konuştuk oysa ki herkes hakkında, kendimiz hakkında tüm hayatımız hakkında. sanki her şeyi yazmıştık yeni baştan bir romanın beyaz sayfaları gibi başlamıştı tüm hayat hikayeleri kahramanlarımızın. elimden tutup beni de o masala dahil ettin. ve inandırdın bir masalın gerçek olabileceğine. her masalın bir sonu mu var ? neden başladıkları gibi devam edemiyor hiçbir şey, neden ellerim sen tutmazken bu kadar soğuk, ve neden yastığımın senin olmayan yüzü yok gibi, göz yaşlarımın ıslattığı tarafı hariç...

    pamuk şekerinin o yemediğimiz tarafı gibi yarım kaldı her şey. belki hala yaşanacak şeyler var. belkide yazılmamış hikayeler var sen ve bana dair. henüz yazamadığımız ve hiç söylemediğimiz seni seviyorumlar var. oysa o kadar çok sevdimki seni, gözlerinin içine bakıp söyleyemediğim o kadar çok an olduki. ve sen de bakarken aynı ifadeyle belki de içimizden söylüyorduk tabu kelimelerini. sanki söylersen o anın büyüsü kaçacakmış gibi...

    her anında aynı güzellikte yaşanılan bir hikayenin devamını neden getiremedik biz. henüz yazılmamıştı son söz. ve sen hiç okumayacak olduğun bir hikayenin başrolündeyken...

    ben bu yazıyı sana yazdım sevgili. bunun gibi milyonlarcasını da içime yazdım , kalbimin orta yerinde hiç söylenmemiş sözlerin arasında duruyor okunmamış hikayelerim. hiç okumayacağın onlarca hikaye yazdım sana ... okusan da ben olduğumu bilmeyeceğin, okusan da içindekinin sen olduğunu anlamayacağın yazılar yazdım sana... belki bir gece anlatırım sen uyurken binlerce km lerce uzakta.
    5 ...
  19. 680.
  20. bu benim hayatım,
    daha önce hiç olmadığı kadar.

    bunlarda rüyalarım,
    daha önce hiç yaşamadığım.

    biri bana dokunsun,
    sanırım uyuyorum.

    bunlar benim sözlerim,
    daha önce hiç dile getirmediğim.

    ve bu yazı senin,
    daha önce yazmadığım.
    5 ...
  21. 681.
  22. haberlerini alıyorum ananem.

    kim söylüyorsa söylüyor, karıştırma.

    küsme n'olur bana.

    mezarındaki çiçekler solmuş...

    kaan'ım herşeyim beni 4 ay da unutmuş diyormuşsun.

    ben onun için evlatlarıma, bütün torunlarıma rest çektim, hani aşkımız ben toprak olunca mı bitti diyormuşsun.

    evet başucuna gelemedim ama toprağın odam da her gece gözyaşlarımla ıslatıyorum.

    sen rahat uyu, kimseye muhtaç olmayacak kuzun.

    bana sakın kızma, küzme, kuzun boynu bükük kaldı sen gidince.

    öyle ki kafam bedenime yapışık olmasa, gittiğim heryerde unuturdum onu ananem...
    33 ...
  23. 682.
  24. bir var olup bir yok olsan da, ben bu yazıyı sana yazdım.
    amacım bana dönmen değil, beni sev birazcık yeter bana...gözlerindeki ışığı göreyim. yanımda kalsan keşke, gitmesen, ama yoksun...
    belki de hiç olmadın...
    6 ...
  25. 683.
  26. ben bu yazıyı suya yazdım, görmedin hiç

    'yaşadıklarımdan pişman değilim, öfkem yaşayamadıklarıma' demiş ya şair, benzer bir öfkeye sahip benliğim,
    dün topladım tüm arkadaşları, havadan, sudan, şurdan, burdan derken geçsin istedim vakit, bir anlık da olsa çık diye aklımdan, çık diye usumdan, çık diye hayatımdan.

    seni sevmiyorum diyebilmeyi ne çok istedim dün fakat çözemedim ki ellerimi, zifir saçlarının hayalinden, alamadım ki kör olası gözlerimi, çekemedim ki çatlak dudaklarımı senden.

    hayal olduğu şüphesiz, gerçeğinden farksız...

    bir deniz gibi çalkalanıyor odamın tavanında varlığın, almamışsın bilerek, kalmış orta yerde bakışın, duruşun, benim oluşun...

    ama bilirim yok çaresi

    sensizliğin sesi ve sesimin sensizliği, eriyor sigaramda yanarak ve eritiyor aklımı, fikrimi...

    dön diye söylemedim hiçbirini, hiç değilse adı belli yokluğunun; soğuk ve soluk bir efkar, yana yana üşümek, sensizlik...

    lakin bir adı yok varlığının,

    tarifi yok verdiği acının, elimde olmadan, senden gelene verdiğim müsamaha
    ne bir gerçek, ne bir yalan, gelme sakın, varlığın mutlak muamma...

    zaman acıtarak geçiyor içimi
    ellerim bilinçsiz yoluyor saçımı
    kara gölgeler doluyor içeri
    birinin birinden korkunç biçimi

    gelme sakın, gelişin bir ömrü yakmaktır
    unutma sakın, unuttum demek bile hatırlamaktır.
    22 ...
  27. 684.
  28. senden sonra hayatımın tadına vardım. var mı ötesi.
    6 ...
  29. 685.
  30. (#4207096)

    giriş gelişme ve sonuç olarak planlamıştım.
    gelişmeyi atlayıp sonuca geliyoruz.

    evli olduğunu bilseydim, hiç hissetmezdim bile...
    orospuluk kanında varmış demek ki, söylemedin bile...

    ben seçtim seçeceğimi. evet ve hayırdı seçeneklerim.
    hayır!

    bu hikaye de burda biter... başlamadan biter hem de...

    rabbim sen çok büyüksün...
    helsinki-kasım 2008
    6 ...
  31. 686.
  32. Bu yazıyı sana yazdım bundan öncekileri de ben hep sana yazdım kısıtlamadım bu şu o diye herşeyi herkesi sana yazdım . hayatımın en imkansız anlarını hiç göremeyeceğimi bildiğim halde seninle paylaştım. Gözlerini görmesem de tenine dokunmasam da sesini duymasam da seni fiili olarak yaşamasam da ben ömrümü sana yazdım.
    7 ...
  33. 687.
  34. içimden geldi bu gece senin için birşeyler yazmak. belki bu sözlükte üye olmadığın için, belkide buraya birşey yazdığımı söylemeyeceğim için sana okumayacaksın bu yazıyı, ama senin için yazıyorum bu gece.

    Hiç beklemediğim bir anda çıktın karşıma. dünyamı değiştirdin, hayatımı.. en güzel yanım oldun. kimsenin dokunamadığı kalbim oldun. sevgim oldun, aşkım oldun. hayatımın en güzel yanı oldun. sabahlara kadar içme nedenim oldun. rüyalarımın baş kahramanı, yaşama sevincim oldun. bilirimki karşılıksız değil bu. sen benim için ne olduysan, bende senin için o oldum.

    ama çekilmiyor bu ev sensiz.. sesin olmadan çekilmiyor bu dört duvar. uzakta değilsin belki. imkansız sonu olmayan bir sevgide yaşamıyoruz. belki çok melankoliğim bu akşam. ondan bu kadar dem vuruyorum sensizlikten. keşke hiç binmek zorunda olmasan o otobüse, gitmen gerekmese.. hep yanımda olsan. sarsan beni tüm sevginle, sarsam seni tüm benliğimle.

    o kadar çok şey var ki söylemek istediğim.. ama yetmiyor kelimeler.. ne diyordu yazar, en aciz varlıklardır kelimeler, an gelir yetmez ifade etmeye.. yetmiyor sevgilim ifade etmeye sevgimi..

    seni çok özledim..
    7 ...
  35. 688.
  36. sözlük yazarlarının sevdikleri partnerlerine içlerini döktükleri başlıktır.

    Biten Bir ilişkinin Ardından ( Sevgiliye Mektup ) *

    Biliyor musun sevgilim aslında bütün bunlar gözyaşları ve hüzün eşliğinde sana yazdığım sitem mektubumun cümleleri değil aslında hepsi senin göremediğin ve benim damağımda kalan duyguların minik parçaları ve sen gene göremeyeceksin seni neden ve nasıl bu denli sevebildiğimi çünkü inan bunu ben de henüz anlayamadım...
    Gözlerine neden bakamıyordu gözlerim biliyor musun?
    Utana sıkıla cümleler kurmamın sebebi karşımda duran gök mavisi gözlerindi ve sen aynada sadece kusurlarına baktığın ve sadece onları görebildiğin için o gök mavisi gözlerini fark edemiyordun.
    Öyle şaşırıyorumki sen yanımda yokken hala güneşin doğup batabilmesine ve hala nefesler alıp verebilmeme.
    Meğer senden önce yaşadığım hayat sadece terimlerde bir hayatmış ve sen bana terimleri aşan bir yaşam yaşatmışsınki doğan güneşe doğabildiği için şaşırır hale gelebilmişim.
    Ve aynı sen bilinçaltımın ve duygularımın ırzına geçmiş olmalısınki her şey bu kadar anlamsızlaşabilmiş.
    Her şeyin anlamsızlaşmasının yanında doğan güneşlere, açan çiçeklere şaşırmalar da başlamış zihnimde.
    Tanrım nasıl bir çelişkidir bu!
    Hayal et, en güzel şarkıların en güzel nakaratlarında yağmur altında dans ettiğimizi.
    Düşün, senden ve benden başka kimsenin olmadığı bir Dünya'da umarsızca var olduğumuzu.
    Hisset, bedenlerimizin birbirine çarparak yarını düşünmeden seviştiğini.
    Dularımız, yakarışlarımız, ah o hormonlarımıza ve nefsimize yenik düşüp de yaptıklarımız, ya şarkılarımız ?
    Unut hepsini ve kendini sonsuza kadar uzak tut varlığımdan.
    Ben var oldukça kendini uzaklaştır benden ve bunu seni bana özletmeden yap ki ben de var olabileyim sanki sen hiç yokmuşcasına...

    alıntı/resimler : http://aytugakdogan.blogs.../11/sevgiliye-mektup.html
    4 ...
  37. 689.
  38. kalemim eskisi kadar güzel yazmıyor. buruklaşmış, katılaşmış birazda sertleşmiş yazılarım istem dışı çalışıyor beynim engel olamıyorum yapıcaklarıma, parmaklarım onun istediği gibi yazıyor tutamıyorum kendimi bak yine. gözlerim daha sert acımasız, nefretle bakıyor bir zamanlar hayaller kurarak baktığım yerlere. sebebi? sebebebi çok anlaşılmayacak değil basit anlaşılır bez parçası kadar ucuz satılaması kolay almak isteyen olursa bedavaya verilcek cinsten.

    kalbimin yarasına öyle bir parmak bastımki kaldırılmayacak tonlarca ağırlıktaki bir kaya kadar ağır, öyle bir dikiş attımki eski ısmarlama terzilerin yaptığı zikzaktan bir daha sökülmemesine. öyle bir kaynama yapmışkı yara kabuklaşmış, söksen ne canı yakar ne de bir kaç damla kan akar. sadece eskiden kalma bir kaç iz, çizik çocukluğumuzda yere düşüpte izi kalan yaralar gibi umursanmayan anlatması en fazla 3 dakka süren sonra başka bir hikayeye geçilen anılar gibi...

    aslında öyle bir film yapılabilirdiki izlenme, imrenme rekorları kırılabilirdi baş rol oyuncuları sen ve ben geri kalanlar önemli, önemsiz figüranlar konusu basit anlaşılması kolay evet çok basit oldu yapım aşmasında başlamadan bitti. kısa film yarışmasına girse çok kısa olduğundan kabul etmezler ama bize göre en uzun soluklu film di belkide bir zaman.

    şimdi nerdesin, ne yaparsın, kime bakar, hangi hikayeler kurarsın bir sen birde yanındaki sizler bilir.

    boş ver be gönül 'biz' adlı tablo yere düştü ve paramparça oldu bir daha toparlanamayacak şekilde.

    ve sonra adamın biri varmış önceleri diktiği güllerin açması için elinden gelen herşeyi yapan lüzumsuz otları koparan bunları yaparken eline küçük dikenler batsada umursamayan sadece büyümesi gülünün güzelliğini görmek için çaba gösteren. bir adam varmış çok sevdiği gülünü kökünden koparan bir daha açmasın diye üstünü betonla dollaran.

    bir adam varmış, bir de yokmuş....
    18 ...
  39. 690.
  40. Sen belki de bu mektubu aslında sana yazdığımı hiç bilmeden okuyacaksın.
    Ben, senin bunu okurken parmağınla yanağına dokunduğunu, gözlerini hafifçe kıstığını, saçlarını kulağının ardına attığını göremeyeceğim.
    Elimin uzanamadığı yerlere kelimelerimle sokulmaya çalışmamı hayretle göreceksin.
    Ve biliyor musun, sen bütün bunları okurken, ben yazdıklarımı şakacı gülüşlerimle reddedeceğim.
    Sana nasıl yalvardığımı hiç işitmeyeceksin, sıradan bir ‘Nasılsın’ sözcüğü saklayacak o yalvarışı.
    Aralarında dolaştığım kalabalıklar içinde benim yalnızlığımı gören ve kendimi yalnız hissetmemin yalnızlıktan da kötü olduğunu sezen bir tek sen varsın.
    5 ...
  41. 691.
  42. Her insanın hayatında bir dönüm noktası olur derler. Küçük ya da büyük bazı olaylar insana bügüne dek yaptıklarını sorgulama şansı verir. Özeleştiri misali; bu da benim özeleştrim ve bana bu şansı sen verdin.

    öyle bir adam vardı ki senden önce; hayata karşı hep kızgın ve küskün olan. Sürekli isyan ederek allah'a tüm başarısızlıklarının tüm kaybedişlerinin sorumluluğunu o'na mal eden ve kendine göre haklı olduğunu düşünerek bir nebze rahatlamaya çalısan. o nun kendine haksızlık yaptığına o kadar emin olurdu ki zaman zaman bu katiyet onu inançsızlığa kadar itti. inanmıyordu ne hayata ne aşka; öyle ya o hep istemişti, dua etmişti ama olmuyordu işte. Yukarıdaki onu görmezden geliyordu o da yukarıdakini görmezden gelmeye çalıştı uzun süre.

    sonra hiç ummadığı bir anda karşısına bir kız çıktı. Ama bu öyle büyük aşk hikayelerinde ki gibi bi' tanışma değildi. Hatta adam daha sonra düşündüğünde nasıl tanıştıklarını bile hatırlamıyordu. Alelade bir olayda onun için günün diğer olaylarından bir farkı yoktu. O gün tanıştığı bu kızın daha sonra hayatında böylesine hızlı çalkantılara yol açabileceği aklının ucundan bile geçmemişti...

    bir Perşembe akşamı başlamıştı her şey önemsiz bir mesajla. Önce hal hatır sordular birbirlerine sonra havadan sudan konuşmaya başladılar. Ve açıkcası aynı dünyada yaşayan 2 zıt kutuptular ve bunu anlamaları çok ta uzun sürmedi. Ama garip olan bi' şey vardı, onları birbirine çeken;ne olduğunu anlamaya çalışmadan devam ettiler. Mesajlar mesajları, telefonlar telefonları izledi. Belki ikisi içinde bir kaçıs noktası oldu bu yaşadıkları. Her şeylerini paylaştılar bu kısa sürede birbirine tanımıyan ve belki bir daha yüz yüze bile görüşmeyecek iki insan olarak. Bu onlara ayrı bir rahatlık veriyordu sanırım. ikiside uzun zamandır kendilerini dinleyecek ve yargılamadan önce yardım etmeye çalışacak insanlar aradıklarından olsa gerek.

    geçirdikleri bu bir kaç güzel günün ardından artık görüşmelerinin mantıksız olduğuna karar verdiler. bu kadar farklı iki insan bırakın bir ilişkiyi bir arkadaşlığı bile yürütebileceklerini düşünmediler. Ama olmadı bir türlü kopamadılar gecelerce süren veda konuşmaları yaptılar aynı şeyleri konuşup durdular. Çünkü ikiside istemiyordu bu kısa masalın bitmesini, uzatmak için ellerinden geleni yaptılar. Hatta bu masal o kadar çok uzadı ki sonunda bunu gerçek hayata taşımaya karar verdiler. Birlikte masallarında bile hayal edemedikleri kadar güzel 3 gün geçirdiler. elele film izleyip, birbirlerini izleyerek uyudular.

    Ama gerçeklerin başladığı yerde masallar biter. Onlar da bunu anlamakta çok geç kalmadılar. Ve daha fazla bağlanmadan birbirlerini ayrıldılar.

    ayrılığa alışamadı başta çocuk çünkü onun istediği insan olabilmek için çok çaba sarfettiğini düşündü başta. Ve aklına eski hali geldi. Tabi ya haklıydı nasıl da inandırmıştı kendini bu sefer farklı olacağına. Ve tüm suçu tekrar O'na attı. Ne de olsa çocuk denemişti ve her zamanki gibi her şey yukarıdakinin suçu idi.

    yine böyle her şeye isyan ettiği ve her şeyini kaybettiğini düşündüğü bir gecede kazandı tüm inancını. önce telefonu eline aldı ve o an sesini en çok duymak istediği kişiyi aradı. Telefonu açtığında karşıdakinin sesini dinledi önce çünkü konuşacak gücü yoktu. Onun sesini duydukça cesaret kazandı. Ve tekrar tekrar aynı şeyleri anlatmaya başladı ''ben denedikçe her şey kötü gidiyor ben elimden geleni yapsam da hiçbir şeyi değiştiremiyorum çünkü benim elimde değil'' dedi. Cevap kısa ve ağır oldu;demek ki yeterince çaba göstermemişsin eğer göstermiş olsaydın şu an yanında olurdum. dedi karşısında ki soğuk kanlı ses. Ve o anda bi' şeyler oldu; sanki gözünün önünden bir perde kalktı çocuğun ve ilk defa kaybetmenin sorumluluğunu üstlendi hayatında.

    sabah uyandığında bambaşka bir insandı artık. Kalktı elini yüzünü yıkadı ve hayatının geri kalan kısmının ilk gününe başladı. Önce inanmaya karar verdi ve uzun zamandır bozuk olan arasını düzeltmeye Allah ile...

    şimdi her şey daha netti hayatında çünkü artık biliyordu ki hayat başlı başına bir sınavdı. Ve soruları yanıtlamak için ne kadar zamanının kaldığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Bu yüzden cevabığını bilmediği soruları bir kenara bıraktı ve yapabilecekleri ile uğraşmaya başladı.

    evet ben kendi özeleştirimi yaptım ve her işte bir hayır vardır sözüne olan güvenim sonuna kadar arttı. umarım sen de bundan sonra hayatında kendin için en iyi olanı yaparsın. bizden ders çıkarırsın. ben her zaman senin kepçe kulaklı, beyazlı atlı prensin olarak kalacağım fındıkım...
    9 ...
  43. 692.
  44. iki yıl geçti seni kaybedeli. kulaklarım çınladı bu sabah annemin iki sene önceki sesiyle yeniden: 'deden öldü, kalk kızım, anneannene gidiyoruz.'

    o tabutu gördüğümde anladım senin öldüğünü. hayatım boyunca canım hiç bu kadar yanmamıştı. ölüm gerçeğinin hiç bu kadar acımasız olduğunu bilmezdim ben. bir gün sevdiklerim göçüp gideceği gerçeği yoktu benim için. insanlar doğar ve yaşarlardı. hayatımın sonuna kadar benimle olacaklardı. ölüm yoktu.

    ben sende öğrendim yaşarken nasıl ölüyormuş insan. seninle birlikte bütün çocukluğumu, mutluluğumu da gömdüm ben o toprağa.

    biliyorum, mutlusun orada. bu dünyada yaşadığın bütün zorlukların mükafatını alıyorsun şimdi.

    beni merak etme canım dedem. en sevdiğin torunun, senin istediğin gibi, kendinden taviz vermeden, bütün zorlukları aşa aşa, dimdik yürüyor bir gün sana geleceğini bilerek. ve bize bıraktığın emanetine, elli iki yıllık eşine, annemize, anneannemize gözümüz gibi bakıyoruz.

    yetim kaldık sen gidince be dedem. bir yanımız hep eksik iki senedir.
    9 ...
  45. 693.
  46. mistik bedenime ait kıpırtılar yok oluyor gidişinle... uzaktan bakmanın cezbedici bir boşlugu var. kızgın kumlardan serin sulara atlamak gibi değil tabii! ama 3. tekil olmak güzel... kendi hayatımda...

    yolculuklar insanı uzaklara götürmüyor! yeni bir teknik bulmalıyım senden kaçmak için!
    kendimden, insanlardan, sıradanlıktan, basitlikten, hayattan ve bilimum mutlak olan her şeyden en uzak uzaklıga nasıl gidebilirim?

    bilen varsa beri gelsin...
    9 ...
  47. 694.
  48. aramak... yalnız seni aramak... veya bulmak... yalnız seni bulmak...

    gecenin en karanlıgında, dalgalara birkaç adım kala, sessizliğin hıçkırıklarını sana yormak güzeldi!

    şimdi adımlar uzaklaşıyor... ve sessizliği duyamıyorum.
    gözlerinle bir ilgisi yok! başını uzak gökyüzündeki bir noktaya dikmiş, içindeki dumanı meydan okurcasına atmosfer tabakasına üfleyen, cömert boyunlu, karsımdaki kadın resmi bunu kanıtlayabilir!

    gidersen eğer...

    belki de kalırsın...

    dalgalar anlamını yitirir... gözlerin umrumda değil! ellerimden tut!

    ve bu sayfanın üstünü güzelce ört... bırak uyusun...
    10 ...
© 2025 uludağ sözlük