Hani hep yaşamak istediğim şeyleri farklı adamlarla yaşadım diyordum ya. Tam şu an saat 12yi8 geçiyorken yaşamak istediğim bi anı yaşamak istediğim adamla yaşıyorum. Tek fark aslında diğerleriyle ortak noktası bu adam da hayatımda olmaya devam etmicek. Karşımda gitarıyla eğlenirken ve ben kırmızı deri bi koltukta çay içip onu izlerken zaman dursa hayır demezdim.
Uzun kıvırcık saçları ve yeşil gözleriyle bana bakıp tebessüm edip çayından bi yudum alıp işine devam ederken ona hayranlıkla bakiyorum. içimde ufacık bi umut yokken ufak bi aşk tohumu beliriyor ve ben tüm karamsarlığımla onun büyümesini engelliyorum.
Tam tebessümünden öpmek istediğim adam tam karşımdayken ben sevdiğim az bilinen bi yazarın kitabının arkasına bu cümleleri yazıyorum. Kafamın içinde müslüm gürses orhan gencebayla peşisira beni efkara sürüklerken odada bilmediğim, arabeskten millerce uzak güzel bi şarkı başliyor. Saat 12yi14 geçerken bi aşk daha bitiyor.
madem benimle zaman geçirmeyi çok özledin, o zaman kaç saat tir nerdesin ha ayva yanaklım, 9 saat tir siklemedin bile beni. olmayan sikine bile takmadın beni.
cok zor biliyor musun? unutmak, hatirlamak, sevmek, sevilmek, karsilik verememek, ya da karsilik alamamak... cok bekledim o gun. bir yandan cok istedim bi sesini duymayi, bir mesajini gormeyi. bir yandan da hic istemedim belki de boylece senden soguyacagimi dusundum. gelmeyince agladim, sinirlendim, cok uzuldum. boylesini beklemiyordum ama ne yalan soyliyim.. bir kez daha mahvettin beni, beynimi allak bullak ettin karmakarisigim su an. bir yanda hala delicesine sevdigim sen, bir yandan da artik yanimda olamayacagin yuzunu bir daha goremeyecegim, tatli dudaklarindan bir daha opemeyecegim gercegi. aci cok aci bir gercek. ama gercek iste. insan inanmak istemiyor. artik alismam lazim sanirim.
hani sana bir mesaj atmistim ya unutamiyorum aklima geliyor yasadiklarimiz kotu oluyorum diye. sense sukret yasadigin guzelliklere demistin. o an dedim bu sogukkanli insan benim bi tanecik duygusal tatli sevgilim olamaz. peki sana bir sorum var madem bitirmeyi koymustun kafana nicin bana devam etsin dedin? biliyorum kotu seyler yasadik hataliydim cok cok cok hem de. ama neden bir sene bekledin? madem en basindan planliyodun neden onca guzel aniyi ekledin benim beynime? sadece git deseydin. o kotu cumleleri kurmasaydin bana belki bu kadar acimicakti canim. senden nefret etmemi istedigini soyledin. ben senden nefret edemem ki...
ben hala inanamiyorum bittigine yapamiyorum olmuyor. seviyorum cok seviyorum. zamanla gecer diye umuyorum, bekliyorum gecmesini. ama gececeginden emin degilim belki de bos yere bekliyorum.
26 temmuzda orada olucam. belki de seni bir kerecik daha olsun gorebilmek icin. yasadigim yasattigin yasanan her sey cok guzeldi, cok ozeldi. kotu anilarimiz var ya o kotu anilari bile ozluyorum. keske yanimda olsa da bagirsa kizsa diyorum. dolaplari yumruklasa ben sarilsam ona opsem gecse her sey diyorum. ya da gecmese ama yine de yanimda olsa. hani iki ay boyunca aramiz cok kotuydu ya o olaydan sonra iste yine oyle olsa ama yanimda olsa diyorum. sacma biliyorum. bogazim hala dugum dugum. gecmicek mi?
seni gordugum ilk gun... ne guzeldi di mi? cok ozluyorum oralari. belki de bir daha hic goremicem o sehri. inan bana su an yanimda olsan benimle olsan hic bir yaptigim hatayi tekrarlamam. seninle ilgili dusuncelerim var ya yanlis olan. iste onlar aslinda seni kafamda buyutmemek icin dusunduklerim. cok sevmisim ben seni. agzimdan cikan her kelimenin arkasinda bir 'sen' var. hareketlerim bile senin hareketlerin bazen. nasil kapilmisim bu sevgiye, bu iliskiye. eksik hissediyorum kendimi cok eksik. gecer mi dersin?
tesekkur ederim. her sey icin yasattigin butun guzellikler ve seninle yasadigim butun kotu olaylar icin. anlayisli oldugun, sinirli oldugun, uzgun oldugun, kizgin oldugun vakitler icin
günlerden bugün, aradan geçen zaman dilimini hesaba kattım. hafızandaki "ben" in silinmeye başlamış olma ihtimalini görmeyi göze alamadım. buna katlanamazdım. iki kelimelik bir cevapla karşı karşıya kalma ihtimali ya da onu bile görememe ihtimalleri bunlar. içimde tutmaya da izin veremem o yüzden bir not defterine yazmak yerine buraya yazıyorum. gün gelir belki rastgelirsin, okursun ya da ne bileyim sen okumasan da birileri okur.
bir rüya gördüm. geçen hafta. hepsi orda değildi sanırım ama iki adam vardı adrian ve steve' di onları net hatırlıyorum. beni takip ediyorlar odamın kapısına doğru ilerliyoruz. kapıyı açıyorum ve içeri giriyoruz. heyecanlıyım çok evet uzaktan bile görebilmeye can attığım adamlar evimdeydi. inanılmazdı, gerçek gibiydi. soğuk bir sessizlik vardı. konuşmuyoruz. çalışma masamın hemen üstünde duvara asılı ıron maiden posterine bakarken görüyorum adrian'ı. ve bana dönüyor. acınaklı bir şekilde bakıyor yüzüme. anlam veremiyorum olan bitene. daha sonra ben de üzülüyorum nedensiz yere. yanıma geliyor başımı kollarının arasına alıp göğüsüne koyuyor. bir baba şevkatiyle.
bir cuma sabahı. gözlerimi açıyorum yine aynı manzara. sıradan bir gün işte. bir önceki günün aynısı ya da bugünün. her sabah prensip haline gelen, tekrarlamaktan bıkamadığım, benim için günün en keyifli anı olan kahve müzik ve sigara aktivitemi gerçekleştiriyorum. gözlerim yana kaydı birden. telefonun bildirim ışığı yanıp sönüyordu. bir yeni mesaj. kardeşim b.
oluyor bazen, aç karnımızı doyurmak için sabırsızlanırken başımızda dikilmiş konuşan geveze adamı özlüyorum. özlüyor insan konserden çıktığımız gün heyecanlı bir şekilde konser bitti mi diye soran iki kızı. bazen o iki kızı kıskanan "sen"i. bazen de o güldüğümüz tosun gibi çocuklarınız olsun diyen çiçekçiyi. tuhaf demi demeyeceğim tuhaf diye bir şey yok aslında. tuhaf olan gerçekler zaten. ya da tesadüfler. tuhaf olan o sabah ıron maidenin temmuzda yeniden geleceği gerçeğini öğrenmemdi. evet hani yeniden gelmelerini sabırsızlıkla beklediğimiz. yine gelmezlerse biz onlara gideriz diyerekten uğruna yurt dışı planları yaptığımız adamlar. kaderin ters köşesi değildi o sabah şokta olmamın nedeni. o gece gördüğüm rüyayı hatırlamamdı beni şoka sokan.
seninle olan iki günü hatırlamak bana en çok mutluluk veriyor. ilk buluşmamız. ve on dokuz haziran günü. taze bir ilişki. kirlenmemiş sevgi. ardı sıra gelen sonbahar, karşılıklı nefrete yüz tutmuş duygular. anlamsız savaşlar.
iki şey vardır. var olan ve inanılan. tıpkı tanrıya inanmak istemek ve istememek gibi. ya da işine gelenin aşka inanmaması, işine gelenin aşkı ölümsüz kılması. hala tesadüflere inanan bünyelerin olması, kimine göreyse bunların hiçbir öneminin olmaması. ve anlamsız savaşlar.
hakkımda kafanda atıp tuttuğun, yeri geldiğinde ilginç stratejilerinle vardığın düşüncelerim. önyargıların, takıntıların. tabiki bunların miladı doldu eski sevgili. birçoğu da yanlıştı zaten. ama ben canını yakmadan bitmesi için canımı dişime taktım. sen ise hafızanı dondurdun, egoistsin dedin. neyse olsun dedim. unutsun mesafeli olalım dedim, derdin can yakmak dedin. olsun eski sevgili güzel olan şeyler haricinde yaşanan olan biten tüm pislikler umrumda değil zaten. güzel olanlar hariç her şeyin miladı doldu.
ve günlerden bu gün şeker suratlı. saat on ikiye yirmi dakika var. bırakıyorum yazmayı vakit dolmasın. bu günü sana ayırdım. ve evrene bir mesaj yolladım son bir kez.
ben bir yazıyı biri için yazdım. o kişi ona yazdığım yazıyı okuduysa lütfen, 2 dk delikanlı olda cevap ver hayırsız.
yarım saattir kapının önünde bekleyorum g*tüm dondu yeminlen!
sevgili on. Sen gerçekten çok güzel, çok çekici bi sayısın. En küçük 2 basamaklı sayı olarak seni çok beğeniyorum. Benimle evlenmeni çocuklarımın sayısı olmanı istiyorum. Duy sesimi...
sevgili seri artı oy veren canım ciğerim...
güzel kardeşim; iyisin hoşsun da, kıllandırıyosun beni.
geçen, "ben bu yazıyı sana yazdım" başlığındaki tüm entryleri üşenmeden artılamışsın. durmamışsın, son zamanlarda girdiğim entrylerden bir buket yapıp, onları da artılamışsın.
bir özel mesaj neyin at, haberdar et kendinden.
seçilmiş insan mı kalmadı lan, yapmayın böyle şeyler.
hep hatalarimi ariyosun.
iyi yonlerimi hep gormezden geliyorsun.
99 iyilik yapip 1 kotuluk yapsam diger herseyi yok sayiyosun.
agzimla kus tutsam yaranamiyorum.
size bir fıkra anlatayım. bir gün adamın birisi oğlunu sünnet etmiş, sünntette takılan paralarla gemicik almış. :/ sonra hanımına dönmüş demiş ki ! hanım hanım biz şu çocukları 3 leyelim bir ülke bile satın alabilirz.
Güldürmedi değil mi? ama onlar çok mutlular!
bence siz en iyisi bir iyilik yapın, pusula haline getirip sandığa atın, sonra o sandığı denize atın o kadar gemiciğin arasından belki sizi de farkederler. belki yat belki kat .
ne etmeli
nasıl yapmalı da
söylenmeli seni sevdiğimi
değil seni görmenin
adının yazılı olduğu bir kağıt görsem heyecanlandığımı
nasıl etmelide söylemeli
mektup mu yazmalı
şöyle afili bir kağıda
dikkatlice yerleştirip zarfın içine
kitabının arasına mı bırakmalı
yoksa pat diye çıkıp karşına bu sana mı demeli
ne etmeli
nasıl yapmalıda
söylemeli seni sevdiğimi
hiçbir çocuk ağlamıyor
hiç kimse nedensiz ölmüyor
ekmek için kavgaya gerek olmuyormuş gibi
mutluysam bir an
kızıla boyandığını dünyanın
bir de dünyanın kızıllığına
gülüşünün eklendiğini gördüğümdendir
diye nasıl demeli
ne etmeli
nasıl yapmalıda
söylemeli seni sevdiğimi
hatırlıyorum karın yağışına güzel dediğini
o zaman yağarken kar
yürümeli senle bir sahil kenarında
hangisi olduğu mühim değil
ak deniz kara deniz fark etmez
yeter ki sen ve deniz
bir kar tanesi seçmeli
takip etmeli varıncaya kadar denize
denize varıp eriyince de
balıklara yem atmış gibi mutlu olamalıyız
bütün bir dünyayı doyurmuşçasına
ayak izlerimiz ardımızda aşkı yazmalı
hemen orda
azıcık ileride
seyyar tezgahı
gaz lambası
kirli önlüğüyle
sanki bizi bekleyen
kestaneci dayı olmalı
bütün bir gece gaz lambasıyla konuşmaktan sıkılıp
araya birkaç öğüt sıkıştırmalı yaşlı sesiyle
mesela
bu genç adamı sevmelisin demeli sana
sana tutturmalı kestaneleri
üşümeli ellerin
üşümeli ki
bir an olsun
gecenin ayazından ayırmak bahanesiyle
almalı ellerini ellerime
tam o anda anlamalısın
işte o an ellerimi ellerine bırakıp gitmeli
ne etmeli
nasıl yapmalı da
demeli sana
niye gidiyorsun un cevabının
çaresizliğim olduğunu . . .
Bazen hayatınızda sizi iyileştiren birisine ihtiyacınız vardır
Bazen biri sizi gülümsetsin istersiniz
Bazen bütün çocukluğunuzla şımarmak, şımartılmaktır tek arzunuz
Bazen önemli olanın onunlayken mutlu olmak olduğunu düşünürsünüz
Bazen, saatlerce susmadan kendinizden bahsettiğinizde, karşınızdaki sadece gözlerinizin içine baksın diye beklersiniz
Bazen ise, hayatınızda böyle birisi varken, aşık olmak istersiniz.