Zaman durmamıştı ama Egemen durmuştu. Öylece donup kaldı. Kıpırdasa sanki parçalara ayrılacak gibiydi. Tuzla buz olsa toplayabilir miydi kimseler yerden parçalarını?
"Öyle... Öyle denir mi Necla?" dedi dudakları titreyerek. Nefesi kesilsin istedi ilk defa. Oracıkta ölse umurunda olmazdı. Necla'nın gözünden yaşlar süzülmeye başlamıştı.
"Bir insana, bir adama ben başkasını seviyorum denir mi Necla?"
kedileri sev yeter ki. ben sana yalan da söylerim, akşam uyursun. soğukta nefesin kesilir, örtün, üşüme diye söylüyorum. bedenimi bir örtü yaptım örtündüm. sana bakamam, gözlerim yok sende, varsın ama. git başımdan, git başımdan, git başımdan. soğudu, beni duyma diye fısıldıyorum. ellerim buz kesti, yerim senin yerindi. bıraktım seni de o boşluğa, benimle çürüdün sen de benimle oldun yeteri kadar benimdin benimleydin ben de biliyorum ben de biliyorum. soğudu, parkamı örttüm üzerime. kar daha başlamadı, üşü, örtün diye söyledim
Sen gecenin bir köründe ölümüne uykusuzken gözlerin kapalı bir şekilde Sıkaypta "konuşalım biraz daha, arada gözümü açıp sana bakarım." diyorsun ya; ben nasıl sana aşık olmam?
küçük bir kelebeğin, kanatlanışını seyretmek gibiydi seni sevmek.
ilerleyeceğimiz uzun bir hayat yolculuğumuz vardı seninle, izlenecek filmler, gidilecek şehirler, birlikte yiyeceğimiz güzel yemekler, tadılacak şaraplar vardı, en güzel filmi birlikte izlemeliydik, birlikte başlamalıydık en güzel şarkıya, en güzel kitaba başlamamıştık henüz, çünkü herşeyin yeri zamanı vardı. En güzel filmler birlikte izlediğimiz filmler, en doyumsuz kahve başbaşa içtiğimiz kahve olacaktı, hatta bundan sonra içilen kahvelerde kimsenin kimse de kırk yıl hatırı kalmayacaktı, uçup gittin hatırım kaldı.
küçük bir kelebeğin, kanatlanışını seyretmek gibiydi seni sevmek.
Zamanı dolu dolu geçirmeliydik. Çünkü şu üç günlük ömrümüzde ne katarsak birbirimize, o eşlik edecekti sonrasında bize. O yüzden sığdıramıyorduk zamanı kendimize. Sığamıyorduk birbirimize. saatlerce hayran hayran izler, aşk içinde dinlerdim huzur veren sesini. Yol uzun, zaman dar, ve aşk olabildiğince sade. az vakitte çok sevişmeli, bol bol öpüşmeliydik.
küçük bir kelebeğin, kanatlanışını seyretmek gibiydi seni sevmek.
her kelebek gibi sende kozanı terk ettin, hissettiğin aşk yerini bahanelere, dokunuşların sahteliğe, öpüşlerin yerini sahte bir hazza bıraktı kendini. bir zamanlar gözlerine bakıp, ellerini tutarken içinin titrediği adam, ilk tartışmada, kendini ifade etmesine izin bile vermeden, estiğin, gürlediğin, keyfince yokluğuna mahkum edip bahanelerle avutmaktan çekinmediğin biri haline geldi. Artık kozanı terk etmiştin, yeni yerler görmen, yeni baharlar yaşaman, yeni tenler hissetmen, yeni acılar yaşaman gerekti.
küçük bir kelebeğin, kanatlanışını seyretmek gibiydi seni sevmek.
çok sıksam ölecek, biraz bıraksam uçup gidecektin.
Saat 15.30 civarı sokağının başından geçtim. Şöyle kafamı kaldırdım baktım. Orda olmadığını biliyordum ama baktım işte. Bende mantıklı bir açıklamasını bulamadım. Senle olan hiçbir şeyde mantığım yok zaten. Ama çok uzun zaman oldu. Aştığımı düşünüyorum.
Evet bu yazıyı sana yazacağım, hiçbir zaman okumayacağını biliyorum ama yazmak istedim.
Sevgili sevdiğim,
Seni çok sevdim, seviyorum, seveceğim. Dün kollarında uyudum uzun zaman sonra inan bu sıradan bir şey değil. Seninle ben artık biz değiliz. Yitip gittik. Yıllarımı verdim sana. Çocukluğumsun, sevincim, üzüntüm, umutlarım, dengesizliğimsin. Çok yaktın canımı. Zaten akıl işi değildi küçücük yaşımda bir erkeği oğlum gibi sevmek. Evet oğlum gibi sevdim seni, öyle sakladım seni kötüden, sabahlara kadar telefon başında bekledim sana bir şey olmasın diye, işimi gücümü bırakıp yanında durdum basit bir nezle oldun diye. Ha değdi mi dersen inan bilmiyorum. Ki bir karşılığı olsun diye yapmadım hiçbir şeyi. Annen beklemedi seni benim seni beklediğim kadar, kimse kabullenmedi seni benim seni kabullendiğim kadar. Sen o kadar kötülük yaptın, bana geldiğinde ben yine sana iyi biri olman için her şeyden vazgeçeceğimi söyledim. Çok büyük sevdim ya. Ne paran, ne araban, ne ailen, ne giydiğin kıyafetler... Benim için hiçbirinin önemi olmadı. Öyle güzeldin ki her şeyinle. O burnunun kenarındaki ben bile bana o kadar güzel geliyordu ki. Mesela ben senin kirpiklerinin rastgele dizildiğine gerçekten inanmıyorum. Üzmüşler seni benden sonra, düşmüşsün. Cebinde para olup olmamasına bakmışlar mesela kim olduğuna bakmışlar, senden isteklerini aldıklarında seni bırakmışlar. Benim hayatımın tamamıyken başkalarının hayatında 2. plan olmuşsun. Bunları bana anlatıp ağladın kollarında ve ben sana sarılıp dik durmanı söyledim, hepsinin hesabını soracağım dedim. Çünkü dedim ya sen benim oğlumsun ve benim oğlumu üzmelerine müsade edemem. Çok kızdım sana, çok kırgınım ama ihtiyacım var gel desen neredeyim ne haldeyim diye bakmadan sana koşarım. Ve bu 40 yaşıma geldiğimde de değişmeyecek benim için. Olmadı, bir kızımız olmadı mesela adını Tutku koyamadık. Bir evimiz olmadı, bir kedimiz de olmadı. Unut gitsin, umarım bunları yaşayacağın insan da seni çocuğu gibi sever ve seni çok mutlu eder. Neyse galiba gidip ağlayacağım tek başıma, sen hep mutlu ol. Güzel şeyler hep seni bulsun, güçlü ol. Ne zaman istersen ben senin yuvanım ve geldiğinde kapım hep açık. Hoşçakal.
Ev arkadaşım çiçeklerime bakamamış, kurumuş çiçekler diyorum kalkmış bana dostluk kolay kazanılmıyor sesini çıkartma diyorsun. Beni deli ediyorsun. Benim dostlarım çiçeklerimdi. Ne olacak şimdi? sanki bendeki anlamını bilmiyormuş gibi vırvır konuşuyorsun!!!!!!!