Buluşalım dediğimde gelmeyip, 10 dk sonra arayarak ayakkabıma bağcık alıcam gelsene şuraya dediğinde sana siktir çekip şutladığım için çok mutluyum.
Müstakbel eşinin bir ayakkabı bağcığı kadar değeri yok mu aşüfte seni...
Sen bu kadar öküz olmasan eşimle tanışamazdım, sağol.
yazıp yazıp siliyorum, ne yazmam gerektiğine karar veremiyorum.
senin şerefsizliğini tanımlayabilecek bir kelime bulamıyorum çünkü.
hayatıma şimdiye kadar çok insan girdi, çok insanla tanıştım, kimisini sevmedim, kimisi beni sevmedi.
ama, hiç biriyle ''keşke tanışmasaydım'' demedim.
sen hariç.
sen istisnasın arada. mutlu musun?
olma. sen, hiçbir zaman mutlu olma. hak etmiyorsun çünkü.
keşke seni hiç tanımasaydım.
sana hakkım varsa helal olsun lan.
ne bu dünyada ne de öbür dünyada çıkma karşıma.
bu arada, eğer bu kafayla devam edersen,
ölümün bile bok yolunda olacak.
ama ben üzülür müyüm?
hayır.
ne güzel herkes yazmış depresif depresif. ya da pozitif yaklaşmaya çalışan sevgi kelebekleri falan dolu etraf. ne yazıcan lan adı üstünde eski sevgili bitmiş gitmiş. geriye kalan tek şey hıaamınaaa!!!
sen vardın ya hani ne istesen bana yaptırabileceğini zanneden, asla kendini unutulmayacak zanneden iyi dinle beni. evet haklısın seni unutamadım belki, ama senden vazgeçtim.
Seni hiç hak etmedim ben. Hani sana layık değilim deyip palavra atmaktan bahsetmiyorum ben seni sevdiğim için seni bıraktım sebebini asla öğrenemeyeceğin bir sebepten dolayı bizi bitirdim seni bitirmedim bitirmek de istemiyorum çünkü bendeki sen biter isen ben biterim ruhum sana öyle karıştı işte. Çok mutlu olmanı dilerim temiz insanlarla temiz duygular yaşa canım. Eminim sen de benim için bu hisleri paylaşıyorsun. Biz aşkın karşımızdaki benle değilse sürünsün demek olmadığını bilirdik, ki aşk diye bir şey gerçekten vardı ve kirli insanlar yaşayamazdı. Ben çok şanslıydım ki yaşadım kirlerimden senle arınırım sandım ama sana Kıyamadım öyle beyazdın ki kendimi yanındaki çamur lekesi gibi hissettim evet bildiğin leke. Bunu duysan kızardın okusan sarılırdın ağlardın ne oku ne duy hiç de ağlama mutluluk çok yakınında canım benim.
seni cok seviyorum boyle olsun istemezdim biliyorum suan sende agliyosun seninde canin yaniyor ama inan ikimiz icin en iyi olani bu hayallerin vardi ve tabii benimde ben sensiz napicam nasi yapicam bilmiyorum daha cok yeni sensizlik bu yuzden bu kadar kotuyum iyi olan bu belkide kendimi kandiriyorumdur dusunmuyorum degil ya mutsuz olursam pff bilmiyorum hicbisi tek bildigim sana donsem beni istemiyecegin. son kez seni cok seviyorum bebegim.
kilometrelerce öteden seni sarıp sarmalayan,
sanki sen kitabın sonunda ölen kahraman;
ben ki o kahraman için ağlayan aptal.
sen, sen ve sen.
aklıma gelmiyor ne olduğun,
kalbimde açtığın yaranın,
sızının,
acının,
öfkenin sahibi sen.
Ben ise arkandan gözyaşı döken bir aptal.
Bir kağıt parçasına yazıyorum seni, okuyamayacaksın belki.
Çünkü ebediyen yoksun yanımda.
Yalnızlığımı bana armağan eden insan.
kalbin bensiz de atar.
atıyor da.
vay amınakoyim nasıl atıyor lan!
ne kadar saklarsanız saklayın, eninde sonunda kalpten dökülen yazılardır.
tesadüf eseri bir hastane koridorunda tanışmıştık seninle. kalbimin ritmi değişmese de belki bu kızla mutlu olabilirim dedi: iç sesim. tanıma evresinde o çok mutlu gözüküyor bense mutsuz ve yine yalnızlığa teslim. bundan mütevellit ilişkiyi sonlandırmak istiyordum. hani kadınlar hisseder diye bir söz vardır ya işte o da bu durumu hissettiğinden her defasında bana ''sımsıkı sarılıp beni bırakmayacaksın değil mi? beni hep seveceksin değil mi?'' sözler ile gözyaşlarına boğuluyordu. ben de bu gözyaşlarına teslim olup sevmek için didinip mücadele etmeye çabalıyordum. her defasında iç parçalayan sözünü silah gibi bana doğrultup; "sensiz yaşamam" hıçkırıkları atıyordu.
bir türlü sönmüş yanardağ ağzı büyüklüğündeki yalnızlığımı yamayamamıştım. hep kendi kendime delikanlılık beraber olduğun kıza sahip çıkmaktır ulan! onu kötülüklerden sakınmaktır. hatta kendinden diyordum. o küçük bir anadolu kasabasında muhafazakar bir ailenin kızıydı. gelenek görenek ve tabuları vardı. tabu olan değerine hiç dokunmadım. yanında yatar ama saygıdan "tabu"suna dokunmazdım.. sevginin verdiği saflık mı dersiniz, aptallık mı tam olarak bir sıfat bulamadım.
sonra o ne mi yaptı? bir ayda şahsıma evlenme teklif eden kız en güzel kazığı attı.
21.yüzyılda yaşamamıza rağmen ne kadar modern gözükse de köyden çağırıyorlar deyip görücüsüyle görüştü. yetmez istanbula gelip başka bir görücü. daha önce farkına varılmayan kız seninle irtifa almıştı. şans zerk etmiştim adeta damarlarına.. talipleri artmıştı. tabii saftirik olan bana bunların hiçbirini fark ettirmedi..
zamanla 2 yıllık süreçte sevgili ilgisiz davranmaya başladı. kafamda adeta dinazorlar sevişiyordu. neden neden diye? düşünüp aklıma görücü mörücü gelmedi. ulan bu kız beni seviyor dedim.. meğer görücü buna yanlış davranır, yine sana silahını doğrultur, ağlarda ağlarmış. bir erkeğin en savunmasız olduğu an bir kadının gözyaşlarıyla erkeğe yalvardığı andır.. habersiz tüm saflığımla affettim yine. bir daha, bir daha ve bir daha hatalar yaptı. sevemezsin işte hatalarından. kızın kişiliği gelişmemiş olsa bile özne şahsın aptallık seviyesinde bir saflığı bulunmaktadır. affeder yine, yeniden ve her defasında..
sonra son çıkan talip biraz daha ciddisimsi'dir. kızın gönlü kaymıştır, belli. ama bunu tabii ki her şeyi gizlediği gibi benden gizler. aniden suçlamalar ve kavgalar başlatır. sen çok kıskançsın der, sebebi sorulduğunda giyimime karışıyorsun, beni kısıtlıyorsun, boğuyorsun arama ve mesajlarınla falan.. halbuki iki yıl boyunca "ne güzel beni kıskanıyorsun. bu sevme işaretidir" demiştir. iki dakika mesajına geç cevap versen bana değer vermiyorsun, gözünde bir hiçim diye yakınan kız 'osuruklu göte her şey bahanedir' sözü gereği artık özneden rahatsızdır, sevgisi bitmiştir ve artık her şeyi batar.
yani ben vazgeçemedim ya, karşılığında ilk vazgeçilen yine ben oldum..
10 ay boyunca ne arayıp soran, ne işyerine giden, ne facebooktan mesaj atıp rahatsız eden ben; dün ortak arkadaşlarımızdan olan kızın facebook duvarında paylaştığı evlilik fotoğrafını gördüm..
evet, dün evlenmişti. o çok istediği uğruna her şeyini vereceği beyaz gelinliği giymişti. bütün arkadaşlarını da çevresine toplayıp mutluluk pozu vermişti.
bana bu kadar kötülükler eden, strateji konusunda dahi bir komutandan daha iyi ilişki hamleleri yapan, oyunlar oynayan, denemeler yapan, yedekte tutan kız olsa bile boğazıma adeta bir fil oturdu. tarifini bilemediğim bir hüzün kapladı her hücremi. istanbulun her karesinde olan anılarımız geldi aklıma.. ulan sevemesem de bu kızı sevmeye çalıştım ona ihanet etmedim dedim. öylece ekrana bakakaldım. o günün sabahı geceye geceyi ise sabaha bağladım.
bütün hayallerimi, umutlarımı elimde patlatan kız evliydi artık. benim yarım bıraktığımı sandığım kızı bir başkası tamamlamıştı.
ve sonra can yücelin o muhteşem sözü geldi aklıma: ''birine verecek sevgin yoksa, ona umut dolu gözlerle bakma..''
ben bakmaya çabaladım.. seven de ölen de ben oldum.
Hakkımda ne düşündüğün, arkamdan ne konuştuğunu önemsemiyorum. Beni hala düşünüyor musun, ağlıyor musun merak etmiyorum. Bir daha karşıma Çıkmazsan gercekten hayatımdan memnun olacağım. Öptüm bay.
biliyorum bir kez daha denemek için sabırla bekliyorsun , bense kararsız bu yola çıkarsak bir ömür dönüşü olmadığını bildigimden ikimizi yanyana koymak için biraz zaman istiyorum, bir kez daha çekip giderek seni kırmamak için ..
artık gebersen diyorum. hayır yani neden yaşadığını anlayamıyorum. gerek var mı sence? her gün sabah erken kalkıyorsun, işe gidiyorsun falan filan. üstüne bir de karaktersizsin. böyle yaşanmaz ki. en iyisi sen geber, bütün dünya kurtulsun. benim için değil, insanlık için.
öteki dear eski sevgilim,
senin gebermene gerek yok çünkü eski sevgilim misin, değil misin emin olamıyorum hala. muhabbetini özlüyorum ama bundan eminim. o döndüğün eski sevgilin ördek tacizcisi çıkar umarım. nick altına soktuğum. öptüm.
Dogum gunun kutlu olsun. Sen benimkini kutlamadin ama bak unutmadim ben. Halbuki her sene kutlardin ama öldün mü naptin amk sesin solugun cikmiyo kac zamandir zaten.