Şu hayatta en sevdiğim ve güvendiğim insan sensin. Bunu sen de biliyorsun. Ben de senin beni canın gibi sevdiğini...
Ama bazen gerçekten üstüme çok geliyorsun. Bazı şeyleri sana demekten korkar hale geldim. Eşek kadar oldum artık benim de kendi hayatım olduğunu unutma lütfen rica ediyorum.
işi "yazmak" olan bi adamın bile sevgisini,minnetini,özlemini,yokluğunu düşününce içini kaplayan korkuları,kimseye itiraf edemeden şimdilerde kardeşini daha çok sevdiğini fark edince kıskançlığını ve bu durumu seni arayıp sormayarak kendisinin yarattığını bilmesinden ötürü kendisine duyduğu öfkeyi, hastalığım nedeni ile yıllarca başımda nöbet beklercesine uykusuz beklediğin günlerde bana nasıl katlandığını, gençlik dönemimde her türlü belaya karıştığım yıllarda bile bir kez olsun bana sırt dönmeyişini, senin arkamda olduğunu bilmenin o inanılmaz güvenini yazacak kelime bulamadığı beyaz saçlı meleğimsin benim...
iyi ki annemsin,iyi ki varsın be anne... Anne-oğuldan çok arkadaş gibiyiz senle, ne de olsa 17'inde doğurdun beni benimle birlikte büyüdün sen de...
Ellerinden çay içip,yaptığın yemekleri yemenin yerini ne alabilir, ya da seninle yaptığımız o muhabbetlerin verdiği tadı ne verebilir ki...
Sen benimle hep gurur duydun, ben ise hala sana layık olamadığımı düşünüyorum...
Bakma sen bana, hala bi şeyler söylediğinde kızmama falan... aman susma da ömür boyu konuşsan da olur.Yeter ki bu kulaklar sesini duymaya devam etsin...
bana biçilen ömrün yarısını seni güçsüzlükle suçlayarak geçirdim. hiçbir şeyi terk etmesini bilmiyor ne babamı ne beni dedim. babama söyleyemediklerimi ağız dolusu suratına savurdum defalarca. her fırsatta senin gibi olmayacağım dedim en acımasız tavrımla...
anneler kızlarının kaderlerini yaşarlar derler. ben seni koca bir evliliği terk edememekle suçlarken üç beş ay tanıdığım adamlara koala gibi yapıştım bırakamadım...
bugün seni anlıyorum ve sen benim yanımdasın -olan her şeye rağmen.
giriş ve gelişmemiz zayıf olsa da sonuçta iyi bir anneydin. seni seviyorum, teşekkür ederim...
8-9 yaşlarında elimi üstümü çamur yapıp eve öyle girdim, halıyı kirlettim diye beni nasıl dövmüştün hatırlıyor musun. Her yerim morarmıştı. Günlerce ağladım. Odamdan çıkmadım yemek yemedim. 3. Günün sonunda gelip benden özür diledin. Zeynel beni affet dedin, o zaman hayattasın, ilk ismimi kullanıyoruz. Yoksa bu isimle senden sonra kimse bana hitap etmedi anne.
Neyse. Ben de sana senden nefret ediyorum dedim. Etmiyordum. Kızgındım. Çok kızgındım. Bir halı benden mi önemliydi falan.
Sonra gittin. Küçücük çocuktum yine. Gittin beni bırakıp. Bizi bırakıp. Şimdi anne diyince boğazıma bir şeyler takılıyor. Yutkunamıyorum.
Senden nefret etmiyordum.
Hatta artık 30 yaşımda tebessümle hatırlıyorum bu anıyı biliyor musun. Evet gülüyorum bildiğin. Bak yine aklıma geldi yine güldüm.
Senden sonra nasıl yaşadık, neler geçti başımızdan çok uzun bir mesele bu. Bir gün mezarına gelecek cesareti kendimde bulursam sana orada anlatırım 17 yıldır içimde kalanları.
Şimdi sadece tebessüm ediyorum.
Neden biliyor musun? Oğluma bu anıyı anlattım, o bile güldü. 2 yaşında çocuk.. düşün anne pazar sabahı onu bile güldürdün..
annem... ak düşmüş saçlarına kurban olduğum kadın... seni ne kadar özledim bir bilsen... dizinde uyuyamıyorum kaç zamandır. anne ben hiç büyümedim ki. hala senin o yaramaz oğlunum. ama şimdi biraz daha aklı başında bir insanım. hep sen mutlu ol diye yaşadım, kararlarımı ilk seni ve babamı düşünerek verdim. deme öyle belki hayallerimin peşinden koşamadım ama sen mutlu oldun be anne, babam mutlu oldu. bundan daha güzel bir şey var mı anne?
geleceğim anne az kaldı. sana hediye olarak yine türban alacağım -ne yaparsın öğrencilik, para az- bilmiyorum belki de sürpriz yaparım başka bir şey alırım. *
anne ne zamandır zeytinyağlı sarma yemiyorum, yapsana...