seni çok seviyorum canım annem. bana söz dinle dediğin zamanlarda itiraz ederdim ya anne olunca anlarsın derdin hani işte anne olmadım ama seni anlamaya başladım. bana öğrettiğin söylediğin her şey kulağımda ve hep kulağımda kalacak. yalnız bana allah sana da senin gibi evlat versin derken dua mı ettin beddua mı anlamadım şu konuya bir açıklık getirirsek çok daha mutlu olacağım.
atarlı atarlı konuşuyon bak kaç gündür bir şey demiyorum. kendi kendine triplere giriyon kendine gel anne yaa. ama yine de çok seviyorum seni orasıda ayrı canım annem. *
dünyanın en güzel en iyi kalpli kadını, annem, canım,
beni senin kadar çok seven düşünen olmadı hiç. Biliyorum olamazda. Hergün dua ediyorum senin kadar iyi bi anne olabilmek için. Ve senin için. Biliyorum hep yanımdasın. Bu yüzden seni kaybetmekten çok korkuyorum. Annem benim herşeyim. Hayatım boyunca dediklerin benim pusulam bir numaralı yok göstericim. Seni kırdıgım her an için milyonlarca kez özür dilerim. Affettigini biliyorum. Seni çok seviyorum.
Sana Daha önce de yazıp internette bir sözlükte entry olarak girmiştim anne. Hatta bu başlıkta. Geçen sene bugünler...
Anne... Artık gerçekten çok fazla bilgisayar başındasın. Kalkmıyorsun. Daha 2 gün önce sahura kaldıracağını söylemiştin, bi uyandırdın ezan okunuyor, sofra hazırlamamışsın. oysa ben sana erkenden uyandır da birlikte hazırlayalım demiştim. Ama sen legend online oynamakta olduğun için ancak ezan sesiyle hatırladın saatin geldiğini... Anne, yanına geliyorum, seni ve babamı erkek arkadaşımla tanıştırmak istediğimi hatta evlenmek istediğimi söylemeye geliyorum ama sohbet konusu olarak bir tek legend onlineı seçiyorsun. ta hangi şehirden gelmişim yanına, sen oturup 2 kelam etmiyorsun kızınla. Varsa yoksa oyun...
Anne ne olacak bu böyle? Ne yapacağız? Anti depresanlar yüzünden mi böyle davranıyorsun? Kaygılardan, ilişkilerden kopup oyuna mı kitleniyorsun anne?
Bu arada... Artık sofrayı bazen tamamen ben kuruyorum, kaldırırken mutlaka yardım ediyorum, hatta bazen sana bıraktığım 3-5 parça şeyi kaldırmıyorsun bile. Şu an saat 5:54, sahurdan sonra yatacağını söyledin ama yatmadın hala, içeride oyun oynuyorsun. Neymiş kristal yapıyormuşsun, xp yapıyormuşsun, bahçen varmış. Babam her gece yalnız uyuyor. Seni aldatmasını mı istiyorsun? Konuşmuyorsun bile kocanla. Babam birazdan kalkacak, bahçeye gidecek, çalışmaya. Poğaça yiyecek. Sen de yatmaya gideceksin sonra.
Anne... Okuduğum şehirde öyle daralmış ve sana öyle ihtiyaç duymuştum ki... Geldim ve çöküşünü izliyorum. Senin de babamın da çöküşünü. Okul başlasın istiyorum artık anne, gitmek istiyorum yanınızdan.
O gunu asla unutmayacagim, hic silinmiycek izler biraktin benim icin, evet bana cok sey verdin, butun yaptigin fedakarliklar icin minnettarim ama hala anlamak istemedigim seyler var cunku herkez annesini anlatirken benim hic tanima sansinda olmadigim bir anneden bahsediyorlar ve onlara imrenerek bakiyorum, goz yaslarimi tutmakda zorlaniyorum o an. Keske diyorum icimden ama keskeler hep bos gercekten, keskelerin tesellisi yok, gecen zamaninda bir telafisi yok. Hep bir bosluklar hep bir eksiklikler var ve oyle kalacak. Yinede tesekkur ederim sana, herseyin bir sebebi vardir elbet ben anlamasamda.
Herkes Elvis'in Priscilla'ya söylediğini sanır ha? Ha ha. Aynı zamanda annesi için de okumuştur bu şarkıyı. Ben de anneme yolluyorum. Umarım vefatından sonra bu yazdıklarıma bakıp pişman olmak zorunda kalmam.
Ayrıca sözlere bakıp içinden fesatlık geçiren sırtlan tipliler, az ötede bayılsınlar.
maybe i didn't treat you quite as good as i should
maybe i didn't love you quite as often as i could
little things i should've said and done, i never took the time
you were always on my mind
you were always on my mind
maybe i didn't hold you all those lonely, lonely times
and i guess i never told you, i'm so happy that you're mine
if i made you feel second best, i'm so sorry, i was blind
you were always on my mind
you were always on my mind
tell me, tell me that your sweet love hasn't died
give me one more chance to keep you satisfied
satisfied
little things i should've said and done, i never took the time
you were always on my mind
you were always on my mind
tell me, tell me that your sweet love hasn't died
give me one more chance to keep you satisfied
you were always on my mind
you were always on my mind
maybe i didn't treat you quite as good as i should
maybe i didn't love you quite as often as i could
maybe i didn't hold you all those lonely, lonely times
but i guess i never told you, i'm so happy that you're mine.
anne bak mezun oldum okul bitti hala anneannemlere bile giderken senden izin alıyorum bir de izin vermedin ya az önce biz her akşam yalnız iftar yapmak zorunda mıyız diye... sana inanmıyorum çatlamak üzereyim sinirden. yeter artık ya gururuma dokunuyor!
yalan yok birkaç deneme yazdım sonra kaldı onlar yerinde. ben denemeleri kalem ve kağıtla yapıyorum çünkü. kalsınlar diye. kalabilsinler diye. şu an öyle değil ama mevzu. sana yazıyorum öyle. sana derdimi anlatıyorum. biraz anla diye değil, zaten biliyorsun ama olsun bir kere daha gör ne olur ki diye. üç yıl önceki yedi ağustosu anlatmak istedim sana, vazgeçtim. sırf o tarihi iyi hatırlıyorum diye sana anlatmam saçma olduğu için belki de. boş verdim hepsine. gel ben sana sensiz geçen yedi yılın iki güzel sürecinden bahsedeyim. öncesinde de kurmak istediğim cümleler var aslında. başlayınca konuşmaya susamıyorum ki ben. neyse. mesela ben şu an üşüyorsam onun da sebebi var mıdır, deli gibi ağustos ayında olmamıza rağmen. nelere maruz kalmıyoruz ki mesela, değil mi. boş ver ben sana yine o iki güzellikten bahsedeyim. birinde çok fena aşık olmuştum 2011in haziran ayıydı. diğerinde tahayyül edemeyeceğim heyecanlara gark oldum ki kitlesel bir hissediş süreciydi. bitmeyecek bir süreç. bitmesi tasavvur edilemeyecek bir süreç. otuz biriydi mayısın, yıllardan iki bin on üç. aklım gitti anne. aklım aldı kendini benden ve şu an başka yerde. çok güzel hayaller peşinde. hayal ama böyle gerçeğe çok yakın hayallerden. boş yere güzel günler göreceğiz demez çünkü bu insanlar. boş yere beş kardeşini kaybetmez elli iki gün içerisinde. seni seviyorum annem bir kez de güzel günler göreceğimiz için seviyorum. kafamızdaki bin tane kuyruğu birbirine değmemesi gereken tilkiyi yok edip tek bir yerde bizi birleştiren günlerde, seni sevmeye son sürat devam ediyorum. kutlu olsun doğumunun elli ikinci yılı. benimle ol, hep. seninle olmak çok güzel çünkü.
biraz yanımıza gelip bizle konuşsan bize değer versen, sadece mutfakta oturup ergen gibi günde 2 paket sigara içip full telefonda takılmasan sürekli her dk teyzemleri arıyacağına yanıbaşındaki çocuklarınla ilgilensen.