çaresiz derdimin sebebi bilmem ne boşuna benimle uğraşma doktor aşk yarasıdır buu ilaç kapatmaaaz.
tam olarak bilmediğim bu şarkının gece gece dilime dolanmış olması tuhaf değil mi?
paranormal bi olay.
ya ben o ana dönmek istiyorum o anda yaşamak şu an ki pişmanlığımı üzerimden atmak istiyorum bide o diger an varya onada gitmek istiyorum hepsini istiyorum. mutlu olmak istiyorum.
acaba diyorum bir ergen edasıyla ben whatsapptta çevrimiçi mi diye sana bakarken sende bana bakıp çevrımiçi olduğumu gördükten sonra kesin başkasıyla konuşuyor diyor ve birbirimizle konuşmuyor olabilirmiyiz ?
Yolun açık olsun...en sevdiğin ışıkları izlediğin zaman aklına gelir miyim bilmem...bir fincan sıcak kahve uzatan yaşlı bir adam olacak yine orda...gözlerinin içine gülerek uzattığı kahveyi al...o adam ben olmayacağım...ama bir yerlerden gözlerine ve o küçük bene gülümseyerek bakacağım...
pencereden soğuğa daya göğsünü yaşadığını hissedebilmek adına, çünkü bu yaşadığımızın başka ispatı yok. hava dolan ciğerlerimizin artan hacmi bir de soğuğa tutulmuş bedenlerimiz.
çoktan vazgeçmişiz de alışkanlıktan nefes alıyor gibiyiz.
Durumlar vahim gibi gözüküyor. Tabi olayın komik tarafı da yok değil hani. Trajikomik bir vakayla karşı karşıyayım. Hani bazen ne yapsa insan yanlış olur. Hani gülsen 'eveet, hüznünü gizlemeye çalışıyor' derler, mutsuz dursan 'tabi, çok acı çekiyor' derler. Yani olan olduda, şimdi ne yapsam ters.
Yeni bir sayfa açarak başlıyorum yazıma. Yeni kelimeler, yeni hikayeler, yeni özlemler, yeni aşklar… ilk karşılaşmam ilkokul sıralarında oldu bu cümleyle. Hayatta yeni bir sayfa açarak ilerlemenin önemli olduğunu sürekli söyleyen bir öğretmenim vardı. O zamanlar anlayamasam da hayal kırıklıkları, pişmanlıkları, kaybedişleri olan bir kadındı. O, her uzaklara dalıp “yeni bir sayfa açmalıyız çocuklar” dediğinde ben çivi yazısına benzer yazımla karaladığım defterimin sayfasını çeviriyordum. Sekiz yaşındaysanız ve yetişkin insanları anlamanız gerekiyorsa, onları anlamış gibi yapmak zorundasınız.
Bu bölümü hemen atlasak olmaz mı? Hiç sevmedim ben bu bölümü, bu sahneleri. Baş rolün bütün yaşanmışlıkları unuttuğu sahnelere geçsek hemen. Sonra güneşin batışına doğru olan yürüyüş sahnesiyle sonlandırsak? Bak bu sonuncusundan pek emin olamadım, o sahne de bir değişiklik yapabilirim.
unutmuştum,
üstüne öyle yüklü ağır toprak yüklemiştim ki,
kendi kendime,
nefret etmesini sağlamıştım benden,
yine geldi, hiçbir şey olmamış gibi,
ama o gideli çok olmuştu,
zamanında gelmemişti.
işte öyle bir şey..
ne zaman hasta olsam vucud direncimin düşmesi ile birlikte tahammül sınırım da yerle bir oluyor. dokunsan ağlayacak gibi oluyorum. yine midemi bozdum, yediğim bir şey dokundu, serum da kendime getirmedi hala, kafam kakmıyor, sürekli yatıyorum. yogun iş temposuna, derslere ara verdim, hiçbirini dusunmeden sadece yatıyorum. midem sancıyor, sanki birisi eliyle sıkıyormus gibi. ara ara uyuyup, rüyalar görüp uyanıyorum. ama olay burda başlamadı, şurda başladı;
liseden beri olan kız arkadaşlarımla 2 aydır görüşmemiştik ve birimizin de almanyadan gelmesiyle buluştuk. yine benim aşk hayatım masaya yatırılmıştı ve sen elmayı seviyorsun diye onun da seni sevmesi gerekir mi klişesinden başlamıştık. arkadaşım dönüp bana dedi ki;
sen o elmayı eve getirmiş, baş köşeye koymuş, sev beni diye bekliyorsun.
o kadar güzel özetlemişti ki her şeyi. aslında onun normal bir elmadan farkı yoktu. öyle deli deli sevdiğim de yoktu. sadece seksle baslayan bir şeyin, kısa bir zamanda bu kadar yogun hissedilmesi benim sorunumdu. sevişene kadar ben onun umrunda değildim ve sevişerek başladı bu görüşmeler. neden bu kadar anlam yüklüyordum ki. tamam bütün gece bana sarılıp uyuyordu, ilgiliydi, iyiydi, hoştu ama hoslantıdan baska bir şey hissetmediğini de belirtmişti. ben hemen her şey olsun istiyordum. çünkü içimdeki biriken bütün duyguları ona yükleyip beni sevmesini bekliyor ve onu sıkıştırıyordum.
bu bekleme hem anlamsız hem de beyhude idi. bende bıraktım.beklemeyi, hissetmeyi, özlemeyi her şeyi. içimde biriken bir sevgi var ise eğer, bu ona ait değildi.
onun kendini kasıyo sandıgım davranısları, ağır abi olması değil, bana karşı bir şey hissetmeyişi idi.
bende düşünmeyi bıraktım. beni sevecek adam o değildi. hikayeye ortadan baslayıp, normal davranmam saçmalıktı. düşüncesizce yaptığım hareketlerin yine sonucuna katlanamıyordum.
Bugün reklam tasarım kursumuz bitti. Güzel bir eğitim süreci yaşadık. Çok eğlenceli, neşeli ve keyifli bir arkadaşlık ortamımız oldu. Zaman zaman stresli, koşturmacalı projeler yaptık, yorulduk, sıkıldık ama bitmesine üzüldük. Güzel insanlar tanıdım. Özellikle birisi çok özeldi.
Bir kaç günde toparlanmak istiyorum. Hadi bu depresyon havasını dağıtalım! Bitki çayım, hırkam, yün patiklerim... Hepsi hazır! En rahat kanepe hangisi acaba? Hemen kuruluyorum...
Şunu söylemek isterim ki her gece yatağa yattığımda hayaller kurmasını seven bir insandım. Hayaller beni mutlu eder ve heyecanlandırırdı. Hatta bazen öyle bir boyutta olurlardı ki uyuyamazdım. Artık öyle yapmıyorum. Kendimi sonuna kadar yoruyorum ki yatağa yattığımda düşünmeyeyim. Düşüncelerim ve hüznümün içinde boğulmayayım. Yatağa yatıyor bayılırcasına uyuyorum. Rüya bile görmüyorum.
Bu durum tabiki işime geliyor. Hem işte verimliliğim arttığı için prime ulaşabiliyorum hemde düşünmemek. Düşününce işin içinden çıkamıyorum...
Siz hiç kafanızdan aşağı kaynar sular boşaltılmışçasına hissettiniz mi? Sonrasındaki beyin mantarlığı evresinde, o dumur anında içinizdekileri yazmak haykırmak yahut bir şarkıyı son ses dinlemek istediniz mi? Şu anda o haldeyim. Çok sinir bozucu işin açıkçası.
En azından yaşamaya çalışıyorum diyerek kendimi avutuyorum çoğu zaman.
Kafanızı şişirdim boş yere...
Kendinize çok dikkat edin. Hayat mutsuz olamayacak kadar kısa sonuçta.