ben bu yazıyı öylesine yazdım

entry2550 galeri30
    1899.
  1. 1900.
  2. 1901.
  3. güçlü, kudretli görünmez yaratıklar hayal ediyorum. biz onları göremiyoruz ama onlar bizi rahat bir şekilde görebiliyorlar. o görünmeyen yaratıklar kafasına taktığını çekip alıyor soluğunu kesip öylece oraya bırakıyor. hani bizim kurbanlık hayvanları veya keyfimiz için kestiğimiz hayvanları devirdiğimiz gibi... ama arada bir fark var bizim kurbanlıklar bilmiyorlar boğazlanacaklarını ama sen biliyorsun ümüğünün sıkılacağını.

    özünde sıradan bir ölüm, ağılda kesilmeyi bekleyen ışid esirlerinin ölümü ile aynı.
    nedir fark? zaman belki geniş gerçi onu da bilemezsin. seni kesecek, doğrayacak yani seni ürkütecek cellatla uzun süre muhatap olmazsın.

    bugün çok yakınımda bir insan öldü. masa başında çalışırken. çokta yaşlı değildi.
    ölüm çoğu insanda inancı pekiştiren bir öğe ya da dinine bağlılığı artıran bir şey.
    ben de ise hep ters etki yaratır.
    allah'tan felaket derecede korkmama sebep oluyor ama bir o kadar da ondan nefret etmeme sebep oluyor.
    yalana gerek yok. sevmiyorum.
    hele ölüm arefesinde gelip "ölüm var arkadaşlar, ahret var arkadaşlar, allah'a borçlu çıkmayalım" diyenden nefret ediyorum. Allah'a borçlu çıkmak ne lan!'^+%& Senin bir kere Allah inancın sakat.

    Allah. Hayy'dır, hayat verir. Rezzak'tır, çabalar dahilinde rızk verir bu rızka göre bir ömründe olur. Malik-el Mülk'tür mevcudatın yegane sahibidir, yani peygamber olsan yine borçlusun yine borçlusun.

    Fakat Allah, güzel şeyleri yaratır. Anneni, babanı, dostlarını, çocuklarını, sevdiklerini... Ya onları hayatından çeker bir anda alır. Ya günden güne çirkinleştirir, çekilmez kılar uzaklaştırır senden. Özlem denilen acıyı tattıran da Allah'tır.

    Tek çare ahiret hayatını beklemek o da çok uzun bir bekleme süreci. Üstelik mevcut islami anlayışa göre cennette sevdiklerinle ebediyete yürümek zor hatta imkansız.

    O halde insan neden Allah'ı sevsin ki? insan olsa olsa fazlasıyla korkar Allah'tan.
    0 ...
  4. 1902.
  5. 1903.
  6. coksaapıyosunuz ondan bunlar hep. coksaapmayın.
    4 ...
  7. 1904.
  8. bazen yolda yürürken birden duruyorum. çünkü her şey anlamsız. O anda neden yürüdüğümü anlayamıyorum. Neden şu anda yaptığım şeylere devam etmem gerekiyor?
    1 ...
  9. 1905.
  10. Bazen dinlediğiniz şarkı sizi hayallerinize götürür diye reklam yapmışlar... o öyle değil.
    Müzik zaten bir insanın hayalidir aslında. Günümüzde her ne kadar ehemmiyeti kalmasa da bir şarkı, onun klibi, melodisindeki en ufak bir ses bir insanın kalbinden çıkan ritimlerin, hayalgücündeki o gerçeklerin, gözünün önüne gelenin bir dökümüdür. Bir klişe olabilir ama müzik zaten bir insanı hayaline götürmez, sadece onu hatırlamasına yardımcı olur...
    iyi akşamlar.
    0 ...
  11. 1906.
  12. harcanıyoruz. Bu ülkede bu insanların arasında bu değer dünyasında harcanıyoruz.
    0 ...
  13. 1907.
  14. 1908.
  15. Ya da bu iş bittiğinde hala genç sayılabilirim.
    1 ...
  16. 1909.
  17. inek nerde dakika önce yeni bir halı böceği ilaçlama Tahta Kurusu Zararları nelerdir Antibakteriyel temizlik Şirketi Hurda araç kiralama BEYAZ EŞYA Bilgisayar ve Elektronik Mühendisliği Bölümü gunu saat önce yeni geldim ama ben seni seviyorum seni seviyorum seni seviyorum.
    0 ...
  18. 1910.
  19. Kütük. Tam bir kütük oldum. Insanlardan gittikçe uzaklaştım. Artık kimseyi sevemiyorum. Bencillestim.
    1 ...
  20. 1911.
  21. irade istemiyorum, aşk da istemiyorum. bana şiir yazsınlar istiyorum sevmese de olur.
    0 ...
  22. 1912.
  23. Bu yazı gerçekten öylesine yazılmış olup, okuyana bi bok katmaz. şimdiden belirteyim. biraz da uzun onu da hesap edin yani.

    tavana bakıp hayal kurarken -imkanın olsa (eskilerden) kiminle evlenmek istersin- diye sordum kendime. hızlıca jüri üyeliğini üstlendiğim bir güzellik yarışması düzenledim. ama öyle sadece fiziki güzellik tek şart değil. Bütün huylarıyla ele alıp birinciyi seçeyim dedim. hayalin sonu işte bu! olacaktı.

    önce eski sevgililerimi ve özelliklerini hatırlamaya çalıştım.

    p- bu ilk aklı başında sevdiğim kızdı. takdir edersiniz ki yeri ayrı. p kısa boylu hafif tombul gözleri çukur içinde gibi gözükse de tombul yanaklarıyla güzel bi kızdı. bazen boş kağıda içinden geçenleri öyle bi yazardı ki okurken gözlerim dolardı. 17 yaşındaydık belki ama o 30 yaşındaki biri kadar olgun ve oturaklı biriydi.

    f- f tipik bi Karadeniz kızıydı. yani hafif kumral, yeşil gözlü içlerinden en güzeli buydu diyebilirim. p den kalma enkazı kaldırdığı gibi neşeli ve cıvıl cıvıl oluşu beni tekrar hayata bağladı. saf ve gülmeyi seven biriydi. az kahrımı da çekmedi değil. Ayrıca ilk öpüştüğüm kızdı.

    h- p den sonra en uzun ilişki yaşadığım kız buydu. bizim buralardan değildi. yarım yamalak Türkçesine rağmen çok tartışıp kavga ederdik. ilk sarılıp yattığım kişi olarak bu da yazısız tarihimde yerini aldı. Ayrıca bonus saçları ve eşşek gözleri beni benden alırdı.

    f- hayatıma giren bu 2. f içlerinden en sadık, en fedakâr ve uysal kız olarak çıktı. çok güzel yemek yapardı. Evimin anahtarı ondaydı izinli günümde marketten bir şeyler alır, hırsız gibi sessiz sedasız eve girer mutfakta hem kahvaltı hem de akşam yemeğimi hazırlardı. akabinde öperek uyandırıp karnımı doyurur evden kovar temizliği yapınca geri çağırırdı. Bu kızın bu fedakarlığı bana hep tuhaf gelmiştir.

    n- yanında kendim olabildiğim tek kişi bu kızdı. Bakın kendim olabilmek derken asla ama asla bir sınır çizmezdim kendime. -şunu yaparsam acaba ne düşünür- diye sordurtmadı bana. o da öyleydi. özgürce geçinip giderdik.

    ve son olarak

    d- ilişkim 6 ay sürdü ama gece başına düşünme sayısı yukarıdakilerin hepsini geçer. tam da aynı pencereden bakıyorduk hayata. gözlemci oluşu, zamanın naylon kızların olmayışı beni büyülerdi. aynı kitapta aynı yer dikkatimizi çekiyordu. bizi buluşturan da buydu. yüzü manzara gibiydi. karşısına otursam saatlerce hiç gözümü kapatmadan bakacağım şekilde dizayn edilmişti. Bu güzelliğe sadece 1 kere sarılabildim. her güzel şey gibi bu da çabuk bitti.

    ee şimdi bunların arasından seçimi neye göre yapacaktım? bi erkeğin kalbine giden yok midesinden geçer diye düşünecek olursak 2. f yi seçip yarışmayı bitirirdim. böyle olmaz. hayalin sınırlarını genişlettim.

    eve geldiğimde kapıyı açan d olmalı,
    gece yatağa girdiğimde yanımda olan n olmalı,
    mutfağa girdiğimde ocakta 2. f olmalı,
    nikah masasında gözlerinin içine bakıp evet diyeceğim kişi h olmalı,
    (iyi bir anne olacağına inandığım için) doğum hanenin kapısında baba olmayı beklerken, içeride doğum yapan p olmalı,
    emsalsiz güzelliğe sahip olan 1. f yi hep gelinlik ile görmek istiyordum. birgün damatlık giyersem en çok onun yanına yakıştırırdım kendimi.

    sonuç itibariyle Bukalemun gibi birini hayal edip saçmaladım. Fakat eski anılarımı hatırlatıp mutlu etmesi bile yetti bana.
    7 ...
  24. 1913.
  25. Son gunlerde haketmedigim cok sey söyleniyor ve cidden sinirlenip cok üzülüyorum.
    Bilmiyorum ne yanlış yaptim ama ayip ediliyor. Neden insanlar konusurken acimasiz ve anlayissiz.
    Bi an once siktirip gitmek istiyorum, kafamı dinlemek istiyorum.
    2 ...
  26. 1914.
  27. hiç anlatamadım sizlere, nicel kavramlarla birbirimizi tanıyamayacağız. tanımak için birini memleketini sormayacağız. o kadar kolay mı birini tanımak? Yaşını biliyorum, memleketini biliyorum o zaman tanıdım seni! bir türlü bu duvarları tırmanamıyoruz. yıkmak bile değil... tırmanmak!
    3 ...
  28. 1915.
  29. Markete gidip bir şeyler alayım diyorum kendi kendime sonra da markette kendimi ne alsam diye düşünürken saatlerimi harcarken buluyorum.Zaman kavramının hiçbir zaman önemi olmamıştı zaten benim için.
    Boş boş gözlerle tavuğun üzerinde gramajı inceliyorum, kilosu 6 liraysa 1.425 gram tavuk kaç liraya gelir acaba diye hesap yapmaya çalışıyorum ama olmuyor zayıf matematiğim el vermiyor. Liseden sonra zaten hiç düzelmemişti zaten matematiğim.
    Sonra hazır çorba alıyorum birkaç tane, yapması en kolaylardan olduğu için işime geliyor doğrusu. Süt alayım diyorum, gece yatmadan evvel içerim diye düşünüyorum.

    saat 7'de girdiğim marketten 15 liralık alışveriş yapıp çıkmam 8'i buluyor.
    Gün boyu dışarı çıkmamış olduğumu hatırlıyorum. Markete de gitmemiş olsam gün boyunca evde oturmuş olacaktım demek ki.
    Marketten çıkıyorum. Marketin önündeki arabanın ön koltuğundan bir anne çıkıyor ve içerde çocuğu ağlıyor. "Eli sıkıştı, eli sıkıştı" diye telaşla kapıyı geri açıyor ama çocuk feryat figan ağlıyor. Elimde poşetlerle çocuğu inceliyorum bir şey oldu mu diye. Arka koltukta oturan kadın -sanırım teyzesi- "hemen hastaneye götürelim hemen" diyor evhamlı bir şekilde. Öyle evhamlı söylüyor ki ben de yere doğru bakıyorum acaba parmağı mı koptu diye. Gözlemlerime göre çocuğun sadece parmağının tırnağının ucu sıkışmış nerdeyse ve hiçbir şeyi yok çok şükür. "Melekler küçük çocukları korur" demişlerdi önceden, onu da teyit etmiş oldum.
    "Hiç mi iyi bir şey olmaz, ne boktan bir gün" diyerek yola devam ettim.

    Eve gelince poşetleri kapının önüne koyup anahtarımla kapıyı açtım. Anahtarın düşmemiş olduğu için tekrar şükrettim.
    Yan evdeki komşunun sevgilisiyle yüksek sesle gülüşmelerini duyunca canım sıkılmadı değil. Ben evde yalnızken onun alem yapması hiç de adil değildi Tanrım.

    içeri girdim, mutfağın ışığını yaktıktan sonra poşetleri yere kaldırıp attım.
    Sonra ışığı bile yakmadan odama girip yatağıma uzandım. Gözlerim dolmuştu. Neden bilmiyorum ama ağlayasım geliyordu. Bugün yalnızlığın ilk günü ve ben şimdiden bu hale gelmiştim. Kalan günleri nasıl atlatırım bilmiyorum.
    Yemek yiyesim bile kaçmıştı.

    "Bu hayat bana reva mı Tanrı'm?" diye soruyordum odamın penceresinden göğe bakarak.
    20 yaşında delikanlı bir gencin böylesine bi yalnızlıkla baş başa bırakılması ne kadar mantıklıydı?
    Aklım soru işaretleriyle doluydu, bıraksalar sonsuza dek uyurdum ama izin vermezlerdi.
    Kalkıp yaşamak zorundaydım.
    "atlacağım bu günleri" dedim kendime.
    Ama nasıl? orasını ben de bilmiyordum.
    Ama atlatacağım...
    6 ...
  30. 1916.
  31. 1917.
  32. Öylesine çok seviyorum ki onu. Annesinden bile çok. Her düşüncemde her hayalimde biyerlerden çıkıp geliyor karşıma. Öylesine o olmuşum ki. Kendimi unutuyorum kimi zaman. Dünyamın merkezine onu koymuşum etrafında dört dönüyorum.
    1 ...
  33. 1918.
  34. Dünyadaki herşey gelip geçiyor, bugün Var yarın yok. Hiç bir şey anlamıyoruz bu geçen zamandan. Su gibi akıp geçiyor seneler, yıllar ömür. Doğ, oku, çalış, evlen, öl. Her zaman böyle yürüyor. Herşey bir gün son buluyor kimse dikili taş olamıyor şu dünyada.
    24 ...
  35. 1919.
  36. Güvenmek, önemli ve güzel şey.
    Körü körüne güvenmekten bahsetmiyorum tabi ama salak yerine konmak da güldürüyor beni.
    Bilirsiniz, çok iyi salak taklidi yaparım ama her şeyin bir bedeli vardır bunu kimseye unutturmam.

    Seviyorum sizleri.
    1 ...
  37. 1920.
  38. Altı üstü bir bilet parası
    Haydi koş gel bir cennet burası
    Rengarenk bir yaşam umut rüyası

    ...

    Gülen ayna bak şu halimize
    Sende bir kaç tane ben daha var
    Güldür bizi ayna sen de gül bize
    2 ...
  39. 1920.
  40. elektrik gitse de iki çift laf etsek.
    4 ...
  41. 1921.
  42. insanlar isi düstügünde nasıl da hemen cok yakınmısız gibi davranıyor. Samimiyetinizi fik fik. Neyse
    1 ...
  43. 1922.
  44. Sevdiklerimi üzen insanların derilerini yüzüp vücutlarına jiletle kesikler atıp o halde onları güneşin altına bırakmak istiyorum. Acı içinde ölsünler istiyorum.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük