gerçek yaşamdan alınmış karelerdir bu detaylar.
- evlere girerken ayakkabı çıkarmak.
- konuşma yapısı.
- her bir karakterin izleyiciler içerisinde, kendini bağlayıcı bir yönünün bulunması.
kiminin hayatı muammadır, akbaba gibi...kimi evladını kaybetmiştir, behzat gibi...kimi mesleği dışında bir iş yapıyor ve çalışma arkadaşları tarafından eziliyordur, cevdet gibi...kimisi aşkını içine gömmek zorundadır ve bir o kadar da yemeyi seviyordur, harun gibi.
- dizinin ankara'da çekiliyor oluşu. ankara, istanbul'a göre daha bir samimi gelmiştir.
Harun'un ağlayışıdır bu diziyi efsane yapan, ağlamasının arkasında yatan sebeptir.
Behzat'ın bütün gün kaskatı bir mantık içeren davranışlarının eve gelip yalnız kalınca Berna'nın hayaliyle birlikte yerini deliliğe bırakmasıdır
Akbaba'nın yalnızlığıdır
Hayalet'in tam buldum derken aradığımı bir şekilde yine yine ve yine kaybetmesidir.
Kimi çok elit sikikler inkar etse de insan doğasına dümdüz bir ayna tutan bir dizi olmasıdır kısacası.
özenilen hayatları yansıtmamasıdır. bu dizide kimsenin çocuğu özel okula gitmez, kimsenin evinde hizmetçisi yoktur, eve girerken ayakkabılar çıkarılır yerine terlik giyilir, karakterler çok güzel/yakışıklı değildir, kimsenin süper aşk hayatı yoktur, kimse klişe yığını sosyal mesaj verme kaygısı taşımaz, vs, devam eder bu böyle.
hayalet lavabonun altındaki mutfak dolabının içinde delil bakmaktadır. işi bitip kafasını geri çekerken dolabın kenarına kafasını çarpar ve şu tepki gelir: ananskiiim
işte bu yüzden seviyoruz bu diziyi. küfür ediliyor diye değil yerinde ediliyor ve gerçekçi konuşuluyor diye. dolap kenarına kafasını çarpan yada koltuğun kenarına ayak parmağını çarpan hiç kimse ''lanet olsun'' demez ''ananıskiiim'' der...