beethoven'ın harika bir eseridir.Pek kimsenin bundan bahsetmeyip kıçı kırık bir moddan bahsetmesi de ya cahillikten ya da türk'ün güçlüyü sevme tutkusundan geliyor olsa gerek.
(bkz: moonlight sonata)
o zamanın üstün alman teknolojisi tarafından bestelenmiş, olağanüstü eser. başyapıt dedikleri bu olsa gerek. hiç eskimez bu parça. ayrıca e.s. posthumus'un bu parçaya yorumu kesinlikle dinlemeye değer.
Ludwig wan'ın ne denli yaratıcı, ne denli değişik dünyalara sahip biri olduğunu anlamamızı sağlayan klasik türde şarkıdır. Dinlenildiğinde insanı düşünmeye sevk etmesinin yanı sıra, güzel bir uyutucudur. Dinleyiniz, dinlettirinizdir.
iki veya üç yıl önce rüyamda yerleri siyah beyaz fayanslarla kaplı; eski,şaşalı ve de buğulu bir köşkte, önce uzaktan duyduğum, sonra gitgide yaklaşarak 6-7 yaşlarında arkası dönük bir kız çocuğunun çaldığına şahit olduğum muazzam beste. çok ama çok değişik bir rüya idi. adı konulmamış bir histi hatta.
betofın'ın sonatasına verdiği isimdir. o öldükten 5 yıl sonra eleştirmen ludwig rellstab sonata'nın girişinin lucerne gölü üzerine yansıyan ay'ı hatırlattığını söyleyince ahali de "tamam lan seni mi kırıcaz, pezevenk öldü zaten, ayışığı olsun adı" demiştir. eleştirmen mutlu olmuş ama eleştirisine devam etmiş, sonatanın gerisinin bi boka benzemediğini söylemiş, ve hızlı adımlarla uzaklaşmıştır. konser salonuna en yakın köşedeki bara giren rellstab, barmenin içkisini getirmesini beklerken içerdeki en parlak lambanın altındaki bilardo masasında tek başına eğlenen beş yıllık undead (anded) betofın'la göz göze gelmiş, ama hemen gözlerini kaçırmıştır.