beethoven'ın harika bir eseridir.Pek kimsenin bundan bahsetmeyip kıçı kırık bir moddan bahsetmesi de ya cahillikten ya da türk'ün güçlüyü sevme tutkusundan geliyor olsa gerek.
(bkz: moonlight sonata)
Özellikle giriş kısmı ile insanı derinden etkileyen beethoven şaheseri. Bu eseri her dinlemede hissettiğim şey bir gece yarısı, göğe bakacak kadar yalnızken yaşanılan o çalkantı, o savaştır. Giriş kısmı o ışığı ilk fark ediş esnasındaki hoşlanmayı, huzuru izah eder. ikinci kısım bir anda akıla gelen düşünceleri, anıları çağrıştırır. Duygu hali değişmeye başlar. Artık o huzur yerini aynı melodilerden bir hatırlamaya bırakır. Üçüncü ve son kısımdaysa artık hatırlama gerçeğe dönüşür. Ayın ışığında görülen tek şey unutulmaya çalışılan şeylerin bütünüdür.
rivayete göre Bir gün Beethoven, bir arkadaşı ile birlikte viyana sokaklarında dolaşmaktadır. tam bu sırada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve ses oradan gelmektedir. arkadaşına, çalan kişinin muhteşem çaldığını ve onu görmesi gerektiğini söyler. ikisi birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. kapıyı açan kadın, beethovenı hemen tanır ve şok olur. beethoven, piyano sesine geldiğini ve muhakkak çalan kişiyi görmek istediğini söyler. kadın, piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan mutlu olacağını belirterek onları içeri alır. beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. annesi kıza, beethovenın geldiğini söyler ve kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar, fakat kız kördür. bunu gören beethoven, lütfen benden birşey isteyin der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. kızın cevabı şu olur; ben hiç ayışığı görmedim, bana ayışığını anlatır mısınız?
bunun üzerine beethoven piyanonun başına geçerek, ayışığı sonatını, doğaçlama olarak besteler.
ne zaman ruhum bitkin dusse acar dinlerim birseycigim kalmaz. bugunde bitkin dustum actim dinliyorum her seferinde sanki ilk defa dinliyormus hissiyati veriyor. beethoven abimizin kalemine,yuregine saglik.
beethoven fakirdir, prusya kralı'nın gözünden düşmüş bir de üstüne verem ve kanlı basur hastalığına iptila olmuştur.evdeki eski frankfurter zeitung nüshalarından makasla kestiği parçaları koh basili dolu balgamı geldiği vakit içine tükürmekte ,gazete parçacıkları birikince de pencereden aşağı sallamaktadır. yine soğuk bir kış; gününde attığı balgamlı gazete sıkımı o sırada
''ulan teres 3 aydır kiramı ödemiyorsun, sanatçı dedik, almanya'nın milli iftiharı dedik, 9 nüfus besliyoruz, sen kirayı ödemezsen bu çocuklar 5. senfoni dinleyerek mi doyacaklar'' demek üzere eve gelmekte olan ev sahibinin kafasına isabet eder.
iyice kuduran ev sahibi helmut, derhal büyük bestecinin gözünün yaşına bakmadan kapının önüne koyar. kasımın ilk günleridir ve frankfurt ayazı kendini iyiden belli etmeye başlamıştır. o esnada çıkan dolunay yerdeki karlara aksedince bir ziya şavkımakta ve pek hoş bir görüntü vuzuha getirmekteydi. bundan ilham alan ludwig van beethoven, parmaklarını havada hayali piyanosunun üzerinde gezinerek ay ışığı sonatının ilk notalarını peydah etmeye başlamıştı. iş&te bu şaheserin gerçek ortaya çıkış hikayesi budur.işbu hikaye merhum bestecinin 4 üncü kuşaktan torunu klara tarafından şahsıma anlatılmıştır.