yıllarım boşa gitti diye mi üzüleceğini yoksa güzel bir 5 yıl geçirdim diye sevineceğini bilemez insan.
herşey iyi hoş da;dinlediğin her şarkı batmaya başlar ya, her şarkıyı kendine uyarlarsın; onu hatırlatan her cisim, mekan, söz, anı tek tek geçer aklından.. yalnız kalıp bi sigara yakarsın, zaman sanki durmuştur, geçmek bilmez, yapacak birşey bulamaz insan, konuşmalarını getirirsin aklına, iyi yada kötü farketmez hepsini büyük bir zevkle, keyifle dinlersin hayalinde, ondan öncesi boşa harcanmış dersin.. hiç bir şey görmez olur gözlerin, kural tanımaz olursun, o an yanında olması için dünyaları vermeyi kabul edersin gözünü bile kırpmadan... her saniye telefona bakarsın iyi yada kötü bi mesaj gelmişmi diye.. tek bi kelime beklersin, tek bi söz ,bazen tek bir dokunuş bile yeter kırılmış kalbini düzeltmeye.. kin dolu, öfke dolu kabuğunu kıramaz kendinle savaşır durursun; ama bir türlü gitmez elin telefona, yapamazsın...
şüphesiz koyar adama. beş senelik yaşanmışlık, alışkanlıklar neler sığıdırılmaz ki ilkler, teselliler, ölüm acıları, doğumlar, gözyaşları, yıl dönümleri, sevinçler paylaşmışsın o sevgili değil elin, ayağın olmuş. her şeyden önce yaslandığın omzu kaybetmek can yakar. gizlinin saklının olmadığı, seni senden iyi tanıyan, sesin halsiz, isteksiz gelse yanıbaşında biten adam hayatından eksildi. elinin üstünden eli çekildi, güçsüz kalırsın. ardında bıraktığı boşluğu kapatmak mesele zaman ilaç olur, aşk yarası sen kanatmaktan vazgeçinceye kadar kanar yok öyle birşey yalan dolan, züğürt tesellisi zırvalar kaçarı yok tır çarpmışa dönersin. kendini salar, hayattan vazgeçersin. ama müstehak mı evet yüz bin kere müstehak suç yine akılsız başta beş sene sevgililik mi olur? kahveyi pişirtip, takacaktın yüzüğü romio.
bu durum bizzat başa gelmemişse, anlamak mümkün değildir. bunu hakikaten ancak yaşayan bilir. dile kolay, birlikte geçirilmiş 10 tane bahar vardır, bayramları, özel günleri saymıyorum bile. birlikte büyüdüğünüz insan size, "artık olmuyor, kabul edelim" demiştir. bunu anlamdırabilmek kaç yıla malum olacaktırın hesabını yapar insan ister istemez. zaman ilaç falan olmaz, aylar geçer, acı başladığınız yerden daha da derine inmiştir, bu sefer tek ümit olan zamanın da işe yaramadığınızı görünce moraliniz iyice bozulur. artık her gün dünden kötü, yarından iyisinizdir ve allah kahretsinki içinizde bir ümit vardır.
beş senelik sevgilisinden ayrılan genç arkadaşına içki masasında derdini anlatır. kah ağlar kah güler gözündeki yaşları silerek. onunla geçen iyi günleri anlatır. gülüşünü, saçlarını, gözlerinin yakınlığını, ilk buluşmayı, ilk öpüşmeyi ilk kavgayı anlatır durur.
arkadaşı sırf onu teselli etmek için artık unutmasını söyler ve ekler:
sen yirmi beş yaşında adamsın, ömrünün beştebirilik kısmını kaplayan biri için bu kadar üzülmeye değmez.
bu sözlerle neye uğradıığını şaşıran genç gözündeki yaşları silerek kendini toplar:
-iyi ama yirmibeş yıllık ömrüm o beş yılda anlam kazandı...
beş yıllık emeği bir çırpıda silmek kolay değildir. kimsenin başına gelmesini istemeyeceği
durumdur.
23 yillik kocayi birakmanin yaninda hictir. bi' de hic sevgili olmadiginiz biriyle sevgili olma sansinizin olmayisi vardir ki o daha fenadir. pii... bak hic de onemli degilmis sozluk.
7 tane efes ekstra içip, kapının kolunu bulamayacak kadar sarhoş olup, "kuş kanadı kalem olsa yazılmaz benim derdim" nidalarıyla ağlayıp, sızlayıp, ondan sonra her gün bir resmini yırtarak unutmaya çalışmaktır.
gün gün yitip gitmektir, doğan güneşte, karanlığın içine gömülmektir.