Tam "evet" diyeceğim..! "Deniz Feneri", "Yimpaş", "Kurban paraları", "ayakkabı kutuları", "Para kasaları" geliyor aklıma. Yetim dul, fakir, fukara, garip, gurabaa geliyor aklıma.
Tam "evet" diyeceğim.! Rıza Zarrap, "700 binlik saat"; tüyü bitmemiş yetim hakları geliyor aklıma.
Tam "evet" diyeceğim.! "Bakara, makara" ve camilerde, Hac'da boy boy poz veren; elinde Kuran'la siyaset yapan "Din" tüccarı sahtekarlar geliyor aklıma.
Tam "evet" diyeceğim.! Davul, zurnalı karşılanan teröristler geliyor aklıma.
Kahraman Şehitler, kahraman Gaziler, döşenen mayınlar geliyor aklıma.
Tam "evet" diyeceğim.! BOP Eş başkanı, israil, Amerika, emperyalistler geliyor aklıma.
Tam "evet" diyeceğim.! Kızılay Maden Suyu şişesine kadar kaldırılan T.C., Andımız, Bayramlar; alçakça indirilen Bayraklar geliyor aklıma.
"istiklal Marşı'na ne gerek var." diyenler, Türkiye Cumhuriyeti adından rahatsız olanlar,
"Türk bayrağı olmasın, Türkiye Bayrağı" olsun diyenler geliyor aklıma.
Tam "evet" diyeceğim.! Dağıtılan kömürler, makarnalar; suyu, elektriği olmayan köylere gönderilen buzdolapları, çamaşır makineleri geliyor aklıma.
Tam "evet" diyeceğim.! Kıbrıs, Ege'deki adalar geliyor aklıma.
Daha neler geliyor, neler aklıma.
Madenlerde birilerinin çıkarı için ölenler; tecavüze uğrayan masum çocuklar, yalanlar, talanlar. Sattıklarını değil; Milli ve hayati olup satamadıklarının ürünleri ile hava atıklarını değil; kurdukları bir fabrika bile yok iken;
Yabancıların her türlü; tohumdan, diş macununa, deterjanından, arabasına kadar; ürettiği malları, ajanları, silahları rahatça girsin diye; sürekli onarımda olan ve bir türlü tam bitmeyen rant yollar; aslında kendisi yapması gerekirken; devletin parası ile, halka köprü yapıp, rant elde eden yandaşlar; geçmeden bile parasını ödediğimiz maliyeti yüksek köprüler, oto yollar, tüp geçitler ve biten tarım, hayvancılık geliyor aklıma.
Tam "evet" diyeceğim.! işsizler, mağdur emekliler, eğitim, öğrenciler; bir de sağlıktan, eğitime kadar her şeyi bedava karşılanan, istediği üniversiteye direk kayıt olan Suriye'liler;
açlıktan kıvransa da bunlara minnet etmeyen halkım geliyor aklıma.
Dünya'nın en pahalı suyu, benzini, elektriği, doğalgazı , sık sık yapılan rant araç muayeneleri, çekmeyen interneti, telefonu; ha bire de tekrar tekrar yapılan zamlar geliyor aklıma.
Bir de "Gemicik"ler, yatlar, villalar, saraylar, haram saltanat sürenler geliyor aklıma.
Bu aziz Türk Milleti'ne kurşun sıktıran, uşak, maşa, hain, alçak Fetö ve onun elini öpmeye sıraya girip, hala siyaset yapanlar, dışarıda olanlar; bir de kurunun yanında yanan zavallı masumlar, haksızlığa uğrayıp, hukuk, adalet bekleyen, içeride olanlar geliyor aklıma.
Askerime kumpas kuranlar; TSK' nın en önemli, en mahremine, en gizli dosyalarına, planlarına el koyanlar, ulaşanlar ve bunlara müsaade edip sahip çıkanlar geliyor aklıma.
Tam "evet " diyeceğim.! Aklıma daha daha sayamayacağım birçok ihanet, yolsuzluk, hırsızlık, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlikler geliyor.
parlamenter demokrasi henüz ortaya çıkmadan önce, eski ingiliz sömürgesi olan çeşitli devletlerden oluşan kuzey amerika da "zaruri" olarak ortaya çıkmış bir düzendir başkanlık sistemi. yapı açısından da parlamenter demokrasiden daha aşağı konumdadır.
bana göre tarihte kısmen benzeştiği tek yönetim biçimi principatus dönemidir. orada bile sistem çöktü ve dominatus dönemine girildi.
sen çıkıp başkanlık sistemi aramak için abd ve amerika kıtasındaki muz cumhuriyetlerini gez, sonra da onlardan da beter bir taslağı kapalı kapılar ardında hazırlayıp "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" filan gibi sallama bir isimle piyasaya sür, sonra da ciddi ciddi destek bekle!
lan başkanlık sistemi için şartları en uygun ülke olan abd de bile kurumsallaşmış partiler, ön seçim şartı ve yasama-yürütmede bikameral düzen var. yani temelde parti üyeleri başkanlığa aday olacak kişileri belirler, bu kişiler yarışır ve kazanan partinin adayı olur. diğer partilerin adayları da böyle belirlenir ve en sonunda başkan seçimiyle bunlardan biri başkan olur. bu kişi parti başkanı da olsa temsilcileri ve senatörleri belirlemez, aksine onlar başkanları belirler. dahası, başkanın kararları senato tarafından onanır, atamaları onaylanmak zorundadır. cumhuriyetçisi de demokratı da birdenbire karar alıp ülkedeki okulların yarısını imam hatip yapamaz mesela.
şimdi şöyle bir istirhamım olacak:
başkanlık şöyle olacak, böyle olacak diyen mallar, bahsettiğini şey başkanlık değil!
şöyle olsun evet olsun bilmem ne olsun demeden önce bu sistemi öğrenin, ondan sonra bir de getirilmek istenen garabeti de öğrenin. aralarında ayrım yapabilecek duruma geldiğinizde bu iki sistemi tek tek türkiye dinamiklerine göre değerlendirin, en son çok hoşunuza gidiyorsa avantajını dezavantajını sıralarsınız.
o zamana dek ya çalışın ya da iq nakliyle filan idare etmeye bakın.
not: şunu da ekleyeyim. hani çıkıp mal mal konuşanlar var ya, bu sistemde darbe girişimi olmuşmuş, başkanlık sisteminde olmazmış filan. yavrum 20.yy da afrika ve güney amerika da dahil olmak üzere gerçekleştirilen darbelerin neredeyse hepsi başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerde gerçekleşmiştir. genelde bir başkan gider, darbeci kendini başkan diye tanıtır ve kamu olanaklarına çökerek sahte seçimlerle yeni bir dikta meraklısı tarafından devrilene kadar orada kalır.
Eğer doğru bir şekilde yapılırsa güzel bir sistemdir. Kuvvetler ayrılığı olduğunda kabul edilebilir bir sistem. Ama ülkemize getirmeye çalıştıkları başkanlık, daha doğrusu ''Türk tipi başkanlık'' sistemi; tüm yetkileri bir kişiye toplayacak olan sistemdir.
Ingilteredeki lordlar kamarası ya da amerikadaki gibi bir paralmenton yoksa sıçacak sistemdir.
Oradakiler iktidar muhalefet sallamadan ülke için politika yapıyorlar ve siyasal erki sınırlıyorlar.
Bizde olursa bütün meclis Uğur ışılak ve türevlerinden oluşup bir kişiyi yüceltmek amacıyla kullanılacak.
Türkiye de Başkanlık sistemi bütün ülke yönetiminin tek bir insanın elinde olması demektir. Yani bu demek oluyor ki yarın öbürgün herhangi bir terör örgütü başı fetö gibi örgütlenip ülkenin başına geçebilir ve siz hiçbirşey yapamazsınız yargı da ona bağlıdır çünkü. Yada nefret ettiğiniz biri ülkenin başına geçebilir ve sizi tamamen çaresizliğe sürükleyebilir. Başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerde dahi Türkiye için düşünülen başkanlık sistemi kullanılmamaktadır. Birgün biri çıkıp size kandırıldık diye ülkeyi satabilir seçmediğiniz bir başkan da olabilir. Yada tüm malvarlığınız bir gecede elinizden alınabilir şikayet edebileceğiniz kurumda başkanlığa bağlıdır. Yada birkaç sene sonra pkk lı biri başkan olabilir o zaman da konuşamazsınız. Böyle saçma sapan bir sistemdir.
Muhalefetin yıllardır istediği seçim barajı kaldırılsın isteği, başkanlık sistemi ile gerçek oluyor ama bunada karşı çıkıyorlar hayırcılar. Gerçek istekleri bu değilimiş demek ki. Sadece bahane aramışlar
ortadoğu, balkanlar ve kafkasya daki başkanlık ile yönetilen bütün ülkeler iç savaşı, savaşı, bölünmeyi ya da işgal edilmeyi yaşadı. bunu göremeyenler için üzülüyorum.
En küçük bir bozukluğa bile olumlu etkisi var bu sistemin. Erken seçimlerin önüne bile geçecek olması güzeldir. Hemde hiç bir maddeye bağlı kalmadan. sadece gelen istikrar bunu sağlayacak.
son üç entryinin birbirinin aynısı olması aktrollerin nasıl da çalıştığını gösteren sistem. Bari birazcık anlatımınızı değiştirin de bu kadar komik durumlara düşmeyin lan. Üç kuruşa böyle yalamaya değer mi?