namaz yerine bale yapın diyen kişilerin ne demesini ve nasıl düşünmesini bekliyorduk ki? benim için son derece olağan bir durumdur ve dün bu röportajı okurken gülüyordum.
çağdaşlık onlara göre namaz yerine bale baş örtüsü yerine şapka takmaktır.
birilerinin peki çağdaşlık nedir diye sormasına neden olan düşünce tarzıdır. birçoğumuzun anlayamadığı büyük şair istiklal marşımızın yazarı işte o soruya yıllar öncesinden şu dizeleriyle bir bakış açısı oluşturmuştur:
medeniyet dediğin soymaksa bedeni
desene hayvanlar bizden daha medeni.
bakıyorum, bu tür konular hala reytingi çok bol konular. ben çocuktum, gene bunu tartışıyodu büyükler, şimdi biz büyüdük adeta mirası devraldık, bunu tartışıyoruz. ancak yıllara mukabil değişen bişey oldu, o da tarafların kalitesi. giderek daha da gerzek bakış açılarıyla yaklaşmaya başladılar olaya, don - satanizm imlemi falan. tadında bırakılsaydı keşke.
sizleri alkışlarla yerlerinize uğurlarken, bir kuple cemil meriç çalalım, beyninizin pası silinsin:
"ne güzel tarif; Gerici: bir toplumun gelişmesini sağlayacak hiçbir yeniliği istemeyen, her yönüyle eskiyi özleyen ve eski düzeni getirmeye çalışan (kimse). (Meydan-Larousse). Tarifin tek kusuru bu ucubenin hangi çağda, hangi ülkede yaşadığını söylememesi.
Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilikse, her namuslu insan gericidir.
IV. Murat'a, "Süleyman devrine dön!" diye haykıran Koçi Bey'den Reşit Paşa'ya kadar Osmanlı Devleti'nin bütün ıslahatçıları gerici. Dante, yaşadığı çağdan iğrenir. Balzac eserini iki ezelî hakikatin ışığında yazar: kilise ve krallık. Dostoyevski maziye âşık. Dante gerici, Balzac gerici, Dostoyevski gerici."
öptm, kib.
humbara'nın uyandırmasıyla gelen edit*: alıntı, yazarın bu ülke isimli eserinden. yazar bölüm bölüm analiz ettiği dönemin, halkı dışlayan, kendi handikaplarından sıyrılamış türk aydınlarına velev ki bir ışık tutar diye sunduğu özeleştirilerinden biridir, kitabı hatta kitaplarını okumak genel bakış açısını kavramak adına daha sağlıklı olacaktır.
çağdaş olmanın sözlük anlamını merak ettiren önerme. nedir ki çağdaş olmak? illa solcu düşünceye sahip olmayı mı gerektirir? darwin' e inanmayı, şarap içebilmeyi? hele bir eğitim bursu veren bir kurumla alakalıysa bu cümle. eğitimdir bu, ters yönden düşünmenin, demokrasiye zarar verir demenin nasıl bir mantığı vardır ki?
evet bu çok büyük bi cahilliktir ama aynı bu şekilde örtülü olmayanlara yardım yapmayan dernekler de çoktur kimseye iftira atmıyorum bunlardan birine yardım yapan kişi komşumdur. bu olay o kişiler çağdaş değil anlamında ise evet hatadır ama benim bahsettiğim derneğin açık olanlara burs vermeme sebebi genellemeci tavırla onların içki,sigara vb. kötü, dine uymayan alışkanlıklara para harcayacaklarından emin olmaları. bu da çok büyük cehalettir ayrıca sırf bunun için kapanılmasına sebeb bile olmaktadır(tanıyorum)sebep; aç kalmamak, belki kötü yoldan kurtulmak,ailesine yük olmamak ama sonuç olarak en çok burs verilen yerler cemaatlere ait yerler olduğundan çare bu maalesef. sigarası ağzndan düşmeyen bir sürü açık olduğu gibi bir çok örtülü de var bu ona bakmıyor hiçbir zaman. insanlar birbirine nedense son dönemlerde örtülü-dindar,örtüsüz-zındık yakıştırması yapmaya başladı.her iki tarafta da bunun karşılığı var herkes birilerini kayırıyor hemde çok fazla birine kepçeyle(örtüsü 150 çorabı 100 bilememnesi bilmem kaç tl olabilecek şekilde) dindar diye birine kaşıkla yada tamtersidir bilmiyorum ben yakından gördüğümü ve duyduğumu söylüyorum ama aynı yani at gözlüğüyle bakmayanlara *
çağ dışı bir yorumdan fazlası degildir. o kadar komiktir ki neresinden tutarsanız tutun elinizde kalır.
neymiş efendim; etrafınıza bakın, hiç türbanlı bilim insanı varmıymış? aman ne yaratıcı tespit. sen tüm mahallenin elektriklerini kes, sonrada o insanları "neden kurtlar vadisini izlemedin?" diye sorgula! yok öyle yağma...
onu da geçtim; bilimle uğraşan türbanlı kadınlarımızın sayısı da azımsanacak kadar degildir. zaten kadın bilim insanların sayısının genel azlıgının faturası neden türbanlı olanlara çıkarılmıştır? bunu da anlamak mümkün degil.
çok kutuplaşmışız çok! evlerimizde aynı koltuklarda oturup, aynı dizileri seyredip, aynı adamlara gülüp, aynı insanlara ağlayıp, aynı şeylerle beslendiğimiz halde birbirimize bu derece uzaklaşmamız ne diye? bu neyin rahatsızlığıdır?
ama olmaz! bu ülkede saçının bir kısmı görünmedi diye doğuştan şeriatçı olmak zorundasın ya da bir tarikata mürit! başka çıkar yol görünmüyor. bizim üniversitelerimizde özgür düşüncenin beşiği olarak görülen felsefe bölümlerinde, baş örtüsü ile derslere alınmayan öğrencileri bana kimse açıklayamaz!
batı müslümanlara terörist olarak bakıyor, ama biz kendi vatandaşımıza bundan daha kötü muamele ediyoruz inanın!
bu nasil bir açmazdır ya rabbim! medeniyetin gerisinde diye nitelendirdirilen başörtülü kadınlarımız, egitim alabilmek için medeniyetin beşiği olan avrupa'ya gidiyorlar.
birileri güzel oyunlar çeviriyor; birileri de kıs kıs gülüyor şu halimize ey millet!
her zaman merak konusudur bu tür söylemler içinde olan insanlar acaba kaç kez bir başörtüyle beraber yemek yedi, beraber kaç film eleştirdiler, beraber kaç kez alışverişe cıktılar?
bir başörtülüyle aynı okulda okursunuz. beraber girdiğiniz dersler bile olur ama sen sığ düşüncelerinden sıyrılamadığın için karşındaki kızı sırf başındaki bez parçasından dolayı, başka gezegenden gelmiş gibi bakarsın. haluki o insan senle aynı havayı soluyor, aynı ufka bakıyor..
insanlıktan uzaklaşmak insanları hep ötekileştirdiğimiz için oluşur.
çağdaşlık kafanın içinde başlayıp bittiği için öyledir veya değildir demeyi reddettiğim önerme.
ben baş örtülü bir insanla birlikte olamam, hatta arkadaşım da yoktur benim öyle zira ne onlar beniş sevebilir ne de ben onları. yanıma dahi yaklaşmamışlardır ben de onlara. yaşayıp gidiyoruz onlar öyle ben böyle.
ama insandırlar neticede. benim düşüncem baş örtmekle müslüman olunmayacağıdır, o başka türlü düşünür.
ancak şurada ince bir çizgi var. türbanlı kızların etrafa yaptıkları kapan baskısı yoğundur, türbanlı kızlarla arkadaşlık eden kızlardan bunu hep duydum. bir kaç türbanlı kızın arasında kalmış başı açık kız kendisini baskı altına hissediyor.
işin içine baskı girerse olmaz o iş, okulda da olmaz zira okulda sınav güvenliği biter. türban takan kızın kulaklıkla kopya çekmediğini nerden anlayacaksın.