yer almanyada bir mahalle. kahraman isimsiz bir çocuk. barış adlı arkadaşına seslenir:
-barış olm hadi gel top oynayalım.
-top oynamak mı o da ne ki?
-gel oynamaya başlayalım öğrenirsin
-tamam. geliyorum.
ahh o gün keşke orda olsaydım. o isimsiz çocuğun ayağını eline verip evine yollasaydım. barışın futbola başlamasını önlemiş olur milyonlarca insana sağlıklı bir yaşam sağlardım. keşke...
tanım: bu adam futbolcu değil...formata uyduracaksak illa futbolla uzaktan yakından alakası olmayan adamdır.
Artık gönderilmesi gerekir.Yurtdışındaki takımlar istiyormuş siktir olup gidebilir kendileri.Hiç bir özelliği yok şut yok pas yok koşma yok teknik yok ne s.kme hala anlamadım neyse dahada kaymak istemiyorum ama gerçekten siktir olup gitsin.
beni bir kere haksız çıkartsa dişimi kıracağım ama yok. kötü kötü kötü. beceriksiz, yeteneksiz, futbol zekası sıfırın altında. reykart chelsea 'ye mi gider, milan 'a mı gider hangi cehennemin dibine gider bilmem ama bunu da yanında götürsün bu kadar seviyorsa. alman vatandaşlığı da var biraz da onlar çeksin kardeşim. vay arkadaş bu nedir ya.
dos santos topla süratli bir şekilde giderken topu önünde duran bu şahsiyete verdi ve daha da hızlanarak ileri doğru koşuyordu ki bu şahsiyet kendisine gelen topu tek pasta dos santosa geri verdi. işte o anda artık kesin kararımı verdim bu adam futbolcu değil ve olamaz da.
mutlaka iyi oynadığı maçlar vardır, elbet daha da olacaktır. çok koşuyor, çok mücadele ediyor filan filan. ama futbolu bilmiyor. ayaklarında elbetteki yetenek vardır yoksa buralara gelemezdi ama kafasının içinde futbola ayrılmış herhangi bir yetenek kırıntısı yok bu adamın.
futboldaki başarı ya da başarısızlıklarını bilemem ama çok fena 1 komşudur. utanmasa "hoşgeldiniz efem" vesilesiyle kapısına getirilen yemekleri elindeki imzalı fotoyu burnu havada 1 şekilde komşusuna uzatarak teşekkür edecektir. yaşından dolayı estetik bilincini yeterince gelişmemiştir. bundan olacak ki peyzaj zevki berbattır. birinin ona çöp tenekesinin yerini göstermesi gerekir zira taşınma arefesinde oturduğu muhitin her metrekaresini boş kutularla kaplamıştır. 1 insanla gözgöze gelmesi bile "ay yine mi fotoğraf istiyorlar ya, hiç mi rahat kalamayacağım ben, off çok sıkıldım bu popülerlikten" demesine yeter. gerçi bunu içinden der ama bakışlarıyla hissettirir. kapısının önünde en az 2 araba vardır. garaj sadece 2 araba alır çünkü. yalnız o kadar sitemin yanı sıra kendi ekmeğini hem de yaklaşık 15 dakika boyunca yürüyerek almak gibi 1 huyu vardır ki takdire şayandır.
kendisini milli takıma çağırmayan löw'e sinirlendiği ve guus hiddink geldikten sonra seçimini değiştirdiğini açıklayan futbolcu. sen git almanya u21'de oyna a milli takım forması iki gömlek büyük gelir sana. ordan yüğz bulamayınca seçimimi değiştirdim sanki çocuk oyuncağı.
galatasaray formasını giymesi yetmezmiş gibi üzerine bi de para alan insan.
sadece insan diyorum çünkü insanlığını nitelendirebileceğim bir vasfı olduğunu zannetmiyorum. feldkamp denen fosil başımıza bela etti bunu. hadi skibbe ve bülent bunun yeteneksizliğini farkedemediler. yahu rijkaard nasıl göremez gerçeği arkadaş. futbolla alakası olmayan birine bile 15 dk izletin, sinir krizi geçirir. galatasaray hiç transfer yapmadan sadece bu adamı gönderse kadrosu sınıf atlar.
emre belözloğlu ve ayhan akman ile en çirkef liginde zirveye oynayabilecek oyuncudur. bugünkü maçta puan barış'ın yüzünden kaybedilmemiştir. ama sen profesyonel bir futbolcu olarak hangi akla hizmet tekme atmaya teşebbüste bulunuyorsun. galatasaraylı olarak kınıyorum kendisini.
hayvanca bir hareket yapıp, rakibinin bacağına resmen tekme sallayıp kırmızı kart görmüş, akabinde rakip bir diğer futbolcunun (faruk sanırım ismi) tekmesine maruz kalmasına rağmen diğer kişiliksiz sarı kartla sırıtarak pozisyondan sıyrılmıştır. böyle de turnusol kağıdı gibidir gözler, renklerle bakan gözler.