kendisi bir avukat. aynı zamanda giresun barosu başkanı...
yağmur altında, dolu altında, fırtına altında ankara'ya yürüyor.
bakın bu satırları okuyan sevgili arkadaşlar.
bu adam pek çoğunuzdan daha iyi bir hayata, daha iyi imkanlara sahip.
geçim derdi yok.
isterse evinde oturabilir, isterse lüks bir otelde tatil yapabilir, eşini, çoluk çocuğunu alıp yurtdışına tatile gidebilir.
ama bu adam cübbesini giymiş, dolu altında yürüyor.
ankara'ya yürüyor.
bir nefes alın bir düşünün...
bu adam neden yürüyor?
bağımsız yargı için, hukukun üstünlüğü için, adalet için yürüyor.
o sırtındaki cübbesini birilerinin karşısında iliklememek için yürüyor.
çünkü bu adam biliyor ki ona cübbesini ilikletmek istiyorlar.
bu adam bunun için yürüyor.
senin için, benim için yürüyor...
hukukun üstünlüğünün olmadığı bir ülkede, bağımsız yargının olmadığı bir ülkede ne refah olur, ne mutluluk, ne de adalet.
yargın bağımsız olmazsa, ekonomin de bağımsız olmaz.
bir kuruş yabancı yatırımcı gelmez.
mevcut yabancı yatırımcı da birer birer ülkeni terk eder.
ve sen adaleti olmayan, hukuku olmayan, iş imkanı olmayan bir ülkede farkında olmadan köleleşirsin.
senin doğmamış çocuğunu londra'daki tefecilere borçlandırır, seni manipule ederler.
hiçbir şey soramazsın, hiçbir konuda konuşamazsın...
bu arkadaşlar yürüyor.
bir fetö projesi olan, türkiye barolar birliği'nin yapısının değiştirilmesine karşı yürüyorlar.
millet survivor , futbol ile uyutulurken adamlar ülke üzerindeki monarşilerini artırmaya çalışıyor. haklı isen davanda bırak yürüsün. ama zorla ben haklıyım kimse yürümeyecek her şeyin en iyisini ben bilirim olayı seni götürecek. işin kötü yanı giderken bizim aldığımız hasarları yine biz gidereceğiz.
NOT: yol yakınken bütün iktidarı bırakın ve gidin. bakın 3 yıl kaldı. istediğinizi yapın kimse size tekrar kucak açmayacak..