Ayık kafayla özenerek çektiğin eye-linerin artik tarih olduğunu görürsünüz, rimel akmıştır düzeltmeye çalışırken daha fazla bozarsınız tam da o anda biri kusmaya başlar akmıs rimeliniz umrunuzda olmadan tuvaletten kaçarsınız.
her yer bulanık, bu musluklardan kaç tane var?
göz kalemim akmış! neden buralara gelirken makyaj yaparsın ki? hayır, normalde çok yapıyormuş gibi...
saçlarım dağılmış, düzenlemem lazım, ama kim uğraşacak, koy gitsin.
gözlerim kıpkırmızı, sahi, ben kaç şişe içtim? 4... hay bünyeme sıçayım!
eve nasıl gideceğim şimdi?
bırakan birileri olur nasılsa...
ama dur, ben yalnız gelmiştim değil mi?
e be gerizekalı, evinde içseydin ya! bar köşelerinde sarhoş olmak daha mı bulanıklaştırıyor kafanı?
istemsiz gülmek istemiyorum, ama ağlamak da neye yarar?
kahretsin! bu kadar içmemeliydim.
çok severim bu eylemi yapmayı. hiç belli etmem sarhoş olduğumu ve tuvalete gidip ağlıyorsam tuvalette bal gibi de sarhoşumdur. ağlarken gülmeye çalışırım o aynada. yeter derim yeter, ne var bu kadar içecek, kimse bu halde görmemeli seni! rimelden simsiyah akan gözyaşlarımı izlerim. elimin tersiyle rujumu siler, 'hiç bir şeyin yok, çok iyisin hep iyiydin hep iyisin' derim ve o bar tuvaletinden bara geldiği gibi düzgün bir şekilde çıkan tek kişi de ben olurum. hiç bir arkadaşım beni ağlarken pardon sarhoşken de görmemiştir.