varsın kırmızı ışıkta dursun otomobiller.
ben serilip yere,
gökte kaç yıldız var acaba diye sayacak kadar hayalperest,
pervasız, korumasız ve sonsuza kadar salak kalacağım...
rüzgâr esiyor, gizemli bir uğultu ile, kırmızı kıyafetiyle bir dişi...
"come away with me" şarkısı çalıyor fonda, elinde bulunan kadehdeki şarapdan daha da al dudakları ile öpüyorken kadehin kıvrımlarını, küçük boyun hareketleriyle saçlarından süzülen o enfes koku sarıyor çevresini...
şöminenin ateşinin ışığı vuruyor beyaz tenine, göz bebekleri büyüyor git gide, kalbinin çarpıntısı şarkının ritmine eş değer...
mağrur ve asil bir şekilde oturuyor koltuğunda ve bacakları üstüste... topuklu ayakkabıları ile...
ağzında beyaz bir gül ile yaklaşıyor yakışıklı erkek, yunan tanrılarını andıran bir asalet ile yaklaşıyor yanına...
sol ayağını sağ ayağının ardına atan erkek, 45 derecelik bir açı ile eğiliyor ve uzatıyor ellerini dişi kişinin ellerine, sağ elini saran kırmızı eldivenini sıyırıyor ellerinden ve parmak uçlarına ılık ve nemli bir öpücük konduruyor...
gözlerini dikiyor gözlerine ve git gide büyüyen gözbebeklerinde kendi siluetini görüyor...
kendinden emin bir ses tonu ile;
"ruhunuzun ruhuma eşlik etmesini ve kokunuzun başımı döndürmesini arzuluyorum... bu dansı bana lutfeder misiniz?" diyor...
asker yolu gözleyen bir yazar olduğunu öğrendiğim,ve asker yeni gelmiş ve gelir gelmezde sevgilisini yurtdışına göndererek çifte askerlik yapmakta olan biri olarak kendisini çok iyi anladığım ve allah sabır versin dediğim yazardır.**
her gününü gecesini beraber geçirdiği tam 1 sene 14 günlük - yani toplam 379 gün - dostunu kaybeden yazar kişisi. acısı çok büyüktür, yarın sözünü tutup dostunun vasiyetini yerinde getirmek için aşiyan yollarını tutacaktır. *
bodrum'a tatile gidecek yazarmış. bir galatasaraylı olarak fenerbahçe'yi kıskanmıyorum ama onu çok kskanıyorum yaaa! neyse bizim yerimize de yüzecekmiş. oh rahatladık!* aynı televole sesi gibi: "sizi evinizdeki koltuğunuzdan gecelere götürüyoruz, türkiye'yi gezdiriyoruz."*