ağdayla alsa daha iyi olacak erkektir, biz neden alıyorsak erkekler de o yüzden alıyor işte. erkeğin kıllısı güzelmiş, doğalı güzelmiş, geçelim bir kalem bunları arkadaşlar. erkeğin doğalı güzel de kadının neden bacaklarını almışı güzel o zaman?
kadınlar tarafından direkt dikkat çeker ve pek hoş karşılanmaz. bunun sebebi de bir arkadaş ortamında otururken kıllı bacakların arasında pürüzsüz bir erkek bacağı görüp garipsemek olsa gerek.
bülent ersoy'a özenti erkekler.
"benim kadınlık hormonlarım daha baskın" diye atılır maceraya.
bi' süre sonra "ben erkeklere daha çok ilgi duyuyorum" der.
sonra sürekli kızlarla takılmaya başlar, onlar gibi yürür, onlar gibi konuşur.
sonra bakar ki kızlardan bi eksiği yok, bilakis fazlası bile var, o fazlalığı da kestirir.
ahanda yeni bir bülent ersoy vücuda geldi..
ulu orta bacaklarını açıp bakın nasıl demeleri yokmu allah bittiğim andır. kardeşim kadınlar alınca direkt gösteriyormu sen neden yapıyosun madem görünmesini istiyorsun alsıktan sonra etek giy.
taksim'de kahvemi yudumluyordum. güzel boynuyla arkadan görünüyordu, saçları da uzundu. her şey yolundaydı ancak ne iğrenç ağda yapmıştı bacaklarına!? kıpkırmızı olmuştular kıllar tüyler yolunmaktan. aklıma lazer epilasyon mucizesi geldi, bir an duraksadım, derin bir nefes; bir yudum daha menengiç kahvesi aldım ve kafka'nın şato'sunu kâmuran şipal çevirisinden okumaya devam ettim. güzelim bacak ne hale gelmişti, berbat durumdaydı. kapri giymişti, açık mavi desenleriyle. sonra gözüme bir dövme çarptı, irkildim! çok anlamlı bir dövmeydi, alice harikalar diyarında ile ilgiliydi, sevindim, tanışmak da istedim o bacakların sahibiyle. sigara içiyordu, elleri kırmızı ojeliydi.
...
kitaba dalmıştım, kafka muhteşem bir insandı her zamanki gibi. tuvalete çıktım kafenin üst katında, unutmuştum yazık olmuş kadının bacaklarını ve üzerindeki anlamlı dövmeyi, tuvaleti bitirip ellerimi yıkadım, alt kata; yani masamın olduğu yere inmeye başladım.
...
olamaz! bir erkekti orada oturan. hayal gördüğümü zannettim ama ellerindeki ateş kızılı oje yerli yerindeydi, bacağındaki dövme de oradaydı. kalakaldım merdivende. saçlarını sarıya boyatmış, sakalları tıraşlı, kırmızı ojeli bir erkek. heyhat, zaman akmak bilmiyordu, aklım almıyordu. garson geldi, beyefendi bir sorun mu var dedi, yok dedim, çarpıntı oldu. yapabileceği bir şey olup olmadığını sordu, yok dedim ve masama gittim.
...
Frieda, ah frieda. mr. k ile olan aşkınız ne büyüktü. ne büyüksün sen kafka!
[sayfa 123.]
ufak tefek tamir işleri yaparken üstüne yanlışlıkla japon yapıştırıcısı dökmüş ve sileyim derken sildiği bezle birlikte kıllarını birbirine yapıştıran ve burdan geçmiş olsun dileklerimi ilettiğim erkektir*.