babasının geri kafalı, öküz olmadığını anladığımız, aile terbiyesini iliklerine kadar almış, feminen diyen tiplere 5 posta gidebilecek güce ve özgüvene sahip erkek evlattır. kıçına aşiret reisi kaçmış feodal götoshlar üzerinde pek de güzel sonuçlar elde edemeyeceğimiz aşikardır. bu adamlar özellikle evladı insanlan saymaz, yemekte sofraya bile oturmaları onlar için saygısızlıktır.
yavşak bi tip olma ihtimali de göz önünde bulundurulası kişidir. hani o feminen imajı silin kafanızdan yavşak bi tip düşünün. cem yılmaz'ın zaman zaman kullandığı biçimde sesleniyor olabilir mesela.
- "ya babacım" ver şu kumandayı maç başladı ama yaa. *
tek örneğini eski ev arkadaşımda görmüştüm.para isterken 'nasılsın babacım' şeklinde yavşardı işi bittikten sonra 'görüşürüz gündüz' diyerek kapatırdı.(kendisini yollamamız doğru kararmış galiba!)
babasına 'peder' diyen erkek evlattan daha hayırlı olan erkek evlattır. baba sevgisi görmüştür. saygıda kusur etmez. asker arkadaşıyla konuşur gibi konuşmaz babasıyla.
babamın, ben doğduğum günkü yaşından 5 yaş büyük olmama rağmen hala ne evliyim, ne de çocuğum var.
babam bana erkekliği de öğretti, kız tavlamayı da, kavga etmeyi de, insanlara verilecek en büyük cezanın onları umursamamak olduğunu da...
en çok insanları sevmeyi öğretti, onların şartlarını düşünmeyi, kendi penceremden değilde diğerlerinin yerine koyarak düşünmeyi öğretti.
her ne olursa olsun, her şeyin bir insanı sevmekle değişeceğini öğretti.
bodrum katta penceresiz kapıcı dairesinde kira ödeyemezken benim harçlığımı eksik etmeyen babam, kendi işini kurup evini aldıktan sonrada, milyarları önüme serip, "gez, toz, eğlen" demedi.
bir baba ki, "üstü kirlenmeyenin karnı doymazmış" der hep... bir baba ki, belki binlerce kitap okumuştur ama oğlunun yazdığı 3 satırı evirip çevirip tekrar okur...
hayatta bir sürü başarısızlık gösterse de oğlu, hala ona inanmaya devam eder. oğlunu hukuk fakültesine kayıt ettirirken ağlamamışsa da; askere gideceği zaman birliğine teslim ettiği gün 2 damla süzülmüştür gözlerinden...
babam, oğlu doğduğu gün askere gitmiş... ertan koymuş adını, şafak saymaktan değil de işte, o gün başka güzel doğmuş güneş onun gözüne...
devrimciymiş zamanında bizim ki, sonra durulmuş... korkmuş belki, belki de çocuğunu doğuracak kadın durdurmuş... sonra, çalış babam çalış... sonra, sonrası yok işte.
ben babamın yüzüne bakmaya utanıyorum. küfrettiğim, sövdüğüm insanlar televizyonların karşısındalar ve elim kolum bağlı geliyor. babam "git oğlum hayatını istediğin gibi yaşa" dese de... ben gidemiyorum. ve her gidemeyişimde daha çok utanıyorum kendimden.
arkadaşları arasında babacım babacım ikilemesiyle dalga geçilen insandır. saygıdan sevgiden babaya babacım demek gocunulacak bir şey değildir, hele ki onun sizin için ne kadar uğraştığını didindiğini, hele ki emekli olmuşken bile sizi en iyi şekilde okutmak için gidip terörün cirit attığı katliamların olduğu mardinlerde çalıştığını bilirseniz, bunu söylerek tam bir erkek evlat olabilirsiniz. *
Baba - oğlummmmm
K.E - size baba diyebilir miyim?
Baba - tabiki evladım, bana baba de,
K.E. - Benim hiç babam olmadı...
Baba - oğlummmm
K.E. - Baba baba babacım....