hazirandı.
buz gibi olmuş yüzüne, sakallarına dokundum. son kez öptüm. üşümüş babam,
başında bekledim yalnız kalmasın diye. konuşabildim, çünkü biliyordum vereceği cevapları. yüzü gülüyordu sanki, öyle kalmıştı.
başında bekledim tabutunun, namazı kılınana kadar konuştuk. "hadi iyisin, herkes geldi çok kalabalık" dedim. zaten görmüştür yukarıdan bizi. ağlamamaya gayret ettim, bana "aslan oğlum" desin diye.
mezarının başına gidince "atla oğlum" dedi biri, atladım yatacağı yere. verdiler yukarıdan babamı kucağıma. yere koydum, tahtaları dizilirken ellerini tuttum sımsıkı. ağlamadım. önce ellerimle, sonra kürekle attım toprağını..
toprağın bol olsun baba. üzülme, ben çok sık geleceğim yine sohbet ederiz. anlatırım sen yokken olanları. keşke bu kadar acele etmeseydin ama vardı bir bildiğin demek ki.
dün üzerindeki otları temizledim. taşların kirlenmişti.
seni çok özlüyorum..
yokluğuna beni 17 yaşımda alıştırıp 14 senedir de toz tuttuğu durum olup ölmesi ile eşdeğer olaydır. babası ile ilişkileri kuvvetli olanlar için çok zor olan durumdur.
6 ay önce deneyimlediği acı olay. Babam emekli bir profesördü. Kısa boyu, ama dağ gibi bir adamdı. Kişiliğinden ve mesleğinden ötürü de yakın çevresinden her daim sevgi saygı gördü. Bende bunun için hep onu örnek aldım. Onun yolundan gitmeyi tercih ettim. Ona benzemeye çalıştım. Yaklaşık dört sene önce prostat kanseri olduğunu öğrendiğimde şehir dışında depresyondayken babamın da psikolojisini bozmak üzereydim. Kısa bir süre sonra da Alzheimer görüldü. Bilgili dev gibi bir insan gözümün önünde yavaş yavaş eridi. Ona yardımcı olmaya çalışsam da elimden hiçbir şey gelmedi. Sabah vakti sessizce vefat etti. Onun vefatına hala tam alışamadım. Bu satırları da ondan ötürü yazıyorum. Çünkü, iki üç gündür kaygım nüksetti. Sebebini düşününce de babam aklıma geldi. Ona karşı duyduğum özlemi anılar da yerine getiremiyor.
babamın öldüğü gece yüreğime bir şey oturdu bir daha da kalkmadı. büyüdüğümü anladım o gece ben. baktım koca eve. gölgesiz kalmıştık sanki. biliyorsun ya baban varken her zemin sağlam, her fırtınaya karşı gelebilirsin. bilirsin çünkü o var, onun gölgesine sığınsan her şey geçer. her şey aklıma gelirdi de yetim kalmak aklımın ucundan bile geçmezdi. insanın babası ölür mü derdim kendi kendime. toprak atarken anladım, insan gölgesiz de kalabilirmiş.
ölmemesi kadar koymaz. nasıl bir acıdır her gördüğünde diri olması. bide dağ bayır demeden dolaşması. insanın bi an içi çekiliyor, hiç ölmeyecekmiş gibi bir duruşu var. karşılıklı sofraya oturduğumuz günde her daim benden çok yemesi, olaylara karşı bu denli siklemezliği belki de onu dinç yapıyor bilemem. ancak hüznüm çok derin. şu an yanımda olmasa da bir yerlerde yaşıyor olduğu hissi gerçekten çok acı.