çok ciddi kavga etmişsinizdir.hatta ağzınızdan küfür bile çıkmıştır.haksız olmanıza rağmen trip yapmışsınızdır.gece, uyuduğunuzu sandığı bir zaman gelip üstünüzü örter ve öper.o an yaptığınız eşşekliğin farkına varırsınız.sabah ilk iş babanın gönlünü almak olur.
tutuklanma ihtimali yüksek olan mahkemenizde kararı beklerken dolu dolu ağlayışı, göz göze gelip beraber ağlayışınız. akabinde emekli oluşundan 1 hafta bile geçmemesine rağmen yeni bir iş bulduğunu söylerken gözlerinin içi gülmesi. hep aynı duygu var gözlerinde babamın ailemizden ibaret. hayata doymamış bir yaşamı adayışı.sevgilerin en güzeli ve masumu.
ergenlik ve üniversite dönemi girilen kendini bir bok sanma temalı psikolojik bunalımlar, askerlik öncesi bunalımlar ve askerlik sonrası iş bulma, sonrasında evlilik, ev kurma ve maddi, manevi krizler ile geçen çeyrek yüzyıllık hayatınızda onlarca kez kavga etmiş, defalarca kötü söz söylemiş ve kırmış olsanız da annenizin bir gün size şöyle bir cümle sarf ettiği an : " oğlum, baban senin hakkında konuşurken gözleri doluyor"
yaş 14-15 tir. * babanızı çok kızdırırsınız. bir hışımla oturduğu yerden kalkar ve hayatında hiç yapmadığı birşeyi yapar. elini kaldırır *. sonra gözlerindeki alevi görürsünüz 2-3 saniye sonra eline bakar ve sonra gülümseyen bir suratla başınızı okşar "sağlık olsun be oğlum" der. ve üstünü değiştirip "ben dışarı çıkıyorum" der. 1 saat sonra eve geldiğinde gözleri kızarıktır. ağlarken görmemeniz, içiniz parçalanmasın diye eskişehir sokaklarında ağlamıştır gururunu ayaklar altına alırcasına. eve gelip yanınıza oturur çekingen tavırla. kitap okumaktasınızdır kafanızı kaldırır gözlerinin içine güzel bir ifadeyle bakarsınız ve o tek idolünüz olan, sert otoriter duruşunu bozmamış adam kafasını hafif eğerek "elimi kaldırdığım için üzgünüm oğlum" dediği andır *
memlekete * geldiğiniz akşamda yemek sırasında sigara kullandığınızı söylersiniz ev ahalisine. anneniz hemen dır dır dır diye başlar. suskunsunuzdur ve kafanızı kaldırıp "validem bir dakika. arkadaş * sen ne diyorsun?". babanın cevabı dayaktanda kötüdür "başlamışsın arkadaş daha ne diyeyim" der ve sofradan kalkar. bütün gece doğru düzgün uyumazsınız üzdüğünüzü bilirsiniz ve vicdanınızla başbaşasınızdır.
sabah olur dışarı çıkacaksınızdır.babanızın yüzü o sabah biraz kötüdür. ve sonra dışarı çıkarken gelir yanınıza:
-paran var mı arkadaş?
-var arkadaş
elini arkasına atar ve kendimi bildim bileli o eski kahverengi eskimiş cüzdanını çıkartır. bir 20 ytl alır uzatır size
-al arkadaş benden bir marlboro içersin
dışarı çıkarsınız elinizde o para paraya bakarak dolaşırsınız.geç gidersiniz arkadaşlarınızın yanına.ve o parayı hala saklarsınız...
hakkında cok ilginc bir anıya sahip oldugum andır. Babası namazda olan ünal isimli arkadas arabayı kacırır sokak aralarında cıstık cıstık dolasırken yolun ortasına duran arabaya carpar ve olaylar gelisir;
etraftakiler: evladım iyi misin bisey oldu mu
ünal:acın kapımı mapıyı inicem acil kacmam lazım
(ve baba gelir)
baba: ulann arabam, arabaya noldu ulann ünal nerdeeeee
etraftakiler: ayagı kanıyordu cıktı gitti
baba: ünal nerdeee
etratakiler: cok kotuydu cocuk bisey olmasa bari
baba: ulan ünal nerdeee nerdesin a..... cocuguuuu
diyerek kosar ve buldugunda tekme tokat girisir...
(bkz: babanın siddetinin anlasıldıgı anlar)
öss sabahı sizinle beraber uyuyamadığı, sırf uyuyabilesiniz diye sırtınızı sıvazladığı, saçlarınızı okşadığı sabahın beşinde sizi hastahaneye götürüp aptal bir karın ağrısı için bütün gecesinden fedakarlık edip çaresizlik içinde çırpındığı an...
seneler once o gunun $artlari yuzunden ayrilan annenizle babanizin; sizin buyudugunuzu, ergenlik doneminde oldugunuzu ve yaninizda babanizin olmasini istediginizi anlayarak yeniden birle$meleri.
bu durum sonrasinda istanbul da ya$ayan, kuafor olan babanin dukkanini hemen kapatip hicbir garantisi olmadan sizin okudugunuz, kuaforluk i$inin de pek gelir getirmedigi yere gelmesi, burda ayaklarinin uzerinde durmaya cali$masi.
her gece yarisi araliklarla uyanip sizi kontrol etmesi, ustunuzu ortmesi.
ya$anan sikintilardan hic size bahsetmemesi, ne olursa olsun size biraz olsun gereken hic birseyin eksik olmamasi.
seninle bir şeyler paylaşabilmek için çaldığın gitarı alıp bir şeyler çalmaya çalışması ve o çabası. bilerek komik düşme ve becerememe durumu ve ordan doğan sıcak ortamı oluşturabilmesi.
sabaha kadar sınavı geçmeliyim kaygısıyla ders çalışmış bünye, okulda sınav saatine kadar ders çalışmaya devam ettiğinde gelen bir msjla: *
imtihanında başarılır dilerim. kendini hiç sıkma senin sağlığın daha önemli!! demiş babiş msjı. *
beni dovseler, agzimi burnumu dagitsalar ne yaparsin ? diye sordugumda, giderim dizlerine 2'ser tane sikarim dedigi andir. şok olmustum, boyle bir cevap verecegi aklimin ucundan gecmezdi. ben hastaneye gotururum falan der diye dusunmustum oysa.