türkiye cumhuriyeti vatandaşı her babanın her zaman içinde yanan, sönmeye yakın noktada küllerinden yeniden doğan ateştir. prometheus'un olimpos'tan çaldığı ateş gibi, babalar da bu ateşi susam sokağındaki tahsin usta'dan çalmışlardır.
sanki babalığın gereğidir. yer nüfus müdürlüğü:
+ merhaba memur bey. ismet adında bir oğlum oldu iki gün önce. biz de yeni tanıştık, şaşırdık, adı ismetmiş. neyse, bu çocuğun nüfus kağıdını almak istiyorum.
- hastaneden doktor onaylı doğum raporunuz var mı?
+ buyrun.
- eşinizin ve sizin nüfus cüzdanlarınızı alayım.
+ buyrun. mavi olan benimki.
- endüstri meslek lisesi'nden aldığınız küçük ev aletleri ve beyaz eşya tamirat sertifikası?
+ hmm. onun yerine badana ve tadilat belgem var, geçer mi?
- ver ver.
yani elleri bu işlere yatkın olan adamları anlayabiliyorum. ama babamın ısrarını hiç anlmamışımdır. her zaman, bozulan eşyalara ilk müdahaleyi kendisi yapmak istemiştir. tabi, bu eşyalar tamirciye kaldırırken yolda can veriyorlardı. babama buzdolabı olarak verilen eşyayı komidin; komidin olarak verdiğiniz eşyayı tahta kaşık; tahta kaşık olarak verdiğinizi tekrardan bozdolabı olarak alabilirsiniz. böyle bir üretim döngüsü var adamın.
ama bazen çok yaratıcı olabiliyor.
+ baba, ne yapıyorsun gene?
- fırın bozulmuş da oğlum, geçen gün de istepne lastik patladıydı, bu ikisini birleştirip, mobilize su ısıtıcısı yapıyorum.
+ peki elindeki uzaktan kumanda ne baba?
- salak. kanalı değişitiriyorum onla.
+ ne bileyim, elinde en ufak bir alet, fantastik alete dönüşebiliyor.
- savaş zamanı adamıyız biz. zamanımızda bir kumandayla hem tv kanalı değiştirir, hem radyodan şarkı istenir, hem de mailler kontrol edilirdi.
şimdi gitmem lazım. zira elimdeki terliğin pili bitiyor. vantilatörle şarj edeyim, tekrar devam edeceğim.
sonuçta babadır.herseyi bilir hepsinden anlar, musluk bozulduğunda ingiliz anahtarını eline almasıyla 'dur oğlum sen ne anlarsın o işten' diye işe girişip yok yav boyle olmayacak buna tamirci çağırmak gerek diye musluğa mendil tıkamasıyla sonuçlanabilecek durum.
her türk babasında görünen bu ateş babadan oğula aktarılmaya çalışılır. erkek çocuk biraz geliştikten ve gazı yiyecek kıvama geldikten sonra, baba tüm işlerde yanında bir çırak edasıyla çalıştırır. ben misal. kendimi bildim bileli çırak seviyesinde takılıyordum taaki babanın "bu sünepeden bişi olmaz hanım" lafını duyana kadar. ahanda bu laf nice eli her işe yatkın çocukları yaktı, nice ocaklar söndürdü, nice çocuğu işsiz güçsüz bıraktı. ben harika bir kaportacı olabilirdim, seviyordumda ince ince işlemesini ama neyse... bu lafı duyduktan sonra bi daha kılımı kıpırdatmadım, bişi sölücek olduğu zamanda yapıştırdım sünepelikte böle bişi diye.
neyse ilk zamanlar musluk damlamalarının önüne geçmek isimli çalışmalarında yanında oldum babamın. ilk verdiği öğüt iş sırasında güvenliğine dikkat ediceksin, şimdi öle muslukla iş güvenliği arasında bağ kuramıyorsan daha baba kıvamına gelmemişsin. daha sonraları musluklar üstüme yıkılır oldu, o kadar öğrettik oğlun bakıversin olmazsa ustası halleder ahahaha falan.
bir kademe atlatıldı ve visam lord 88 isimli sifon çalışmaları başladı. başlamaz olaydı, iç düzeneğini gözüm kapalı 35 saniyede söker takar oldum. sifon mu akıtıyor, hoop ordayım, sifona su mu dolmuyor hoop gene ordayım, sifon dolduğu halde çeşmesi durmuyor mu malesef gene ben.
ikinci seviye de atlatıldıktan sonra elektrikli aletlere geçiş dönemi yaşanmaya başladı. en basiti eletrik tellerine bağlı olan tellerden çıkan ısıyla ekmeği kızartan aletle karşı karşıya bir genç, kendinden emin. ulan tel kopmuş işte onu değdiriyorsun bitiyor, ama adam bi kere içindeki ateşi bende de görmek istiyor. inceliklerini öğretmeye çalışıyor. elektrik tehlikelidir diyor. iş güvenliği diyor. her pazar ekmek kızartırken onarıyorum artık, sağ elde çatal peynir zeytin götürüyorum sol elle tel leğimliyorum. bazen sıkılıyorum iki teli ben tutuyorum birleştirmek için annem ekmekleri benim üzerimde kızartıyor.
açıp kapaması daha zor ütüye dalıyorum, ondan da yüzümün akıyla çıkıyorum.
level 5 araba lastiği: aslında çok basit. arabayı kaldır (sanki eliyle kaldıracak aburam), 4 tane vidayı çıkar (ismini de bilmiyor pezevenk vida diyor bak). tekeri çek yenisini tak, vidaları tak,arabayı yerine bırak. (biraz uzak olduğum belli oldu işte)
araba moturuna söle bi bakıp iç geçirdiğimiz günler. hele diyorum bi bozulsa her türlü yaparım ben seviyorum zaten diyorum. yılların murat 131 i her hafta sonu pikniğe giderken yolda bırakıyo sağolsun, ama sorunu ben bulamıyorum.
ve altıncı en üst seviyede heves kıran, okumaya yönelmemi sağlayan, sanayi anıları isimli kitabı yazmama engel olan baba lafı geliyor: bu sünepeden bişi olmaz hanım