vakti zamanında * para görünümünde çikolatalar vardı sarı. işten dönen anne, onu bir heves bekleyen çocuguna her gün para çikolatalardan getirirdi. bu annenin bankacı olması da ayrı bir ironi sebebiydi.
napolitenle gelen takım elbiseli babanın tüm yorgunluğuna rağmen gülümsemesi herşeyden daha çok mutlu ederdi insanı çikolatadan da paradan da daha değerlidir o güven hissi ,huzur ve mutluluk
peki geçen zamanlarla ne oldu baba kapıyı bir kez çalınca açılmaz oldu çünkü dizi kaçar diye kimse götünü kaldırıp kapıya bakmıyor, o sevmli huzurlu yuvasına gelen adamın gülümsemesi silindi yüzünden kuşaklar geçti ama bir türlü ayak uyduramadı şu gençliğe, ayak uyduramadıkça anlam veremedi ,dizilerin başından kalkmayıp ,kapıda babasını dahi beklemeyip ,genelde kapıyı aralık bırakıp ,artık vücudunun şeklini almış koltuğa yerleşirken gelen babasına hoşgeldin bile demedi.
ama gelen çikolata da ,gülümseme de unutulmadı aslında, sadece gereken hasasiyet gösterilmiyor.*
tadelledir.. çikolatası yanağınıza bulaşır, içindeki küçük fındık parçacıkları dişinizin arasına kaçar. iş dönüşü çikolata getirilmesi yaşınız geçtiğinizde ise hiçbir çikolata bulamazsınız o tadı, o zevki.
çocukluk yıllarının unutulmaz ritüellerindendir. akşama bir isteğimiz olup olmadığını soran babadan istenen en çok şey. kırmızı, fiyonklu rugan ayakkabıları saymazsak... her akşam daha yemek yerken uykusu gelen çocuğun, mesaiye kalan babasını gecenin bir vaktine kadar bekleme, mutluluk nedeni.