Anne gibi değildir, çocuğunu kayıtsız şartsız mükemmel olarak görmez baba. Sürekli pohpohlamaz da. Taktir etme konusunda daha adaletlidir.
Babanın eksikliğinde erkeklerde saçma sapan bir mükemmellik sanrısı oluyor benim gördüğüm kadarıyla. Bir yerde annenin "benim oğluşum en iyisidir" tavrını dengeleme rolu oynar baba.
BABAMA
Bir notası eksik yaşamak bu dünyada ne büyük keyif
Sonra sarılıp uyusak yıldızların koynunda
Rüya bu ya adını bilmediğimiz nur yüzlü bir adada uyansak
Rotasını şaşıran bir buluta binsek ve yine eve dönsek baba
isyan bayrakları neden hep kırmızı?
Sayılara sıfır eklenince neden çok değerli ama tek başına sıfırın değeri ne ki?
Keman ve ney hüzünlü mü sevilir yoksa hüzünün gerçek adı mutluluk mu?
Evet ayrılırken sarılmak da güzel ve tekrar kavuşmak sana baba
Hangisi mutluluk, hangisi hüzün?
Bana sor.
Notalar eksik kalsın, noktalar bir sonu tamamlamasın artık
Hep gül babam, hep bir-gül, virgüllerle sonlu sonsuzlukta yaşasak
Yasak, özleme ve gurbete kalsın
Ne güzel şimdi annem tarhana çorbası pişirmiştir
Hadi babam evimize dönelim,
baba. hani derler ya babanızın kıymetini bilin diye, gerçekten bilin. hani başka şeyler de derler birşeylerin kıymeti kaybedilmeyince anlaşılmazmış. gerçekten öyle oluyor kardeşlerim. bilin babanızın kıymetini. ben babamı 8 yaşımda kaybettim. benim anneminde babamında 2. evliliğiydi 50 yaşında abim vardı. babam 65 yaşında öldü. ben doyamadım babama. mesela hiç balık tutamadım babamla. siz hiç babanız komaya girerken yanında bulundunuzmu ? hemde 8 yaşındayken. babamın gözleri yukarı giderken ben gözlerinin içine bakıyordum. acıdır bu çok acıdır. siz babasızlığı tattınızmı ? tatmadınız. allah gecinden versin de bu duyguyu sadece yaşayanlar bilir. siz hiç arkadaşlarınızın babalarından bahsettiği ortamda gözleriniz doldu da sustunuzmu. sözün özü kardeşlerim, sevin babanızı. sevginizi gösterin. doya doya vakit geçirin babanızla...
aşkım, meleğim, bebeğim diye severek beni şımartan, beni mutlu eden, moral veren, dert ortağım, duygusal, şefkatli ve cesaretli olan annemin kocasıydı olan erkek.
her türlü seven kişidir. yalnız anlamadığım tek nokta, çalışırken gez dolaş sıkıntı yok, iki gün evde kaldığın anda bir ev kızı havalarına sokmaya çalışmak, bir haller çabalar anlaşılması zor. neyse sevdiğinden diyoruz ve seviyoruz kendisini.
bence babalık zor kazanılan bir olgu. bebek anne karnındayken kordonla annesine bağlı olduğu için ömür boyu anne ve çocuk arasında kopmaz bir bağ mevcuttur. ama ya babalık...baba onu kendi inşa etmeye çabalar. ve hakikaten çok çabalamak zorundadır. sürekli verici olmalıdır. çok dikkatli olmalıdır da. çünkü sonra kazanılan edinimler kolayca da kaybedilebilir. o yüzden erkeklere kolay gelsin. babalık zor zanaat.
baban giderse
başı dumanlı dağın gider
atan gider, sırtın gider
iki kapılı bu handa
menzile erişen yolun gider
baban giderse
darda yetişen elin gider
aklın gider , canın gider
şu dağlanmış yüreğinde
çoçuk kalan yanın gider
baban giderse
öpülecek elin gider
bayram gider.
içini doldurabilecek ve onu ifade edebilecek herhangi bir kelime olduğuna inanmıyorum. baba işte. baba. her şeyi anlatır ve de anlatmakta bu kelime. korur, kollar, karşılıksız ve çok sever.
iş arkadaşıyla anlaşmış, halk eğitim'e kürtçe kurs almak için başvuracaklarmış. öğrenmek lazım diyo. açılım saçılım derken hükümete söve söve kafayı sıyırdı sanırım. şu anda da dünya tv izleyip kendi kendine öğrenmeye çalışıyor.
aramızda tipik baba-oğul ilişkisi hiç olmadı zaten. benim için hep bi'arkadaş gibi oldu fazla samimiydik belki de babalığını da gösteriyordu tabiki. ama dediğim gibi özeldi. kimsenin babasının yanında yapmayacağı ya da babasıyla yapamayacağı şeyleri yapardık. bunla beraber her sene muhakkak böyle bi'3-4 hafta kadar bozuşurduk. evde ölüm sessizliği olurdu tabi. aldığım nefesten nefret ederdim. karanlık, paslı düşünceler salonun tavanında rutubet yapıyordu adeta. ama sonra geçerdi elbet. hep kendi sonradan gelir barışırdı ya da ortam hazırlardı eve öğretmen arkadaşlarını maç izlemeye getirirdi, kaynaşıp barışırdık. 2013 bi'başladı aha mayıs olmuş daha yok yani. tek kelime.. inatız inat.. ikimiz de. ondan oluyor hep bunlar. ben biriyle küsersem bi'daha asla konuşamıyorum yapmacık oluyor. bu kişi babam olsa bile o huy gelmiş bi'kere. onda da aynısı var ondan geldi zaten o da dedemle bozuşur baya. dediğim gibi hep o atmıştı adımı ama artık atmayacak galiba. 5 ay 6 ay bunlar uzun süreler kim öle kim kala. kendisi hem şeker hastası hem hepatit. onu hesaba katıp gelmiyorsa yanıma bitirmiş gibi. bende de hata yok değil tabi biliyorum da zaten. ama yapamıyorum sözlük. o odaya girip babama bi'şeyler söyleyemiyorum çok korkuyorum ya bi'şey olursa ona diye. annemden bile çok bağlıydım ona. belki yine oluruz belli olmaz ama bu seferki cidden kötü geçiyor be.
dün kucucuk kizini birakip gittin yakisti mi sana ? o kadar soz vermistik hayallerimiz vardi beraber.cok konusmasak bile bilirdik severdik birbirimizi.nerden bileyim sabah sana hazirladigim kahvaltinin son kahvaltin olacagini? nerden bileyim bugun o soguk tabutla beraber topraga girecegini? sinav sonucumu gorunce gurur duyup sarilacaktin bana ben sirf onun icin burdaydim bu sene.daha aciklanmadan sonucum nereye baba ? beni bu koskoca dunyada bi basima birakip nereye gidiyosun ? ozlemeyecek misin bizi ? actilar yuzunu bakmam icin bakmaya doyamadim guluyomussun resmen.yanaklarinda alninda gezdirdim elimi o neyin soguguydu oyle baba ? dedim babam farkli arabada gitmesin diye usudun dimi orda ?
özlemiyorum. hatta öyle kızıyor ve kendinden uzaklaşmaya çalışıyorum ki ne sen sor ne ben söyleyeyim. bir kere aşırı derecede sinirli. bir psikologa görünmesi şart. olur olmadık şeylere kızıyor. kızdığı şeyle alakalı olmasanız bile size de kızıyor. yakar top gibi. buldozer de diyebiliriz. önünde etrafında ne varsa bir vandal gibi adeta yıkıp geçiyor. sonra... beceriksiz. çocuk yetiştirmekten bihaber. tamam bizi bu yaşlara kadar getirmiş ama ben yetiştirdiğini düşünmüyorum. benin bu yaşa gelmem biraz da fizyolojik yani. yapacak bi'şey yok. ölemeyince büyüyorsun. saçmaladığımı düşünüyor olabilirsiniz ama tam olarak böyle düşünüyorum.
iki buçuk yıldır konuşmuyoruz, aynı evin içinde. ben odama kapatıyorum kendimi, o da elinde kumanda sözüm ona haber programlarını izliyor, türkiye'de ve dünyada neler olup bitmiş takip ediyor.ama çocuklarının psikolojik travmaları ne alemde bilmez. umurunda değil bence de artık.
neyse lafı uzatmamın sadece içimi boşaltmaya faydası var ama boşalıyorsun bu adam tekrardan dolduruyor. yapacak da pek bir şey yok gibi. yine de benim babam. değil mi? maalesef. kan bağı denen illetten nefret ediyorum.
hatırladığın en eski anı, elleri tütün kokan bir babanın omuzlarında, tüm dünyayı yüksekten görmenin verdiği mutluluğu, yükseklikten dolayı mideniz sanki yukarıya doğru çekiliyormuşcasına korkuyu, ellerinizden tutmanın güvenini aynı anda yaşatan insandır.
annenizin çocuk eğitimindeki despot tavrı, her yaptığınız yaramazlıkta babanıza sığınmanıza neden oluyor. siz babanın güven dolu kollarına koştuğunuzda, o hiç bir zaman kapatmamıştır kollarını... ardına kadar açar ve sizin yuvasına konan bir serçe gibi yerleşmenizi sağlar koynuna.
+tamam hanım ben ilgilenirim.
tüm dünya üzerinize gelse de, size asla sırtını dönmeyecek iki kişiden biridir baba.
çekince mi?
utanmak mı?
korkmak mı?
nedir bunca güzel duyguyu yaşatan adamın karşısına geçip seni çok seviyorum baba diyememenin nedeni?