bir baba gittiğinde;
arkanı yasladığın duvar
sabahları sıcak ekmek
okul harçlığı, otobüs bileti
ciğerinden bir parça gider
gider de gider...
en sinirli anında bile,
dudağının kenarında bir gülümseme
bayramda öpülecek el
çocuklarımızı sırtında taşıyan
o sevimli dede gider
gider de gider...
bir içten "oğlum, kızım" sözünün sahibi
inatçı bir siyasetçi
koca bir beden
çocuk bir yürek
anneyle yapılan lüzumsuz tartışmalar
heyecanlı bir taraftar
çalışkan bir "adam" gider
gider de gider...
bir sarılmaya, bir çift söze bile
fırsat vermez Azrail
vakit geldiği zaman
sadece baban değil
atan gider
canın gider
kanın gider
gider de gider...
dolmaz boşluğu kısa zamanda
hep bir ses ararsın, bir nefes
bir anahtar tıkırtısı
yanlış bir iş yapınca
gözünün içine bakılmasını
ama sadece beklersin
çünkü;
bir baba gittiğinde,
sadece baban değil;
bir dostun,
bir arkadaşın,
bir sırdaşın,
bir öğretmenin,
bir ustan,
bir yanın gider...
babama ilk cep telefonu aldığımızda uzunca bir süre kontörü olmadı. (hayırlı evladız ya hep kendimize alıyorduk) o da naapsın çağrı atardı hep, onu aramamız için. yine çağrılarından 5-6 sını ardı ardına yaptı ben de dönüş yaptım. babamın telefonu açar açmaz söylediği ilk cümle:
-hee ne var? (sanki ben ona defalarca çağrı atmışım o da beni arıyor gibi bir muamele ve ses tonunda! error, mavi ekrar, 404 ve ne kadar hata imajı varsa onları veriyorum kısa bir süre..)
-baba sen çağrı attın ben aradım sen söyleceksin ne olduğunu?
-bıdı bıdı
-bıdı bıdı diye giderdi...
bir de ben gün içi yorumumu geçip yaşadığım olayların tamamını anlatsam da babam her konuşma sonrası:
-eeee daha ne var ne yok?
-valla ben anlattım babuş.. bildiğin gibi işe git; işten gel. mod bu. yani ekstra bir şey yok.
-ezo ne yapıyor? (minik kedim)
-o da iyi naapsın. evde yemek yapıyor işte. ben de yoldayım gidiyorum.
-eeeee daha ne var ne yok..
vesselam seviyorum bu koca yürekli adamı. hem de enlemine boylamına.
eğer ilk aşkınız babanızsa, bir daha aşık olmanız imkansıza yakındır. onun gibisini ararsınız ömür boyu, ama yoktur öyle biri. ona benzer kişilerle idare edersiniz.
Dünya'da erkek ve kadının meşru yoldan, helalinden evlendikten sonra Hz.Allah onlara bir meyve, bir altın top yani çocuk verdiyse. Baba ismi ile şereflenen kişidir. Tabi o çocuğa ve hanımına gereği gibi bakan kimsedir.
Gecenin bir yarısında odanın kapısını açıp;'kalk ders çalış' diyendir.
işte o anlarda da en çok kızılandır.
Çocukken oynanan,gençlikte kavga edilen,orta yaşa doğru anlaşılan ve sonrasında da çok özlenendir.
4 yaşında mandolin,5 yaşında satranç verendir çocuklarının eline..
illa ki kitap okusunlar,ama iyi kitap okusunlar diye Dostoyevski'den Sartre'a,Orhan Kemal'den Şevket Süreyya Aydemir'e kadar çok ayrıntılı bir okuma planı haızrlayandır çocuklarına.
Müzik dinletendir,ısrarla taa en küçük yaşlardan beri evin içerisinde inceden bir Louis Armstrong sesi yayan,çocularının kulağının bir köşesinde kalsın diye onlara hep en iyi müziği sunandır.
Gece günüdz çalışandır.
Evlatları herşeyden eşit tatsın diye hiçbirini kayırmayandır.
Okul deyiverince akan suların önüne baraj olandır.
40'a merdiven dayamış kızına bile 'hadi devam et arkanda ben'varım diyendir.
Sinirlidir,çokça da yorgun..
Yıllar geçince anlaşılmıştır hırçınlığı..
Daha da önde başlasın evlatları hayata,herkeslerden daha iyi olsunlar,herkeslerden daha ayrı uğraşları olsun diye uğraşmış ve onlara daha çok verebilmek için hayatla kavga etmiştir yıllar yılı..
Arkada iyi yetişmiş evlat bırakabilmektir tek kaygısı..
Kapı gibidir hala eşşek kadar olmuş evlatları için..
Hastadır bir de çok..
Yılların yorgunluğu tam da evlatlarını istediği kıvama soktuktan sonra ortaya çıkmıştır.
Hastadır baba ve oğlu da elbet üzgüdür de kızları arkadaki bu sağlam kapının gidebilme ihtimalini gördükçe her geçen gün daha da korkmaktadır hayattan..
Babadır işte..Her baba gibi önce aşık olunan,oynana sonra hırçınca kagva edilip küsülen,hayat düzen girince hele bir de evlat sahibi olununca anlaşılan..ve kaybetmemek için gece gündüz dua edilen..
Kız cocukları en cok babalarını severmiş
anladım
kimse onlar gibi bakmazmış çunku kızlarına. Gözlerinin ta içi gülermiş kızlarına bakarken. Hele ki hasret varsa ortada bambaşka olurmuş o gözler
gördüm
bir gülerlermiş ki kızlarına , dünyanın bütün gülüşleri yalan olurmuş . ısıtırlarmış kızlarının içlerini sadece sımsıcak bi gülüşleriyle
ısındım..
insan babasını görünce yanar erir bitermiş
yandım, eridim, bittim
ben bu sabah ilk defa babamı gördüm.
öldüğünde nasıl hissedeceğimi merak ettiğim insan. hiç bir zaman çok yakın ilişkilerimiz olmadı. memlekete gitttiğimde yüzeysel iki muhabbet.ayda bir telefonda nasılsın konusması harıc pek birsey yok.yanı sıra bır cok kızgınlık... ölünce üzülür müyüm onu bile bilmiyorum.
babalar şöyledir böyledir demek istemiyorum ama bir şeyler yazmak geçti içimden. babamla kendimi hiç bir hissetmedim. babasına aşık olan biri de olmadım. bunu babamın bir eksikliği olarak görmüyorum ama. ne güzel adam baba ya. dışarıdan geldim. " köfte dolapta azıcık yağ dök pişir öptüm " diye not yazmış. babam bu öptümlü möptümlü şeyleri yüzüme söylemez. çekingenlik doğasında var her baba gibi. seviyorum lan genede.
canımın annemden sonraki en en en içi olan insandır olmazsa olmazımdır allahın başımızdan eksik etmemesini istediğim karakterdir . çalışandır, evine bakandır o her şeydir ...çok sinirli olsa bile gece gizliden öpendir aşkın dibidir bir kız için o insan cenneti eşi ile birlikte (yani annemiz ile) peygamberimize komşu yerde nasip etsin diye dua edilesi adamdır ..
çocuğun biri babasına sormuş. baba sen günde ne kadar para kazanıyorsun demiş. baba cevap vermiş 50 lira oğlum demiş.
sonra çocuk harçlıklarını biriktirmeye başlamış, hergün kumbaraya demir paralar atmış ve aradan 1 ay geçtikten sonra avcundaki paraları koşarak babasına götürmüş '' baba bak burda 50 lira var '' demiş. babası şaşırmış, çocuk susmamış ama ellerini indirmeden konuşmaya devam etmiş '' baba bugün gitme işe nolur, al bak bu paraların hepsi senin olsun, lütfen biraz da bana zaman ayır baba '' demiş. demir paralar şıp şıp avcundan dökülmüş...
babası bu cümle karşısında hemen dizlerinin üzerine oturup küçük oğlunun yanaklarından tutmuş ve gözlerinin içine bakarak '' her gün böyle para verecen mi lan itovli it '' deyip tokat atmış. siktir git odana yat uyu pezevenk demiş.
şaka şaka amk. sıçmadan entryi bitiremem ben. baba hislenmiş ve o günden sonra çocuğuna daha çok zaman ayırmış..
mümkünse sıçtıktan sonra tuvaleti belirli bir süre kullanmayın. nasıl sıçıyorsa artık mübarek, böyle kekremsi bir koku, sıcaklık olmuş 500 Kelvin, sanki big-bang deneyi yapacak kemüğüne yandığım...
candır. canının içidir. dünyalara kılını,zerresini degişmeyeceğin adamdır. kaç yaşımda olursam olayım,onu şapur şupur öpmekten vazgeçmeyeceğim, her üzüldüğünde yüreğimin yanmasına engel olamayacağım, bu ara biraz duygusallaşsada, zaman zaman andropoz dönemi geçiriyor diye düşündüğüm, hayata dört eller sarılmam için ellerine ihtiyacım olandır.
kendi paranı kazanıp kendi dertlerini görmeye başlayınca
baya baya işlevini kaybeden aile bireyi.
hadi anne yine ev temizliği yemek gibi şeylerle ilgileniyor ama
baba baya bildiğin süs bitkisi oluyor evde.
hatta huzuru kaçırmaya yönelik davranışları da çoktur bunların,
bi de kendi paranı kazandığın için ilan ettiğin özgürlüğünü görmezden gelip
yasak falan koymaya kalkmıyolar mı!!11!!
öhm, neyse.