dağ gibi adam,
bir dağ eyilir mi bir insanı öpmek ve kucaklamak için? bir dağ insan sarıldı mı duyarsın dağın yamacındaki her ağacaın, her derenin, her çiçeğin kımıltısını, canlılığını...
interneti kullanmayı, kullanabilmeyi çok isteyen insandır baba. facebooku var ilkokul arkadaşlarını, önceki çalıştığı yerdeki arkadaşlarını ekliyor mutlu oluyor benim babam. en sonunda beni de ekledi. el mecbur kabul ettim. fotoğraflarıma "çok yakışıklı çıkmışsın be oğlum" yazdı. yorum yapamamasını sağladım.
en sonunda bana "yorum yazmak istiyorum, yazamıyorum oğlum facebook'umda virüs var sanırım" diye mesaj atmış. başka bir fotoğrafımı da paylaşmış profilinde.
Arada doğum gibi mucizevî bir bağ olmadığı için her daim sevgisini evlatlarının gözüne soka soka göstermek zorunda olan ve çocuklarının da bu sevgiden emin olmak için her yolu onun üzerinde deneyeceği kişidir.
ben küçükken babamın gözlerinde alayla karışık bir hüzün vardı dünyaya karşı. niçin hüzünlendiğini hiç bilmediğim gibi dünyayla niçin alay ettiğini zaman zaman anladım.
kocaman bir el, uzun bir boy, geniş omuzlu esmer bir adam. ne kadar da yakışıklıydı ben küçükken babam...
ne sorsam bilirdi, ne söylesem yapardı. küçücük dünyamda bana kendime güvenmeyi öğreten kocaman bir adam, babam... kendime güvenmem için hiçbir zaman sözleriyle bir ders vermedi. onun bana davranışı beni, kendi içimde yüceltti. söylediklerimi dinler, fikirlerime dikkat eder; o her şeyi bilen adam sanki her şeyi ben biliyormuşum gibi davranırdı. kendimi hep büyük sandım bu yüzden.. küçücük bir bedenin içine sığmaz olan ruhum da o zamanlarda kanatlanmaya başlamıştı zaten.
baba kelimesi babam dediğim zaman anlamlandı hep. isteklerimi hiç gözardı etmeyen küçücük dünyamı yaptıklarıyla büyütendi.
hiç haketmediği şeyleri yaptım babama. o kadar çok güven aşılamıştı ki bana, ben onun oluruna ihtiyaçsız bir güçtüm artık...
sonra caydım gücümden... yine babamı dinlemeye başladım. şimdi ise onu ne kadar çok sevdiğimi ona bu kadar çok kızarken anladım. hayata karşı niçin o alaycı gözlerle baktığını, hayatın ona yaptıklarını gördükten sonra öğrendim.
herkese yardım elini uzatan babam, hep hayatla limoniydi. kime iyilik ettiyse nankörlüktü aldığı cevabı... bunun için alaycı gözlerle bakıyordu, hayatın kendisine ettiği eziyeti kaldırabilmek için...
baba kelimesi babam dediğim zaman anlamlandı hep...
"şu yaşıma gelmeme rağmen hala sana yaranmak içindir her yaptığım yaşattığın onca çirkinliğe rağmen. sen mi çok kötüsün ben mi çok salağım. hala açıp ağzımı tek kelimemi yükseltemiyorum sana.
sen ki varken yok olmayı seçendin, ne oldu da birden en kıymetlin beni seçtin. giderken tek defa hatırladın mı ki şimdi gecelerce unutamıyosun?"
güçlü olmasına gerek yoktur. öyle dağ gibi durmasına da gerek yoktur. yıllarca çalışmıştır, sırtı kamburdur, olsun. değil mi ki çocukları gülsün içten, kahkahalara boğulsun, ufacık bir başarıları olsun, yeter evin direğini güçlü tutmaya... her zaman var olsundur, "hasta olsundur, konuşmasındır; ama hep orada olsundur..."
not: eğer babanız vefat ettiyse, lütfen okumayın, dinlemeyin.
istanbuldayım baba
ortaköyde bir çay bahçesi
sıcak bir çay demle
sözlerin ezberimde
gül veren elde
hep biraz güzel kokular olur oğlum
ağrıyan bir kalp acılarla dolurdur
acılarla doludur.
baba ellerim aynı senin gibi
çayı demledim sevdiğin gibi
sen gittin ben deli gibi
seni çok özlüyorum
sert bakışlı gülen adam
benim babam
adı i̇rfan
soyadı sözütek
azmı balığa giderdik karataşta ,tuzlada
sonra bayram günleri
cebimde bayram şekerleri
çayı öyle severdi
hele dök ordan bir çay
demli olsun doldur doldur
sert bakışlı gülen adam
benim babam
adı ifran
soyadı sözütek
büyüdüm sandım nasıl yanıldım
çocuklar hiç büyümezmiş baba
büyüdüm sandım yeni farkına vardım
baba
ben küçük oğlunum hala
baba ellerim aynı senin gibi
çayı demledim sevdiğin gibi
sen gittin ben deli gibi
seni çok özlüyorum
gıdığı öpülüp göbeğinde yatılasıdır. tatillerde görüşülür çok sevilir uğruna ölünür hatta aşık olunur. tatil bitince kızını yolcu ederken çenesi titrer hemen gözler sulanır. hadi hadi gelceksin iki gün sonra der o an sıkı sıkı sarılır. son bi hafta. yanındayım babiçkonun.
Baba!
her yılbaşında
sana söyleyecek
bir tek
sözüm var:
'Seni ne kadar çok seversem
o kadar
çok olsun ömründen geçen yıllar...'
Baba!
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
eğilir başım.
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım...
bi' fotoğraf. fotoğrafta bi' kız, ufacık daha. bi' kucakta sıkıca kavranmış. emin ellerde olduğunu öyle iyi biliyor ki yumuşacık bi' uyku uyuyor. ağaç dolu bi' bahçede bi' salıncak. kız bu kez salıncakta. salıncak bi' o tarafa gidiyor, bi' diğer tarafa. kızın attığı kahkahalar havaya karışırken onu sallayan eller sıcacık bi' tebessümle kızı izliyor. kız biliyor ki güvende, ne kadar hızlansa da salıncak korkmuyor. bi' bisiklet sonrasında. yandaki iki tekeri olmadan onu süremeyeceğine inanan yine aynı kız. onu yüreklendiren yine aynı sıcak yürek. hadi diyor yapabilirsin, ben zaten arkanda olucam, düşmekten korkma. gerçekten de öyle oluyor. kız ne zaman yalpalasa bisikletin tepesinde. sıkıca kavrıyor aynı eller bedenini. işte bunun verdiği güvenle kız bisiklete bi' biniyor kocaman yollar aşıyor. bazen düşüyor belki, dizleri kanıyor; ama aynı eller o yaranın ilacını öyle güzel biliyor ki her şey hemencik unutuluyor. o eller o kız için hayattaki en önemli erkeğin elleri, babasının elleri. ve kocaman ellerinden daha kocaman yüreği olan tek insan: baba'm.
sana seni sevdiğini söyleyemez. sen ağlasan seninle ağlayamaz bir anne gibi.hep bi güçlü durma hali vardır ya işte onu çok iyi başarır baba.
onu bi başka seversin, o bir dayanaktır,güçtür sana.başın sıkıştığında benim ''babam'' var dersin ya. yokluğunu yaşamamak için dua ettiğin iki insandan biridir bu yüzden.
herşeydir.
Ailenin çınarıdır, eve ekmek getirir , yeri geldiğinde ona çok kızarsın .Ama ne olursa olsun o senin Atandır. Senin düşüncelerinin hep zıttına gider , bu yüzden ona kızarsın . Ne olursa olsun başında bir baban olduğu için Allah'a şükretmelisin..