türkiye cumhuriyeti başbakanı (padişahı) recep tayyip erdoğan'daki mantık hatasıdır.
1930 da 13bin kürt öldürüldüğünde özür dilerken, 2 hafta önceki 35 kürt sivilin militan sanılarak öldürülmesi üzerine hala özür dilememiştir. tunceli'de milletvekili olmadığı için mi özür diledi acaba rte?
tespit financial times'dan geldi.
--spoiler--
financial times'ta yayımlanan bir makalede ''türkiye'nin lideri otoriter bir yönetime doğru sürükleniyor'' yorumu yapıldı.
erdoğan'ın 2002'de iktidara gelişinden bu yana türkiye'ye daha açık ve liberal bir demokrasi olma yoluna doğru öncülük ettiğini yazan financial times'a göre 'avrupa konseyi'nin türk yargı sistemine ilişkin bu haftaki raporu ise bu ilerleyişin giderek duraklayan doğasını ortaya koyuyor.'
gazeteye göre rapor "erdoğan'ın insan haklarına daha fazla saygı gösterme anlamında attığı adımları kabul ediyor. bununla beraber türkiye'nin avrupa birliği üyeliği arzusu zayıflarkentürkiye'den otoriter bir rejim olmaya yönelik rahatsız edici işaretler alınıyor."
chp lideri kılıçdaroğlu'na silivri cezaevi çıkışındaki yargıyı eleştirel sözleri nedeniyle soruşturma açılmasına dikkat çekilen makalede 100 gazetecinin cezaevinde tutulduğu hatırlatılıyor. gazeteye göre yeni anayasa sadece ifade ve diğer özgürlükleri değil, kürt azınlığın temel haklarını da güvence altına almalı. "
financial times, erdoğan'ın bugüne dek hiç bir türk liderin yapmadığını yapıp 1930'larda 13 bin kürdün öldürülmesi nedeniyle özür dilediğini, ama sadece iki hafta önce 35 kürt sivilin militan sanılarak öldürülmesi nedeniyle özür dilememeyi sürdürdüğünü hatırlatıyor ve "bu tür zıtlıklar giderilmeli" yorumunu yapıyor.
--spoiler--
elin adamı bile türkiye'nin ne durumda olduğunu bilirken halkın koyun misali gözlerini yumması çok ilginç.
mesaj geldi operatörümden. devlete ödenen telsiz kullanım ücreti ocak 2012 için hattımdan düşülmüş. kaldı ki ön ödemeli aboneyim güya!
bir de demezler mi türkiye büyüdü ekonomi tıkırında diye!
nedense aklıma şu fıkra geldi birden:
memleketin birinde geçiyor hadise.
demiş ki sultan...
"vergi lazım... sokağa adam salın, gelen geçenden para alsın."
salmışlar adamı...
gelen geçenden para alıyor.
bakmış ki sultan, çıt çıkmıyor...
"ikiye katlayın" demiş...
"iki katı alın."
millet kuzu...
ödemişler iki katını.
"dörde katlayın" demiş.
ödüyorlar...
sultan bile sinirlenmiş bu duruma.
"sopalı adamlar koyun, hem sekiz katı para alsınlar, hem dövsünler..."
uygulama başlamış hemen.
hem alıyorlar parayı...
hem veriyorlar sopayı...
allah yarattı demiyorlar.
gık çıkmıyor.
hem sekiz katı parayı ödüyorlar...
hem yiyorlar sopayı afiyetle.
sultan delirecek...
"vergiyi yirmi katına çıkarın, sopaları kalınlaştırın, bir tane de zenci koyun... gelen geçeni becersin..."
ertesi sabah.
tık yok.
millet yirmi katı parayı veriyor, kafasına yiyor odunu...
zenci de tek tek beceriyor..
ne itiraz var, ne isyan.
sultan dayanamamış, toplamış ahaliyi...
"benim bile kanıma dokundu" demiş, "fahiş vergi alıyorum, dövdürüyorum... yetmiyor, becertiyorum, kılınız kıpırdamıyor... yok mu itirazı olan?"
kalabalığın en arkalarından cılız biri utana sıkıla elini kaldırmış.
"sultanım" demiş...
"mümkünse zenci sayısını ikiye çıkarın... arkadaş tek tek uğraşırken kuyruk oluyor da."
başbakanın dersim katliamıyla ile ilgili özür dilemesi tamamen ülkedeki iktidar kavgası ile ilgilidir. başbakan savaş açtığı ulusalcı kesim ve chp'yi zor durumda bırakmak için özür diledi. uludere katliamı konusunda özür dilememesi ise tipik bir ''benim katliamım iyi, senin katliamın kötü'' tavrıdır.
kemal kılıçdaroğlu yargı hakkında konuşunca, adil yargılamayı etkileme teşebüsünde bulunmaktan hakkında fezleke hazırlanır ,
ama kendisi, "ilker başbuğ bence yüce divanda yargılanmalı" deyince sınırsız dokunulmazlığını kullanır.