10 başörtülü kızdan 8 inin irticacı olması gibi bi paranoya ya sahip insanların durup düşünmesi gerekiyo ki bu iddalara ve mantıksal sıralamaya göre;
*her 10 liseli erkekten 8 i mafya olmak istiyo napalım? üniversiyteye erkekleri almayalım. niye? kapıda mafya radarı yok.
*her 10 liseliden 6 sı madde bagımlısı, kullanıcısı yada satıcısı. napalım? liselileri üniversiteye almayalım. niye? kapıda uyusturucu radarı yok.
başörtüsü kur'an-ı kerim de vardır ya da yoktur bunu burda izah etmeye gerek bile görmüyorum.ama takan insan var olduguna inanmiş takmıştır. bir insanın inançlarından vazgeçmesinin ne kadar zor oldugunu anlamak için illa o kişiyle aynı dinden olmak bile gerekmez. herhangi birseye iman etmişseniz inanmanın kalbinizde bir yeri varsa bunun ne demek oldugunu anlayabiirsiniz.* en acı taraflarından birisi ise gencecik insaların yasıtları sadece sınav stresini bile tasıyamazken aynı süreç içinde bu kadar agır ve ezici bi kararı vermek ve sonuçlarına katlanmayı kabullenmek zorunda kalmanın stresini de yüklenmeleridir.
18 yasındaki bir kızın basındaki 90cm basörtüyle mi bu ülke sarsılıyor. neyse siz ajdar gibi bu ülkeyi kurtaracak parlak insanları alın üniversitelere, mühendislerimiz ajdarlar olsun. memelekete hayırlı olsun.*
ayrıca sunu da eklemek istiyorum ki;bir erkegin baskısıyla basörtü takmanın özgürlük olmadıgını idrak eden bu parlak zihniyet acaba kendi rızasıyla taktıgı başörtüsünü baska birinin istegiyle çıkarmayı aynı özgürlük kavramı içine nasıl sıgdırıyorlar anlamiş degilim.
bu önerme "hangi özgürlük?" sorusunu akla getirmektedir. evet hangi özgürlük? özgürlüğün olmadığı bir noktada neyin özgürlüğünü savunabiliriz. asıl sorun burada yatmakta. özgürlük savunucularının aslında özgürlük karşıtları olması, işte bu derinden gelen bir çelişki. bu özgürlükçülerin bir de ayrımcılık yapması hareketin samimiyetsizliğini gösteriyor. müslüman kadın, laik kadın ayrımı yapanlar gerçek özgürlük karşıtı olmaya devam ediyorlar. bunun gözden kaçması ise ülkeye gereksiz bir vakit kaybettiriyor. evet beyler, özgürlüğün olmadığı bir noktada özgürlüğü savunamazsınız. o halde gene soruyorum; hangi özgürlük?
devamlı bir kısır döngü yaşanmasına neden olan bir önermedir. kuralın konduğu zaman, kitabın oluşturulduğu zaman 1500 yıl öncesi ve o günleri şu an oturdukları yerden "bla bla at gözlüğü hebe lübe" şeklinde cümle kurmaya çalışanlar görmediler. hatta kimin hangi konuda cahil olduğununun tespiti, "özgürlük" diye asırlar önce taşa toprağa yazılmış şeyleri en ufak bir mantık süzgecinden geçirme yetisine sahip olmadan tanımlayanların üzerine düşmez...
kız gözlerini açıyor dünyaya, sokağa çıkıp oyun oynama yaşı geldi mi hemen sarıp sarmalanıyor, erkekler ona öcü gibi lanse ediliyor ve bu kız büyüyüdüğünde "ben özgürüm, bu benim seçimim" diye sokaklara dökülüyor.
sen özgürsün de bir kere düşündün mü acaba allah'ın niye senden böyle bir şey yapmanı istemiş ?
yok...işte erkek görürse abdesti kaçar, saç erkeği azdırır, kadın namusunu korumalıdır, kadın oturmayı kalkmayı bilmelidir. bla bla bla...
at gözlüğü de gerektiği zaman arkasına sığınılan bir gözlüktür. özne tümleç yüklemi sıraya koyup da cümle kurduğunu zanneden düşünce "özgürü" kişilerin zıt görüşlülere yönelttiği bir suçlama ifadesidir.
evet başörtüsü müslüman kadının özgürlüğüdür çünkü bunu da tanımlayan çok güzel bir söz vardır. hiç kimseye hiçbir şeyi altın tepsiyle sunmazlar. hacca giden insanların orda ayakları kanaya kanaya yollarda yürüdüklerini biliyor muydunuz? çarşaf 40 derecede nasıl giyilirmiş.. o da bir şey mi peygamberimiz bu dini yaymak için koskoca ümmetiyle birlikte çöl sıcağında susuz yürümüş bir insan. hadi o peygamberdi peki ya yanındaki sahabeler? yan gelip yatarak kuran da bahsedilen o muhteşem güzelliklere sahip olmayı bekleyenler çok yanılıyor..
sevgilisinden ölümüne dayak yiyen mankenlerdense hiç bahsetmiyorum bile.. nedense cahillerin gözünde müslüman kadın kocasından dayak yiyen, evde oturup çocuk bakan ve yemek yapan, hayatı bundan ibaret olan bir varlık. ama ne yapalım cehaletin gözü kör olsun.. ayrıca at gözlüklerine de lanet olsun..
Başörtüsü ya da türban kamusal alanda ki bunların başında " okullar-üniversiteler ,resmi devlet daireleri" hiç bir suretle kabul edilemez.Çünkü Cumhuriyet rejiminde demokrasi ve laikliğin olmazsa olmaz koşulundan bir tanesi "devletin tüm inançlara eşit mesafede yaklaşmasıdır." Türkiye'de de müslüman olan insan sayısı çok fazla olduğu için ki çoğu da eğitimli ve kamu alanında çalışan bayanlardan oluşur bu kurumlarda böyle bir "özgürlük anlayışı" başörtüsü ve islama verilen dikkat edin pozitif ayrımcılıktan da öte bir "rejim sorunu" ortaya çıkaracaktır.Değilse evde ,sokakta kimsenin buna karıştığı yoktur.Kıyamet koparanların motivasyonlarını nereye dayandırdıkları çok açıktır.
ulus'ta ağustos ayı, öğle vakti...cayır cayır bir hava ve her yer beton, egzoz vs. hÂliyle sicağı emiyor ve 35 dereceyi 40 derece hissediyorsunuz. derken kareye iki tane çarşaflı giriyor, o sırada annesinin elini tutan küçük bir kız çocuğu soruyor;
- anne bunlar niye böyle giyinmiş ?
+ onlar özgür de ondan yavrum,
...
"lan türban başka çarşaf başka" diye zırlamasın kimse, o da onun bir alt level'ı, ikisinde de aynı kör ideoloji var.
ayrıca kadına ne kadar konuşma hakkı veriyorsunuz ki "evet türban onun tercihi, karışma" diyebiliyorsunuz ? o kadına sorulsa "yemeği yaktığım için kocam beni dövebilir" diye cevap bile alınabilir.
geçin bu işleri yaa...özgürlük tanımı uydurmayın kaba etinizden...
başörtüsü müslüman kadının özgürlüğüdür tamam, peki bu insanlar için "özgürlük" nedir?
en fazla merak edilen konu şudur ki; daha çocuk yaşta üstü başı örtülen, ne şekilde düşünmesi, nasıl ve nelere inanması gerektiği öğretilen bir insan ne kadar özgürdür? özgürlük kavramı bu insanlar için neyi ifade eder önce bunun belirlenmesi gerekir. örnek verelim ki anlaşılsın:
evet aramızda irlandalılar vardır , başörtüsü onlarında özgürlükleridir ama onlar özgürlük ve inanç sembolü olarak değil;siyasi sembol olarak kullanırlar bu bez parçasını ...
diyelim ki takanların hepsi öyle kullanıyorlar (olmadığını biliyoruz tabi ki , en kötü ihtimal dahilinde bir önerme sadece) o zaman bile başörtüsüne toplumun hiçbir alanında -kanaatimce- kısıtlama yinede getirilmemelidir.
nedenini düşünürsek ; üzerinde yaşadığımız toprak parçası türkiye cumhuriyeti devleti dir,bu devletin ordusu,koruyucusu,güven kaynağı ise türk silahlı kuvvetleri dir..
türk silahlı kuvvetleri , kısaca değinmek gerekirse , avrupada ikinci , dünya sıralamasında da sekizinci büyük ordudur.en çok askeri ithalat yapan beşinci ordudur..sadece bunlar bile,bu ordunun ne kadar kudretli olduğunu göstermeye yeter..bunu konumuza bağlamak gerekirse ; biz zaten cumhuriyet tarihi döneminde defalarca askeri darbe yaşamış bir milletiz.demem o ki ; en kötü ihtimaller dahilinde,başörtüsü takan vatandaşlarımız ve onların yakınları bir şerii sisteme dayalı rejim getirmeye kalksalar bile,ordunun kafalarına çökmesi bir kaç saati geçmez.o nedenle bu devletin ; 'kurunun yanında yaşta yanar' politikası gütmesi anlamsızdır,herkesin her şekilde demokrasisini ve özgürlüğünü yaşaması zannımca daha yerinde olacaktır . bu ülkede ne rejime el sürülür , ne bölünmez bütünlüğe ... güvenilirlik açısından paranoya bazen gereklidir ancak başkalarının temel hak ve özgürlüklerini kısıtlıyorsa paranoya aleni olarak gösterilmemelidir.zaten paranoya içerde tutulursa,karşıdaki sizin gücünüzü daha iyi kavrar ve ayağını denk alır ..
aslında başörtüsü olarak kastedilen başörtüsü değildir burda türbandır. bu ataerkil toplumun kadını karma toplumdan uzak tutmak için kullandığı bir silahtır. "başını ört" diyen "hepsine eşit davranmak şartıyla 4 karınız olabilir" de demektedir. ah ne özgürlüktür canım bu..
yıllar öncesinin kurallarını özellikle kadınlarla ilgili olanlarını 2000li yıllarda hala uygulamak kadına baskı değil de nedir! çağımıza dönün lütfen. şu zaman makinesini bir icat etseler de isteyenleri rahat rahat kadınları paketleyebilecekleri ideal özgür zamanlarına yollasak..
"Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak birsey yoktur..."
M.Kemal Atatürk (1925 inebolu gezisinde)
hadi ordan dedirten laf öbeğidir. bundan bin bilmem kaç sene önce kadının seçtiği bişey midir kafasını kapatmak? yoksa her din için, kadının baskı altına alınması, saklanmak, bedeninin yönetimini erkeğe bırakmak zorunda bırakılması mıdır sebebi? dinin hedefi her zaman kadın olmuştur. yalnızca müslümanlıkta değil her dinde bu böyledir. kadın ve kadın bedeni günaha teşvik eden olarak görülür. burada gerçek sorun erkeğin kendi iradesini kontrol altına almak için sıkıntıya girmek istememesi ve her şeyde olduğu gibi bunu da kadına yüklemesidir. neyin özgürlüğünden bahsediyorsunuz allah aşkına? erkekler günaha girmesin diye siz örtülere sarınıyorsunuz.
her hangi bir kısıtlama olmaksızın secebilmenin ozgurluk oldugu su goturmez bir gercekliktir. lakin secilen ozgurluklerin yasam alanlarını kısıtlasa dahi secilebilmesinin neresi ozgurluktur sorusunu akla getiren onerme.
başörtüsü takmak bir seçim olduğuna ve insan seçimlerinde özgür olan, seçimleriyle varoluşan bir varlık türü olduğuna göre, tartışılması saçma, doğruluk payı genel özgürlük kavramı içerisinde olan önerme.
başörtüsü, şapka, kravat... hepsi de insanın seçim yaparak taktığıdır. hiçbir insan da, başkasının seçimine karışamaz.
basörtüsü özgürlükse neden insanlar daha özgürlük kavramını beyninde oturtamadan kapatılıyor dedirten cümledir. örten örtsün kimsenin birsey dedigi yok ama yeterki kendi kararı olsun , kız cocukları daha ergen bile olmadan aile baskısı altında bürünmesin , dinini inanclarını kendi seçme hakkı olsun.
kadının özgürlüğünü kadından başka herkesin düşündüğünü gösteren bir özgürlüktür. sen kimsin ki kadının nasıl özgür olduğunu tayin ediyorsun, zorla başını açtırarak kadını topluma kazandırmak senin işin mi, kadın toplumda başı kapalı olarak yer almak istiyor ve fakat engelleniyorsa bunun suçlusu sen değilsin de -tamamen kendi deli saçmandan ibaret olan- erkeğin kadın üzerindeki baskısı mı, ulan bütün kadınlar erkek baskısıyla mı kapanmış şimdi, anlayamıyorum ben, yok kadınlar eve kapanıyormuş da, başlarını açınca topluma katılacakmış, sen kimsin topluma kimin nasıl katılacağını tayin ediyorsun, efendim bizim korkumuz yarın kapalı kadınların açık kadınlar üzerinde baskı oluşturması, o zaman niye baskı yapıyorsun, iran örneğini veriyorsun da yaptığının ondan ne farkı var, ne yani senin amacın harika, iran'ın amacı kötü mü, ikiniz de aynı düşünce yapısındasınız, yok kadınlar zorla başını kapatmak zorunda kalmasa da bilmem ne, böyle mi çözülüyor sorunlar, zorla baş açtırılarak, inandığını yapamayan bir genç kızdan üniversitede süper araştırmalar yapmasını mı bekliyorsun, başı kapalı olunca kimya deneyi kabul olmuyor çünkü, ibadet sanki, hadi yapamasın yapamasın da evrim teorisini ortaya atamasın bu müslümanlar, onun dışında neyin hesabını görüyorsun, nur serter, kemal alemdar, gürüz hangisi bilim yapıyor, yazık, neyi savunduğunun farkında değilsin, gafilsin, yazık...
baba kızını okula gönder ama başı açık olsun, baba kızının çalışmasına izin ver ama başı açık olsun, baba kızın için ne yaparsan yap ama bizim istediğimiz gibi yap, sizi de, isteklerinizi de, faşist laikliğinizi de reddediyorum. açın kızların başını, bir anda özgür düşünen süper kadınlar olsunlar, kravat takın ki adam sanalım sizi ama sıra müslümanlığa gelince çok şekilci bunlar canım, takke ile, başörtüsü ile olacak şeyler mi, laik yobazlar sizi..
türkiye de yapılan islam düşmanlığına bir itirazdır bu özgürlük. ben de üniversitede okuyorum. haç kolyesi takan kızlar, haç küpesi takan erkekler, haç dövmesiyle okula gelenler ve hatta tişörtünün üzerinde haç işareti olan insanlar.. eğer aşağılık ve inançtan anlamayan bir insan olsaydım, gider okul yönetiminden hesap sorardım hani dini simge yasaktı diye. bütün bunlar türkiye de ki islam düşmanlığının kanıtıdır. ama ben müslümanım. çok şükür. işte bu yüzden bu aşağılıkça hareketi kendime yakıştırmam. çünkü benim peygamberim şimdi hayatta olsaydı o da bunu yapmazdı. gerçi o olsaydı bunlar olmazdı çünkü o adildi..
Öncelike kavramlara açıklık getirmek gerekir kanatindeyim..
Türkiye'de insanların 'kılık-kıyafet kanunu çerçevesinde' evlerinde,sokakta yürürken ..vs taktığı başörtüye hiçkimsenin bir itirazı yoktur.
Ancak resmi yerlerde başörtüsünü 'türban' a çevirip ideolojinizin altını çizmemeniz ve de herkesin herkesle eşit şartlar altında bulunabilmesi için örtünmek yasakır ve de yasak olması gerekir.
Cumhurbaşkanı iseniz,başbakan ya da bakan iseniz,siz sadece inandığınız dinin mensuplarının değil devletiniz sınırları dahilinde yaşayan herkesin başbakanı,cumhurbaşkanı..vs olmak durumundasınızdır.Milletinizi oluşturan diğer unsurları görmezden gelip dini inancınızın altını inadına çizemezsiniz.Bu, ancak sorumsuz bir devlet adamının sergileyeceği bir davranış şeklidir.işte bu yüzden devlet kademelerinde ne siz ne de eşiniz başını örtemez,örtmemelidir.
Laiklik temelde; 'din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır'.Ancak aynı zamanda bu ilke vesilesi ile milletin zenginliği oluşturan farklı inançtaki insanlar aynı muameleyi görürür ve kimse kimsenin karşısına,önüne geçemez.Birilerinin 'baskı' diye nitelendirdiği ilke aslında onların herkesle eşit olmasını sağlamaktadır.
Bu ülkede senelerdir herbirimizin yakınları,nineleri,teyzeleri başörtüsü takmıştır ve de hala takmaktadır.Ancak bunu resmi ideoloji simgesi haline getirirseniz,'ille de köşke başörtüsü sokup bu devletin temel değerleri ile oynamadan rahat edemem' derseniz karşınızda bu devletin devrim kanunlarını bulursunuz.
Kılık kıyafet kanununun 5.maddesi der ki:
'Türkiye devleti nezdinde memur bulunanların kıyafetleri beynelmilel mer'i adetlere tabidir.'
Devletin her yerinde (Başbakanlık konutu ve de Cumhurbaşkanlığı Köşkü de dahil olmak üzere!!!) bu kural geçerlidir.
Başbakan da ,Cumhurbaşkanı da ve de Bakanlar da memur olduğuna göre eğer hala görevlerinde kalmak istiyorlarsa bir zahmet bayansalar başalrını açacaklar,yok beyefendilerse başı kapalı olan eşleri resmi dairelere giremiyor diye cıngar çıkarmayacaklar.Kanun çok açık konuşur.
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personel için Yönetmelikte der ki:
Madde 1 - Bu Yönetmelik, kamu personelinin Atatürk devrim ve ilkelerine uygun, uygar, aşırılığa kaçmayacak şekilde sade bir kılık ve kıyafette olmalarını, kılık ve kıyafette birlik ve bütünlük içinde bulunmalarını sağlamayı
amaçlamaktadır.
Madde 2 - Bu Yönetmelik, genel ve katma bütçeli kurumlar, mahalli idareler, döner sermayeli kuruluşlar ve kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların iştirakleri ve müesseselerinde çalışan her sınıf ve derecedeki memurlar, sözleşmeli ve geçici görevle çalışan personel ile işçilerin kılık ve kıyafetlerinin düzenlenmesine ilişkin esasları kapsar.
Madde 3 - Bu Yönetmelikte geçen;
a. "Kurum ve Kuruluş" deyimi, genel ve katma bütçeli kurumlar, mahalli idareler, döner sermayeli kuruluşlar, kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların iştirak ve müesseseleri,
b. "Memur" deyimi, 657 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinde belirtilen sınıflarda (yardımcı hizmetler sınıfı dahil) çalışanları,
c. "Sözleşmeli Personel" deyimi, 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (b) fıkrası, 5434 sayılı Kanuna 1101 sayılı Kanunla eklenen Ek 5 inci maddenin son fıkrası ve özel kanunların verdiği yetkiye dayanılarak 2 nci madde kapsamına giren kurum ve kuruluşlarda çalışanlarla 6/11/1980 gün ve 2333 sayılı Kanuna göre çalışanları,
d. "Geçici Görevli" deyimi, 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (c) fıkrasına göre çalışanlarla kadrosunun bağlı bulunduğu kurum ve kuruluş dışında başka bir kurum ve kuruluşta çalışanları,
e. "işçi" deyimi, 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (d) fıkrasına giren ve bu Yönetmeliğin 2 nci maddesinde belirtilen kurumlarda çalışanları, ifade eder.
Ana ilkeler
Madde 4 - Kurum ve kuruluşlarda görevli memur, sözleşmeli personel, geçici personel ile hizmetliler ve işçilerin
giyimlerinde sadelik, temizlik ve hizmete uygunluk esastır.
Madde 5 - 2 nci maddede sözü edilen personelin kılık ve kıyafette uyacakları hususlar:
a) Kadınlar;
Elbiseler temiz, düzgün, ütülü, sade; ayakkabılar ve/veya çizmeler sade ve normal topuklu, boyalı; görev mahallinde baş daima açık, saçlar düzgün taranmış veya toplanmış; tırnaklar normal kesilmiş olur. Ancak bazı hizmetler için özel iş kıyafeti varsa görev sırasında kurum amirinin izni ile bu kıyafet kullanılır.
Pantolon, kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz. Terlik tipi (sandalet) ayakkabı giyilmez.
b) Erkekler;
Elbiseler temiz, düzgün, ütülü ve sade; ayakkabılar kapalı, temiz ve boyalı giyilir. Sandalet veya atkılı ayakkabı giyilmez. Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur. Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz bakımlı ve taranmış olur. Her gün sakal tıraşı olunur ve sakal bırakılmaz. Bıyık tabii olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez. Üstten alınmaz, yanlar üst dudak hizasında olur, alt uçları dudak hizasından kesilir. Kravat takılır, kravatı örtecek şekilde balıkçı yaka veya benzeri süveterler giyilmez. Hizmet gereğine uygun olarak verilmişse tek tip elbise giyilir.
(Değişik: 7/8/1991 - 91/2048 K.) Bina içinde gömleksiz, kravatsız ve çorapsız dolaşılmaz.
Aslında herşey oldukça açıktır.Şu anda devlet dairelerinde çalışan başörtülü personel,başbakanlık konutunda salınan Emine Hnm..hepsi tek tek kılık kıyaft kanununu ihlal etmektedir ve haklarında soruşturma açılması gerekir...
gerçekten islamiyeti bilen hiçbir müslüman erkek etrafındaki kadınlara baş örtüsü konusunda baskı yapmaz. türkiye de türk islam sentezi diye bir şey var. bu kültüre göre ona bakarsanız pekçok günah meşrudur. hatta o kadar aşağılıkça meşrulaştırılır ki, cinsiyet ayrımına kadar gider. mesela zina en büyük günahtır. ama türk islam sentezine göre erkek için normaldir. kadın için namussuzluktur. bu zihniyette bir insan evet karısının ya da kızının başını zorla örtebilir. ama zaten islamiyete ters düşen bir hayat yaşamaktadır ne fark eder ki? ben islamiyeti gerçekten bilen ve yaşayan insanlardan bahsettim.
yorumları okudukça karamsarlığa kapılmamızı sağlayan bir yol!
namus elden gidiyor yaftası altında, 5 yaşından itibaren kuran kurslarına gönderilen kız çocuklarının kaç tanesi gerçekten kendi kararlarını kendileri alabiliyor?
bazı arkadaşların düştüğü bir tuzak olarak gördüğüm ve bazılarının 'kadın başörtü takmayı kendi seçmişse özgürdür' martavallarını savuranlara bonus öpücükler yolluyoruz çünkü biz artık bunu yutmuyoruz.
özgürlük kelimesinin anlamını yozlaştırmak, kavramların içini boşaltmak diye buna denir işte! silikleştirilmiş, ezilmiş ve birey olarak bile görülmeyen bir insanın hangi kendi seçimi dir bahsedilen?
üstelik konu yine kadınlar ve fikir beyan edenlerin %80'i yine erkek! kadınlar neden susuyor?
neden insanlar ataerkil toplum yapısını ve onun getirdiklerini, etkilerini yaşadığımızı inatla görmek istemiyor? lafım herkese...
üstelik kim, hangi hakla ve nasıl karar verebiliyor başörtüsünün kadının özgürlüğü olduğuna? takılmıyor diye müslüman da olunmuyor yani öyle mi? başka taktik bulunamadı mı senelerdir aynı tas aynı hamam gidiliyor?
bu savı öne sürenlerin ellerinde yapılan istatistikler mi var, çok mu araştırıldı taraflarınca ülkemizdeki kadının konumunu? bilimsel verileri, değerlendirmeleri mi var?
bazen araştırma ile kastedilen tek bir kitaba bağlı kalmak değildir ağalar!
Kadını kirli ilan eden, onun doğurganlıktan gelen ve biyolojik olan her türlü güzelliğini bir iğrenme ve kirlenme olarak gören, kadını bu özellikleriyle aşağılayan bir toplumsal yapıdan bahsediyoruz. ataerkil toplum deniliyor buna!
oysa kadınların emek tarihleri, erkekler av ve savaşla uğraşırken, onların toplululuğun bütün üyeleri için yaşamın gereklerini üreten kişiler olduğunu gösteriyor.
en komiği de ne biliyor musunuz? dışarda her türlü ahlaksızlığı yapan insanların burada allah'ı ve kuran'ı kanıt göstererek kadınların haklarını savunuyormuş gibi (mış gibi yapmak) davranmalarıdır!
dini inanç meselelerinde özgürlüğün kime neye göre belirlendiğini bilmeyen insanların yaptıgı tartışmadır. o insan belki örtüyle özgür olmadığını düşünebilir sorun o örtüyü çıkart diye baskı yapıldıgında kişinin inanç özgürlüğüne baskı yapılmış olur.
ikilemde kalan bir başlık oldugu için yanlış anlaşılmış.
kadın özgürlüğünden olmuyor tam aksine baş örtüsü takmanın özgürlük oldugunu düşünüyor.
kur'an-ı kerim'de belirtilen bir sürü ayet var. müslüman kadının uyması gereken kurallar açıklanmış. o kadın ise seçip seçmemekte özgür. *.