zamanın ilerleyişiyle ilgili hiç kafa yormazdım çocukken. nedense hep büyümeyecekmişim gibi gelirdi. sanki ben hep akşam ezanına kadar sokakta oynayacak annemin çağırmasıyla eve geri gelecektim. şimdi ise o hissi kaybettim. zaman o kadar ağır geliyor ki, ilerde ne olur diye çok korkuyorum.
Onlar Çocuktular...
En mükemmel elmasların saflığındaydılar...
Ne ufak bir lekeleri...Ne de en ufak bir kusurları vardı...
Ve ne de en ufak bir günahları...
pürüzsüz bir deri, gençliğin en dolgun en canlı ve en toy olan bedenimizi kaybedip, yaşanmışlığın en derin izlerini acımasızca gözler önüne süren bir ten kazanıyoruz.
saflık, dürüstlük, masumiyet. bu üçü gerçekten kayboluyor, kötü insanlarda anlayabiliyorsunuz kaybolduğunu. ha bir de cesaret. kendimden örnek veriyim çok rahat bir şekilde beton, çim, toprak demeden takla atabilirken şimdi yumuşak bir zeminde bile atamıyorum.
Korku. Küçükken ne güzel her gece yatmadan önce hep korkularimizla yüzleşirdik. Işte annem ölürse, babam ölürse, evimiz yikilirsa, annem babam cehennemde yanarsa...
Bu saf ve temiz korkularimizin hepsini kaybettik. Yerine o korkularin getirdiği arzular kaldi.