sabahtan akşama kadar ip atlamak, hiç yorulmamak...ruhun daha saf ve temiz olması, kötü bişey düşünmemek,masallardaki gibi herşeyin iyi sonuçlanacağına inanmak, inandırmak kendini.
sımsıkı sarıp sarmalayan anne, baba, babaanne, dede vb. sizi koşulsuz seven insanların kocaman kucaklarıdır, insan büyüdükçe o kucaklara sığmaz olur...
pazar akşamları annenin sırayla banyo yaptırması, banyodan sonra sabun kokulu pijamaları giydirip televizyonun karşısında bizimkiler dizisini seyretmek, annenin "hadi yatağa" sözlerini duyduktan sonra mis gibi kokan yastığa başımızı koyarken salondaki televizyondan gelen parlement sinema kulübünün müziğiyle uykuya dalmak, pazar sabahları mahallede bir elimizde yağlı ekmekle ip atlamak, abiyle nesquick kutusunu bulup kaşık kaşık yemek, okula giderken bakkaldan leblebi tozu alıp öksüre öksüre yemeye çalışmak.
ogle uykulari; arkadas simdi anliyorum babaannem ne kadar yuce bir insanmis, o; yatmayacagim bir saat falan uyuyamam ben, top oynayacagim diye tutturan cocugun kafasina sicayim simdi imkan tanisalarda uyusam ogle vakti belki o zaman bahtiyar olurum..
psikopat gibi bisiklet sürerken, kendini yokuş aşağı bıraktığındaki "ehaha rüzgar alnımı yalıyo lan ne acaaip" hissi.
yerini doldurmuyo hiçbir şey, hiçbir zaman, hiçbir yer, hiçbir eylem.
zillere basıp kaçmak, sivrisinek ilaçlama arabasının arkasından deli misal koşmak, misket ve futbolcu kartı cıkartmalarıyla oynamak, her gün mutlaka ateş yakmak, en önemlisi ve en güzeli yapılan hiç bir şeyden sorumlu olmamak.
yarının yatmak ve kalkmaktan ibaret olması.
şimdi yarın denilince gelecek anlaşılıyor, gelecek denilince b.k gibi bir potansiyel hayat, e geri kalanını yazmasam da olur.
keşke küçülsem de annemin cebine girsem *.
çizgi film kuşağını kaçırmamak için sabahın köründe kalkmak, ağız açık vaziyette çizgi film izlemek. çizgi film kuşağı bitince de uyanmaları için anne ve babanın yatağında tepinmek.