çok uzun yıllardır "pop" kelimesi barındıran herşeyden kaçıyorum. ama şöyle bir düşünüyorum da, bir yaşa kadar ben de o "pop" kültürünün tam ortasında yaşamıştım. hepimiz yaşamıştık. ancak şahit olduğumuz şey tarihe damgasını vuracak kalitede işlerin ortaya çıkması idi. adeta birbiriyle yarışırcasına ince çalışılmış albümler çıkıyordu üstüste. bahsettiğim dönem, artık çok "pop" bir tabirle: "80'lerin sonunda doksanların başında çocuk olmak". bu paradoks bile başlı başına yakıyor içimi.
BU ALBÜMLERi O ZAMANlara canlı şahit olmuş kime söylesen biraz efkarlı, biraz keyifle bir "offf" çeker. demek ki unutulmamış. demek ki unutulmuyor bunlar. demek ki bunlar "popüler" değilmiş sadece. bambaşkaymış. zaten şu yaşımda dinlediğim zaman bu albümlerin altyapılarınadaki zekaya, kaliteye şaşıyorum.
çok önemli, çok güzel işler yapılmış ülkemde... ve ondan sonrası... ekseriyetle içi bomboş... özlenmez mi şimdi?
hayallerim.
hayallerim de benimle büyüdüler.
ben, o küçük çocuğun hayallerini o kadar çok özledim ki.
şimdi düşündümde, aslında ne ben büyüdüm ne de hayallerim.
hayallerimin ve büyüme arzumun stresi ile buharlaşan çocukluğumun şişirdiği birer balonduk, her ikimiz.
şimdi anlıyorum ki,
o çocuk da, kurduğu hayaller de, şimdiki benden ve hayallerimden çok büyükmüş.
ilkokuldayken hayat bilgisi sınavındaki sağlık konularını ezberleyemediğim için ağlamayı çok özledim, derdimin sadece bu tür şeylerle sınırlı kalmasını isterdim.
canının istediği yere işeyebilmek.
vallahi bazen çok canım istiyor. küçükken böyle adımı falan yazardım. ne gzel. bir keresinde de sevdiğim kıza; ''bak adını yollara yazdım'' demiştim. bunu da sidikle yapmıştım. o gün bugündür görmedim o kızı. ta ki geçen facebook'ta rastlayana kadar. arkadaşlık daveti gönderdim. kabul etmedi. olsun. bu da bir gelişme. demek ki beni hatırladı. aklında yer etmişim. *
düşüp dizi kanatmak defalarca, ağlamak sonra ve yine oyuna devam edebilmek, kanayan yarana aldırmadan.zira şimdi alınan yaralar ile hayatın devamı bile zor.