naylon bebeğimin kırılan kolunun bir daha hiçbir zaman takılmayacağını bile bile takmaya uğraşmamı özlüyorum kızımın kırılan bişeye boşver atalım yenisini alırız dedikce.
sabahları uyandığımızda annem bizi yataktan çıkartmazdı. Sobayı yakana kadar bekletir, içerisi ısınınca burnumuza kadar çekili ağır yorganın altından çıkmamıza izin verirdi. odanın camları buğu yapar aşağı doğru süzülürdü, küçücük parmaklarımızla minyatür evler yapardık camlara. Soğuk havaya karşı inadına hayallerdi bizimkiler. Ardımızdan gelen çay kokusu evi sardığında anlardık kahvaltının hazır olduğunu. Zaman yavaş işlerdi sanki şimdiki zamana göre, ağır ağır akardı. Evin büyüklerinde hep bir telaş, nereden bilebilirdik ki o telaşın zamanla bize de yerleşeceğini..
Büyüdükçe özlenen şey çocukluk değil de nedir? bulsam çocukluğumu sormaz mıyım..
plastik kamyonun deliği gevşeyen tekerleği. zırt pırt çıkardı anasını satayım. tamiri basit olurdu. deliğe kağıt koyup mil'e tekrar geçirilirdi. (bkz: 90 larda çocuk olmak) vay be şaka maka yirmi yıl olmuş. 90 lar dediğin on sene öncesi olur.
bayram harçlığı toplamak olsa gerek. sonra yılların tüccarı gibi gizli bir yere geçip deli gibi paraları saymak ve daha da sonra hiçbirşey olmamış gibi akrabaların yanına gidip iyi çocuk rolü oynamak.
Birinci sınıfa heyecanla başladığım o güne geri dönmek isterdim. Şimdi bir öğretmenim onların o heyecanını gördüğümde hep kendi halim gözümün önüne geliyor.
+ cips paketlerini mıncıklamak suretiyle, içinde taso olup olmadığını tespit etmek.
+ kames top alırken bakkalın sinirli bakışları arasında topu havaya atmak ve yamuk olup olmadığını kontrol etmek.
+ okuldan kaçıp atari salonlarına gitmek. atarinin jetonu yutması. yaşça büyük birinin yanınıza gelip, bu eli sen geçemezsin ben geçeyim diyerek oyunu sizden devralması. tırsa tırsa oyunu vermeniz. *
+ sabahtan akşama kadar dışarda top oynamak. arkadaşlardan birinin evden salçalı ekmek alıp gelmesi. eve gidince musluktan su içmek. *
+ walkmen'in o zamanki en teknolojik aletlerden biri olması. sarma tuşu bozulunca serçe parmakla kaset sarmak.
+ bisikletin suluğuna kola koymak. öğlen sıcağında ısınan o kolayı keyifle içmek. şimdilerde buz gibi kolanın o tadı verememesi.