Hiç başa gelmeyecek sanarken, öylesine kantinine gidilen işletme fakültesinde bile karşına çıkabilir. Gidip konuşmazsın büyük ihtimalle ama git konuş yoksa benim gibi büyün akşam düşünürsün yarın nerde beklesem onu görürüm diye.
Bu ve buna benzer şeylerle karıştırılan, ne olduğunu bilmediğim, bilenlerin ise söylemeyeceğini düşündüğüm aşığın kalbinde gizli olan bir cevherdir aşk.
insanın başına kaç kere geleceği bilinmez ama süresini bilim adamları 937 gün olarak tespit etmiştir. benim de inandığım budur. iki insan önce aşkla birbirine bağlanıyor, zamanla o aşk sevgiye dönüşüyor. kişilikli, saygılı insanlarsa bir zaman sonra sevgi saygı ikilisiyle ilişki devam ediyor ta ki birbirlerine tahammül edemeyecekleri duruma gelene kadar. bitiş.
yaşı yok denilir ama vardır. hatta çok yaşı vardır. beş, on, yirmi, elli diye gider. aşık olmanın yaşı var. ama limiti yok. ben çok aşık oldum. her zaman aşkı yaşamak mümkün değil ama bazen yaşadım da. şu anda hatta benden otuz yaş küçük bir kancığa acayip aşığım. geçen sonbahar tesadüfen tanıştık. sevgilisiyle sahilde gezerlerken paco yu sevmek için durmuşlardı insanlardan hep korktuğum için paco yu çağırdım yanıma. gedli. sonra onlar selam verdiler. aslında beni selam veren insanlar da korkuturlar. öyle tanıştık denizle. oturduk üçümüz bira içtik düldülün ön güvertesinde. deniz kudurmuş gibiydi.
sonra ağlayarak geldi bir akşamüzeri. sarıldı boynuma beni görünce. çok üzgündü. biliyorum o piç kurusu yapmıştı onu böyle. hep öyle olurdu. bir piç kurusunun kalbini çok kırdığı kancıkların toplumunda gene onların büyüttüğü eğittiği piçler ve kancıklarla yaşıyoruz. sonra hiç yoksa ayda bir kere gelmeye başladı. o da bana aşık bakmayın siz haluk abi dediğine. bazen gelip yanaklarımı sıkıyor sebepsiz. şimdiye kadar hiç bir kancık bunu yapamadı. elimden bira şişesini alıyor hava kararınca. bir keresinde yatılı da kaldı he. hava çok soğuk değildi yatağı ona kaptırınca ben güvertede yattım. beykoz da yaşıyordu. yani karşı yaka sayılır. yeniköy e geliyordu küçük motorlarla. oradan yürüyordu genelde. bazen güneş tam batarken böyle ön güvertede ayakta duruyor. saçları uçuşuyor lodosta. uzun saçları var. bana sesleniyor bazen. hadi gel de sıradaki geminin bandırasını bilelim diyor. başlıyoruz tahmin etmeye. ben hep italyan bandıralı olduğunu idda ediyorum. bazen de uzak doğunun çin i oluyor. arada iyi tutturuyorum. kaybeden boş şişeleri çöpe atar. gene de ben atıyorum hep boş şişeleri çöpe. bazen bir şeyle uğraşırken de gelip omzuma koyuyor elini kancık. hem de diğer kancıklar gibi ona kancık dememe bozulmuyor.
burada yazmamı da o söyledi bana. bu hesabı da o aldı. sen yazarsın dedi ben de arada bir girip yazıyorum şimdi. okuyordur bunu şimdi. ya da yarın okur. okuyor yazdıklarımı çünkü. gördüm. mine yi kıskanmıştı geçen. mine de onu kıskanmıştı aslında. mine ye de fena halde aşık olmuştum aslında.
olmayan bir eylemdir.insanların filmlerin karakterlere, şiirlerin şairlerine hayranlığından ötürü kafada yaratılana çok sevgi ile bağlanması denmeli idi.
Sözlük geçen salı, sabah yine koşuyorum (geleneksel sabah geç kalma şenlikleri), yine sokaktaki insanlar motivasyon filan veriyorlar, bir kaç tanıdık gülüyor (uyuzlar), Ama bir bakıyorum tek koşan ben değilim. Karşı şeyde Böyle uzun boylu siyah saçlı açık tenli, muhtemelen türk ve benden 2 kat daha hızlı koşan oyş öyle bir çocuk işte.
O an pek şey yapamadım tabi karizma 0 saçlarımı rüzgarda dalgalandırarak koşuyorum bildiğin. Mini Tramway orda bile zaten. 20 saniyelik yol kalmış arada ama nerdeyse gidecek.
O an dikkattim orada.
Sonra tramway tam kapılarını kapatırkeen aynı zamanda ama bildiğin tam aynı zamanda malum şahısla beraber kapıdan girdik, hızdan az üstüne "düşmüş" gibide oldum aslında da 49 kiloluk biri yapılı ve uzun birine ne kadar vız gelirse öyle yani.
Öyle şaşkınlıktan, gülmeden önce bakıştık tabi bir kaç saniye, benim saçlar kabarık, muhtemelen yanaklar dudaklar hareketten kızargın, o kadar yakınız ki dedemle aynı parfümü kullandığını tespit edebildim. aynı zamanda arkadan 2-3 "komik" alkışlıyor, kimisi "senenin çifti" diye ahuahaua yapıyor... Pek umurumda değil o an.
Tabi etraf dolu olduğu için yolculuğu yan yana yaptık. 2 gündür durmadan Konuştuk vs.
inanılmaz derecede karakter yakınlığı var, ama çocuk maalesef türk değil, espanyol. Ve benden 4 yaş daha büyük.
Dahası da var... Bugün sabahın köründe arayıp çocuk gibi "tu veux être ma chérie?" dedi.
Ben de gülerek "ba vasy" diye cevap verdikten sonra gizlilik sözleşmesi hazırlayıp kendine verdim. Kahkaha atıp imza çaktı hatta. (normal değiliz evet).
Kısaca kabul ettim.
Gizli saklı işler çevirecegımız için muhtemelen bol akşınlı geçecek bir hikaye olacak.
Hayırlısı. *
Uzun vadeli olur mu? Maalesef, Sanmıyorum. Olursa da süpriz olur.
ilkokulda büyüyünce ne olacaksın sorusuna verdiğim cevap. gerçekten olunca durum bu kadar sevimli olmuyor tabi. zamanla bananeci ottan boktan bir adam oluyorsun işte.