her gün olan sıradan bir şey de bile error vermeniz bir işaret olabilir ki şöyle; mesela her gün okulda, iş yerinde vs de gördüğünüz bir arkadaşınız günaydın,nasılsın ? dediğinde iyi ya ne olsun, senden naber? gibi cevaplar verirken. aşık olduğunuz kişiyle böyle ayak üstü kısa bir sohbet bile mavi ekran hatası tarzı abuk cevaplarınızla sonuçlanacaktır muhtemelen.
K: Günaydın, nasılsın (burada tatlı bir tebesssüm de var veya olmayabilirde)
E: eeeehh, işte şey, immmhhhh, nasıl, öğykkkk , desem ki! tuhaf, yok yok iyi ya iyi gibi yani.
K: iyi misin gerçekten? emin misin?
E: neyse ya, ben gideyim en iyisi, görüşürük
K: (karşı tarafın kafasında beliren düşünce baloncuğu); bu çocuk ya mal ya da feci aşık bana.
edit: yazarın bizzat yaşadığı bir hikayeden aktarılmıştır. hikayede bahsi geçen karşı tarafın kafasında ki düşünce balonu ise bu arkadaşlık uzun bir bekleme sürecinin ardından ilişkiye dönüştükten sonra bizzat o kişiden alınmıştır. evet böyle bir ilişki yaşandı ve bitti.
Onun bir başka kız/erkek ile bir ilişkisini, alakasını duyduğunuz an karnınız ya da mideniz oralarda bir yere öküz oturuyorsa, ciddi bir ağırlık çöküyorsa çok fena aşıksınız demektir.
sabah evden gitmesini istemiyorsan, vardır bir şeyler. sonraki akşam bir daha dene. hala istemiyorsan, şöyle bir ay takıl... bir ayın sonunda hala o seninleyse, durum ciddi, harbiden ciddi. bak buraya yazıyorum, o kız seni nikah masasına oturtur olum, tedbirini al bence...
Aşık olduğunuz kişinin yanındayken veya ondan bir mesaj vs. geldiğinizde yüzünüze sebepsiz aptal bir gülümseme yerleşiyorsa dikkat edin sizde bu tehlikeli sularda geziniyorsunuz.
o' nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...
o' nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, o' nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, o' ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve o, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri o' nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat o' nunla güzel ve onsuz müptezelse...
elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, o' nun yüzü pembeyse,
kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan o' ysa... her filmin kahramanı o... her roman o' ndan söz ediyor, her çiçek o' nu açıyorsa...
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,
iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire o' nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın o olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona o diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi o' na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken " keşke o anlatsa " diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız...
o' nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...
ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;
bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep o' nun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
dışarıda yer yerinden oynuyor ve " içeri" de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa,
nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
her gidişte ayaklarınız " geri dön " diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
... o halde bugün sizin gününüz!..
"çok yaşa" yın ve de "siz de görün" üz.
-her yerde o tatlı sımsıcak gülüşünü hatırlayıp, tatlı bir gülmeyle birlikte içini buruk bir hüzün kaplaması.
-eğer ilk günler ise daha söylememişsen içindeki işte dünya bu hissi ve onun her hareketinde kendinden bir şeyler bulup lan olum bu benim kız versiyonum işte demen.
-eğer yeter artık söyleceğim dediğin zamansa, 3 gün boyunca uyku uyamayıp aklına geldiği her saniye evden kendini dışarı atma hissi.
-eğer birlikteliğin başlamışsa onun olmadığı her saniye içinde sebebini bile bilmediğin o tuhaf duygu.
-eğer olmamış, kabul görmemişse aşkın, ona kızacağına kendine kızman. lan işte ben bundan kaybettim demen, her aklına geldiğinde gözün buruna bakan alt köşesinde çok ufak bir su damlasıdır.*