elma keserken yalnışlıkla elini kesmendir aşk, hep onu düşünmen değil frontal lobunu etkilemez sadece insanın parietal lobdan girip hipothalamustan çıkar, ortalığı birbirine katar bulbusta, medulla oblangatan neye uğradığını şaşırır, gereksiz enzimler salgılar adrenal kortexin, bi ayrı titreşir basilar membranın, ventroposteromedialında hasar çıkartır aşk dediğin, aşk dediğin kalple bitmez, kemiklerinin iliklerine kadar hissettirir insanın..
onu gorunce kalbini atışları hızlanıyorsa elin ayağın birbirine karısıyor onu gormek için onun bulunduğu ortamlara girip çıkıyorsa aşıktırrrr hemde ne aşık. (bkz: aşuk ile maşuk)
onu kıskanırken bildiğin canımın yandığını hissetmek. ben şahsen bu şekilde anlıyorum.
ama şöyle de bir sorun var ki bu şekilde yoğun bir kıskançlık hissetmeme neden olan * kişiden çok soğuyorum. yani küresel ısınmaya çözüm olacak kadar soğuyorum. dönüşü olmuyor.
düşündüm de en iyisi birini "sevmek" bence, aşk gereksiz yoğun ve can yakıcı bir duygu.
birini sevip, anlaşıyorsan çok da fazlasını aramamak lazım sanırım. "aşk insanı" olucam diye o stresi, üzüntüyü çekmeye gerek yok. en azından benim yaşadıklarımdan öğrendiğim bu... yerinde "sevgi" iyidir.
gördüğün zaman çarpıntın tutar, nefesin daralır, gözüne bakamazsın, ne yaptığından haberin olmaz, mallaşırsın. eğer karşılık alamazsan allah belanı vermiş gibi olur.
gördüğünde onu kalbine kalp masajı yapıyorsa
mesaj geldiğind teli açmadan o olsun diye dua ediyorsan
karsısında mallaşıyorsan
aklından cinsellik gibi kötü birsey geçmiyorsa
her gece uyumadan onu sana bağışlaması için allaha dua ediyorsan