gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu, ağlardım.
beni sevmiyordun, bilirdim
bir sevdiğin vardı, duyardım.
çöp gibi bir oğlan, ipince
hayırsızın biriydi fikrimce.
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım.
felaketim olurdu, ağlardım.
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu.
ağaçlar kuş gibi gülerdi.
sessizce bir cigara yakardın,
parmaklarımın ucunu yakardın,
kirpiklerini eğerdin, bakardın,
üşürdüm, içim ürperirdi.
felaketim olurdu, ağlardım.
akşamlar bir roman gibi biterdi,
jezabel kan içinde yatardı.
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin,
benzin mum gibi giderdin,
sabaha kadar kalırdın,
hayırsızın biriydi fikrimce,
güldü mü cenazeye benzerdi.
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu, ağlardım...
Bilmem ki ne mâna vermeli?
Beni böyle mahzun eden
Eski efsanelerden biri,
Çıkmaz oldu düşüncemden.
Hava serin, kararmak üzeredir;
Ren nehri akmakta sakin sakin;
Parıldayan dağın zirvesidir
Işığında akşam güneşinin.
Dilber peri kızı çıkmış oturmuş
Tepeye, üstünde bütün ziyneti, güzelliği;
Altın başına ışıklar düşmüş;
Tarıyor altın örgülerini.
Bir yandan altın tarakla taranırken
Bir yandan da şarkı söylüyor
Şarkının cana can katan, alıp götüren
Bir ahengi var ki dayanılmıyor.
Kayıkçı, içinde küçük bir kayığın;
Amansız bir acı sarmış içini;
Farkında değil yaklaşan kayalıkların
Tepeden ayıramıyor gözlerini.
Derler ki gömülür dalgalara
Sonunda kayıkçı da tekne de
Ve bunu şarkılarıyla
Lorelei yaptı gene.
heinrich heine.
o mavi gözlü bir devdi,
minnacık bir kadın sevdi.
kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
bir dev gibi seviyordu dev,
ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.
o mavi gözlü bir devdi,
minnacık bir kadın sevdi.
mini minnacıktı kadın.
rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.
şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan ev...
seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
seni hiç tanımadığım bir sürü insanla paylaşmak. senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
nereden bileceksin?
sen benimle hiç olmadın ki. olsaydın avuçlarım terlemezdi... isırmazdım dilimin ucunu... özlemezdim seni yanımdayken.kıskanmazdım.
korkmazdım yollarda yürümekten. islanmazdım yağmurlarda... yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sarhoş olmazdım.
korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... ve her kulaçta haykırırdım seni..
ama sen hiç benimle olmadın ki...
ya aklin başka yerlerdeydi; yada yüreğin...
Her hakiki aşk hikâyesi umulmadık dönüşümlere yol açar.
Aşk bir milat demektir.
Şayet aşktan önce ve aşktan sonra aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir.
aşık olmadan aşkı yazma derlerdi hep.
doğruymuş meğer.
bundan önce yazdığım şiirler;
aşka kilometrelerce uzak
aşk fısıltılarından da uzak mesafelermiş.
tanıdım ve bildim aşkı!
aşk;
geceleyin asırlık yerinde duran bir yıldızı
kaydırmaya çalışıp
senle birlikte olmaya dair
dilekler tutmakmış.
kurtulmak ümidiyle
kirpiklerine tutunup
engin mavilikte boğulmakmış; aşk.
bile bile ellerini
ateşe sunmakmış.
bırakınca kor yumakları
yanmakmış; aşk.
hüzün ve hicran üstüne
yazdığım tüm şiirler yalanmış.
hicranı hiç görmemişim.
hüznü de hiç yaşamışım.
hicran:
her şeyin senle yitip gitmesi.
hüzün. hüzün ise:
göz yaşlarımın yokluğunda
aşkını ilan etmesi.
kim bilir belki de
belki de yanağımdan süzülüp
çorak toprağa
mecnun gibi düşmesi.
yangınlar
kahpe fakları
korku çığları
ve irin selleri, aç yırtıcılar
suyu zehir bıçaklar ortasındasın
bir cana, bir başa kalmışsın vay vay
pusatsız, duldasız, üryan
bir cana bir de başa
seher vakti leylim - leylim
cellat nişangahlar aynasındasın
oy sevmişem ben seni
üsküdardan bu yan lo kimin yurdu
he canım
çiçekdağı kıtlık, kıran
gül açmaz, çağla dökmez
vurur alnım şakına
vurur çakmaktaşı kayalarıyla
küfrünü, medetsiz, munzur
şahmurat suyu kan akar
ve ben şairim
namus işçisiyim yani
yürek işçisi
korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş
ne salkım bir bakış
resmin çekeyim
ne kınsız bir rüzgar
mısra dökeyim
oy sevmişem ben seni
ve sen daha demincek
yıllar da geçse demincek
bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm
ömrümün sebebi, ustam, sevgilim
yaran derine gitmiş
fitil tutmaz, bilirim
ama hesap dağlarladır
umut, dağlarla
düşün, uzay çağında bir ayağımız
ham çarık, kıl çorapta olsa da biri
düşün, olasılık, atom fiziği
ve bizi biz eden amansız sevda
atıp bir kıyıya iki zamanı
yarının çocukları, gülleri için
koymuş postasını
görmüş restini
he canım
sen getir üstünü
uy havar
muhammed, isa aşkına
yattığın ranza aşkına
deeey, dağları un eder ferhadın gürzü
benim de boş yanım hançer yalımı
ve zulamda kan - ter içinde asi
he desem, koparacak dizginlerini
yediveren gül kardeşi bir arzu
oy sevmişem ben seni..
kadın adamın göğsünde alıştı hayal kurmaya. ne zaman ki vazgeçti adam ondan hayallerinden vazgeçti o da. hayalleri boğazında düğümlenen kelimelerden her biri şimdi. hiçbir zaman söyleyemediği ama hep içinde tuttuğu.
...
özlenirsin, alabildiğine varsın da
daha da var oluyorsun gün günden
olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
'bir kuş olsa mavilik derdi buna.'
... *
(bkz: o mavilik derdi)
dağ başında bir avcı kulübesi
yerle diz boyu kar.
ocakta ateş
dışarda rüzgar.
hadi gel
önce sevişmeliyiz uzun uzun.
yerdeki ayı postunun üzerine uzanmalıyız
bütün vücudunu santimetrekarelere ayırıp
birer birer öpmeliyim.
ve sonra sımsıkı sarılmalıyım sana
böylece ölmeliyiz.
aradan yıllar geçip
bizi buldukları zaman
etlerimiz çürümüş olsa da
kemiklerimiz ayrılmamalı birbirinden.
hadi gel
nefes almak hüner değil
seninle ölmek istiyorum.
(Ümit Yaşar Oğuzcan)
Gidersen, başlar içimdeki ülkede ayaklanmalar.
Yüreğim özledıkçe, büyüyen aşkına örgutlenır.
KADERiN grev çadırları kurar...
Gidersen, sana hediye ettigim türküler izinsiz yürüyüşe gecer,
şiiirim her dizesine pankart açar,
sazım tellerini boykot eder...
Gidersen, çatışmalar baslar içimdeki ülkede, sol yanım çaresız vurusur sag yanımla
taslar, sopalar fırlar her yana....
Gidersen 1 ''eylül'' sabahıymış gibi darbe iner yüregıme ve yarım kalır DEVRIMIM
YiNE DE BEN TOPLARDIM YERLERDEN KALBiMiN KIRIKLARINI...
En çok senin yanında üşürdüm
Sen beni her zaman üşütürdün de
Haddimi aştığım zamanlarda
Sana yaklaşmayı denediğim zamanlarda yani;
En acımasız soğuğunu çarpardın üstüme
Çok toydum
Dayanamazdım
Buz kesilirdim ve son bir vuruşla;
Paramparça etmeyi de ihmal etmezdin
O buz kütlesini her seferinde
Yine de ben toplardım yerlerden; kalbimin kırıklarını
Suya benzerdin
Musluktan damlardın mesela;
Ben uykuya dalmadan hemen önce
Ya da durup dururken
Bir salgın hastalık getirirdin uzaklardan;
Bana armağan ederdin
Hiçbir şey yapmasan,
Ayakkabımın içine girerdin;
Tam da evden yeni çıkmışken ben
Sen basbayağı suya benzerdin
Ne zaman kötü hissetsen,
Kötü hissettirmek için
Yokuş aşağı akmaya başlardın bütün gücünle
Tabii ki ben olurdum yokuşun altında
Ve her zaman hazırdı savunman:
"Yokuş yukarı nasıl akacaktın?"
Ve tabii ki gövdemi parçalardın,
Sen benim gövdemi parçalardın da;
Yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını
Sen suya benzerdin ya,
Sensiz olmazdı
Olduğu kadar da olmazdı
Yani ben bir hiç kimseydim
Ama yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını;
Sırf ayaklarına batmasın diye...