seni hiç görmeseydim seni keşke hiç görmeseydim
şu benim iki gözüm aksalardı kıpkızıl kör olsaydım
sacre-coeur'de armonik çalsaydım dilenseydim
seni hiç görmeseydim ismini hiç duymasaydım
belki kendime göre rezilce saadetlerim olurdu
kaldırımlara renkli tebeşirlerle katedral resimleri çizerdim
kaldırımlara senin resimlerini çizerdim herkes seni çiğnerdi
bistroya yıkılır çırılçıplak bir quandro içerdim
lucie-anne yine gelir yine bana senden bahsederdi
lucie-anne neden gelir neden bana senden bahsederdi
benim şu çektiklerimi bir çocuk var ki anlıyor
kendimi yerden yere vuruşumu içimdeki zehri
bir çocuk var ki anlıyor benim gibi kahroluyor
odasında şiirlerim fukara mumlar gibi yanıyorlar
sen o çocuk değilsin sen artık çocuk değilsin
dudakların eskisi gibi beyaz değiller biliyorsun
ben ki yaşadıklarımı büyük dinler gibi yaşıyorum
sen artık bir din değilsin bunu biliyorsun
kalbim bakır bir mangır gibi boynuma asılmış
ondan kurtulmak için sürgünlere gitmeye razıyım
nehir gemilerinde muçoluk etmeye ölmeye
seni terk etmeye razıyım parasız pulsuz çekip gitmeye
kurandaki bütün belalara tevrattaki bütün belalara
ibranice öğrenmeye razıyım hapis yatmaya
kalbim yüzünden madem ki ellerimi parçaladım
kalemimi kırdım hayatımı çiğnedim ağladım
madem ki en büyük düşmanım kalbim benim kendimim
onu inkar ediyorum kalbimi inkar ediyorum
geceleri benim için dua etmelisiniz
...
imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki
gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin
... *
"Sevişirken yılan bile dokunmaz
Tapınmakta aşktan saygın olamaz
Sevda üzre yıldırım olsa çarpmaz
istiyorsan uzak kalmak ölümden
Hep aşk üzre olmaslısın a canım
Ki ölüm de sevişirken kıyamaz"
Sevgilimsin, kim olduğunu düşünmeye vaktin yok, yapacak işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin, ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden
Sevgilimsin, boğuk aşkım, kanayan gençliğim
Uçuruyorum seni çocukluğuna doğru
Kanatların yoruluyor, ter içinde kalıyorsun
Gece yanıbaşımda bağırarak uyanıyorsun
Her sabah el sallıyorum metalle karışmana
"Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek
Hiç bir kuş yanlız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir."
"deli kuş bilir misin nedir
türküler kadar sevdalanmak
duyabilmek yüreğinde bir depremin uğultusunu
suya düşen bi karanfilse yüreğin
bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm
vursun seni o taştan bu taşa
o çağlayandan bu çağlayana sürüklesin
kavgadan uzak kalmışsan
sevdadan da uzaksın demektir..."
Yalnızdım, yapraklarım dökülmüştü bir bir
deryalara savrulup çöllere düşmüştü
Bir duman tütüyor yine hangi kent yandı
hangi sokakta vuruldu sevgilim
Bir demet menekşe bir avuç toprak
burkulan bir yürek miyim hep..."
umudum olduğunu bilmezsem uyuyamam.
geceleri iç çekerek geçiriyorum.
acın beni bir türlü uyutmuyor.
eller ellere,
dudaklar dudaklara,
gözler gözlere,
yarın buluşucaklar mı diye...
Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
Gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin.
hasretini,yokluğunu,sensizliği
bir ateş yanığı gibi öyle
acıyla duydum ki yüreğimin etinde,
gitgide çoğalarak
gitgide derinden işleyerek öyle
dayanılmaz oldu ki bu
seni boğabilirdim senden kurtulmak için
çünkü seni o kadar seviyorum.
"Boş şişeyle bardakta.
Titremekte mum alevi;
Oda soğuk buz gibi.
Dışarda otlara yağmur yağmakta.
Yatıyorsun kısa bir zaman için
Üşüyerekten üzgün, yatağına.
Yine sabah olacak, akşam daha sonra,
Sabahlar, sabahlar gelecek tekrar,
Ama sen hiç gelmeyeceksin."
"Senin bir ceylan gibi o mahzun bakışını
Ve ne varsa, öylesine yürekten sevdiğim o bakışta
Unutmadım, üst üste yığılan hüzünlü yıllarda
Fakat görüntün, zihnimde gitgide dumanlandı
Gün gelir, yürekte hüzün de söner artık
Ne mutluluğun, ne acıların olduğu bir yerde
Düşler de, anımsayışlar da silinir gitgide
Kalır sadece, her şeyi bağışlatan bir uzaklık..."
"Ne kadar üzüntülü geçiyor günler
Artık ne ateşler ısıtır beni,
Ne güneşler yüzüme gülümser,
Boş, dünyadaki bütün şeyler,
Bütün şeyler soğuk, insafsız şimdi.
Ve sevdiğim pırıltılı yıldızlar benim
Tesellisiz bakar durur halime.
Tâ sevginin ölebileceğini sezdiğim
Zamandan beri kalbimde."