aşkı en güzel anlatan dizeler

entry672 galeri3
    276.
  1. aşk kağıda yazılmıyor mihriban... (bkz: aşık veysel)
    0 ...
  2. 277.
  3. '' elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
    elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

    -freud diye bir şey yoktur.''

    ah muhsin ünlü*
    0 ...
  4. 278.
  5. --spoiler--
    sen beni bir çağır gönülden.
    hiç gelmez olur muyum?
    --spoiler--
    0 ...
  6. 279.
  7. " Seversin, kavuşamazsın, adı aşk olur. "

    (bkz: Aşık veysel)
    0 ...
  8. 280.
  9. Öyle tutkuluydun ki hayata başlarken...
    Şimdiyse küçücük bir çiçek teselli ediyor seni...
    Aradaki o büyük boşluğun adı,
    aşk olsa gerek...

    (bkz: cezmi ersöz)
    0 ...
  10. 281.
  11. Farzet hiç ayrılmadık
    Gözümde tütüyor
    Gözümü tütsülüyorsun hala
    Hep birlikteyiz sanki
    Seninle ben ve Dünya.

    Can yücel.
    1 ...
  12. 282.
  13. "git gide alışıyorum sana, hiç bir alışkanlık bu kadar güzel olamaz..."
    3 ...
  14. 283.
  15. Kelebek kadar ömrümüz var
    Sevmek lazım, hemen başlayalım
    Kaybedecek daha neyimiz var
    Aşk için ne gerekiyorsa hepsi bende var

    Nefes bile almadan seviyorum seni

    Sarmaşıklar gibi sardın kalbimi
    Değiştirdin kanımı koydun zehrini
    Örümcek gibi ördün zihnimi
    Düşündükce daha çok isterim seni

    Nefes bile almadan seviyorum seni

    içimde dolaşan alkol gibi
    Sana gitgide sarhoş oluyorum
    Ruhumu kaybetmiş gibi
    Sadece senin için yaşıyorum
    Nefes bile almadan seviyorum seni.

    redd-nefes bile almadan.
    3 ...
  16. 284.
  17. Siz beğendiginiz vücutlara hayalinizdeki ruhu koyup onu aşk zannediyorsunuz...

    William shakespeare.
    1 ...
  18. 285.
  19. kelebekleri çok sevdiğini
    her dile getirişinde,
    kelebek olmak isterim büyük bir arzuyla
    ömürlerinin çok kısa olduğunu bildiğim halde.
    (bkz: kosankarga)
    2 ...
  20. 286.
  21. aşk dizeyle güfteyle goygoyla olmaz kanımca, 20 kişiye dalarmısın hatun için? aha aşk işte öyle bişeydir, b.ktan durumlar belirler aşkın desibelini zkndrik şiirler değil bence
    1 ...
  22. 287.
  23. ben bir gariban aşık
    elimde çatal kaşık
    aşkı yedim bitirdim
    sana kaldı bulaşık

    (bir facebook paylaşımından alıntı)
    1 ...
  24. 288.
  25. yağmurlu bir günde görmüştüm seni,
    üstünde çubuklu formalar vardı.
    bir anda tutuldum, aşık oldum ben.
    hayatın anlamı siyah beyazdı.
    3 ...
  26. 289.
  27. ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar.
    1 ...
  28. 290.
  29. dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
    bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
    bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem
    oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü
    ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne
    sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz...
    1 ...
  30. 291.
  31. Zinhâr eline âyine vermen o kâfirin,
    Zirâ görünce sûretin bütperest olur.
    1 ...
  32. 292.
  33. Nesimiye sordular ki
    Yarin inen hoşmusun
    Hoş olayım olmayayım
    O yar benim kimene?

    Askı en güzel anlatan dörtlük.
    3 ...
  34. 293.
  35. Bir yürek ki yanmaz yürek denir mi ona
    Sevmek haram yüreğinde ateş olmayana
    Bir günü sevgisiz geçirdinse yazık
    En boş geçen günün o gündür inan bana.
    0 ...
  36. 294.
  37. daha nen olayim isterdin
    onursuzunum senin.
    2 ...
  38. 295.
  39. dünyada elbette pek çok kadın var ve bunların kimileri de güzel ; ama ben , bir göz kırpması bile bende hayatımın en tatlı anılarını canlandıran böyle bir başka yüzü nerede bulabilirim? senin tatlı çehrende sonsuz sıkıntılarımı ve onulmaz kayıplarımı bile bulabilir ve tatlı yüzünü öptüğümde acıyı öpebilirim. karl marx
    0 ...
  40. 296.
  41. Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne
    Tuttum, ta içime oturttum seni
    Aldım, okşadım saçlarını, öptüm
    içtim yudum yudum güzelliğini

    Ben seni sevdim mi? Sevdim elbette
    Bendeydi özlemlerin en korkuncu
    Çıldırırdım sen ne kadar uzaksan,
    Aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu

    Ben seni sevdim mi? Sevdim doğrusu
    Sevdikçe tamamlandım, bütünlendim
    Biri vardı ağlayan gecelerce
    Biri vardı sana tutkun; o bendim

    Ben seni sevdim mi? Sevdim en büyük
    En solmayan güller açtı içimde
    Ömrümü değerli kılan bir şeydin
    Sen benim bozbulanık gençliğimde

    Ben seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya
    Bir çizgiye vardım seninle beraber
    Ve bir gün orada yitirdim seni
    Ben seni sevdim mi? Sevdim, ya sen beni?

    (bkz: ümit yaşar oğzucan)
    0 ...
  42. 297.
  43. dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. bekledim. beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. evet, bilmiyordum. bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. sevişirken sözlük kullanıyordum hala. ama, seni seviyordum. ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. sana yaklaşamıyordum. yasaklanmıştın adeta. çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. küçük bir ateş. küçücük bir ateştin sen. sönmekten ürken bir ateş. bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. aşkın mecali kalmamıştı. sessizce sokuldum yanına. acıyla irkildin. gülümsedim. gülümsememe anlam veremedin elbette. kimdi bu? ne istiyordu? tanımadığın biri. hatıralarını darmadağın etmeyi planlamış bir yabancı. fuzuli bir beden, karşındaki. usulca uzandım,

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

    kimi geceler penceremden uzayı seyrederim. uzayın adını ben koymadım. uzayın adını yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar. rahatlatır beni o. bütün yağmurlar, uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm. yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar. romantizme uyum sağlamak için de değil. öyle. işin gerçeği budur. yağmurlar, bu dünyaya ait sanma. bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de. lekesiz bir yalnızlık. lekelenmeye müsait bir yalnızlık. tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken. pişmansın. pişmansın kapıp koyveremediğin için sanki. elinde olsa, avaz avaz bağıracaksın sokaklarda. ‘neyim ben? ! ’ diye haykıracaksın. olmuyor tabii. olmuyor. sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden, sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun. beni anlayacağın günler gelecek. beni de göreceksin. benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü. korkma lütfen,

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

    çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan. bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika. kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam. çay pişiririz. çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen. sonra da sen anlatırsın: sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin... hep sevdiğin şeylerden konu açarsın. ben sıkılmam. ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim. seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini. bir insan, bir insanı sıkamaz. bir insan canı isterse sıkılır. hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için. hacimler açarsın bana; çağlayarak gelirim. endişelenmen gereksiz,

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

    olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası. endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var. başkalaşmaya çalışıyorum. gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş. değişmek, hiç de zor değil. yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki. anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu. evet, tıpkı bu. sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek. birlikte dansedebilmek gibi. sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi. arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi. bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki. ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi. ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi.doğal. ve ciddi. ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü. bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği. ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana. masallarla geliyorum. efsanelerle geliyorum. herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında. artniyetsizim. inan,

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

    bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu. soruyu soru halinde bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam, cehalet mi sanıldı acaba? ! bedenlerin bedenlerden istedikleri, ruhların, ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma. aklıma yayıldın. ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim ki artık: ortadaydım işte! bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin yalnızlığıydı bu. hayır! melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak bir açı yakalayamama sorunu galiba. her kadın gibi doğurmak hevesi, her erkek gibi dağların doruklarında biraz gözden ırak hüzünlenme denemeleri aslında. kusura bakma, kafam biraz dağınık,

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

    insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. kızmamalısın. darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı? ! ılımlılık mı kurtaracak insanlığı? alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir. beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek? ! gerçekten kırıyorsun beni,

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

    birinin peşindeyim ben; tanımsız bıraktığım birinin. sessizliğin doyurduğu, biçimli ve endişeli birinin. düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin. yanında huzurlu uyuduğum, mutlu uyandığım birinin. onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla bağlandığım birinin. onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme dokunacağını tasarlıyorum. bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına aynı/ birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu. cesaretimi ondan alıyorum pervasızca ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda. bir sır gibi saklıyoruz misafirliğimizi. hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza. insanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz aşkımızda. bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar. yapacak çok işimiz var. dövüşecek çok düşmanımız var. kucaklayacak çok arkadaşımız var. bizim sebebimiz bu. bizim fazlalığımız bu. belki de iksirimiz. kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende, fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız. yalan söylemiyorum

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

    evet, sen de isterdin sanırım huzurlu yaşayabileceğin bir hayatın planlarını yapabilmeyi; kolaya indirgenmiş, biraz fazlayı aşırılıkta aramayan, ölçülü bir heyecanla kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı. “rüzgara dur, yağmura yağma, mevsime değiş” demeyi; doğru, hepimizde biraz tanrıyı kıskanmak var galiba. bütün günahlar da buradan kaynaklanıyor adeta. hırslarımızın, çekincelerimizin odağı burası. kazanmaktan çok, kaybetmeyi göze alabiliyoruz. çikolata bile kurtlanabilir. dondurma erir. çiçek solar. galiba önemli olan, onları yerinde yaşamak, yerinde korumak! birer hatıraya dönüşseler bile! kaç ölüme kaç doğuma şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun? sevmek, ifade edebilmek kadar, ifadeyi unutmamaktır da.

    şimdi sessizce uzaklaşmalıyım. çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını, hatta bunu önemsemediğini biliyorum. aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından geçip gitti. hafızasızlığı, gurur saymanın adil yanı! . hangimiz süratliydik; önemi kalmadı. hangimiz daha özveriliydik; bunun da.. umarım mutlu olursun. bunu bir çöküntü anında da söylemiyorum. hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte! . yüzüme öyle bakma nefretle,

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

    benden uzaklaştıkça, bana ait olandan yakanı sıyırdıkça rahatlayacağını, herşeye yeniden başlayabileceğini sanıyorsun. kimbilir, doğrudur belki de! . adımın yaşamadığı, adımın özlemle anılmadığı yerlerde kime umut verebilirim ki zaten? romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin esrarı büyüleyici! romantizmin kanına girdiği insanlar bencil ve hırslı!
    ben seninle birlikte yaşlanabilecek kadar erken yola çıkmayı istemiştim; maceramız uzundu çünkü. maceramızın tahakküm altına alınamayacak kadar mükemmel olması, donanımımızla ilişkiliydi. ynni, sen ne kadar sevecensen, ben ne kadar yıpratıcıysam.. o da o kadar mükemmeldi. özveri denebilir buna. evet, buna özveri demek beni mutlu ediyor. insan, özverinin çocuklara ad olarak verilebileceği bir dünyada tanımını kaybediyor. bu kaybedişteki kaosun ritmiyle çekiliyorum sana. sen bir mıknatıssın şeffaf ve ben, çekilirken sana içimdeki alelade metal parçalarıyla, kan şekerim düşüyor, ağzım düşüyor, ellerim.. en çok da ellerim düşüyor! . sakın ha üstüne alınma,

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

    ben seni kırmak için yaratılmadım. uzun zamandır seni planlıyorum haksızca; cezalandırılacak kadar mı yabancı, tanınmaz ve suç yüklüydüm? ! belki; seni çok yıprattığımın, bıraktığımın elbette farkına vardım, ama herşey mi benim aleyhte varoluşumla açıklanabilir? ! beni, başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma ben mi oluşturdum? seni kaybettim. bunu biliyorum. seni kaybettiğimi sen çekip gitmeden önce de biliyordum. ortadaydı. bedel ve kefalet ortadaydı.. senin hakkında bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü? ! sana ait olanları içten içe koruma uğraşı mıydı sanki bu: kuşkusuz. hala da saygıyla ağlıyorum. büyük bir tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan gibi,

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

    elbette kızıyorsun bana; belki en çok da bu zayıflığıma kızıyorsun: tedirginliğime, seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, titreyişime, ürpermem, anlamlarını anlamamış kelimelerle yetinmeme, müzakerelerde bulunmama, buhranların yorduğu bir gençlik yaşamama, bilincimi sana yönlendirmeme, sürekli sürekli içmeme, kelimlerin kifayetsiz olma durumuna, vesaireye vesaireye.. inadıma öfkeleniyorsun. seni bırakmama, seni özgürlüğüne salmama hiddetleniyorsun. bu da aşk işte! bu da entrika! bu da soysuzlaşmanın, aşkın getirdiği dalaveralarla kendine kilitlenmenin başka bir çeşidi! peki anahtar nerede sevgilim? ! peki anahtarın üzerindeki yivler kimin eseri? ! dur, dur, bağırma,

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

    bunlar da geçecek şüphesiz. seni unutmama kaç yüzyıl kaldı ki.. bir küsme, bir burulma biçimiyle gidişinin ardından şehrin gri cephelerine fevkalade ağır bir el bombası gibi düşen bunaltının bıraktığı korkunç acının unutulmasına kaç yüzyıl kaldı ki.. yaralandım. bütün noktalarımdaki nöbetçiler de yaralandı. çığrından çıkmış bir ayaklanma gibi ağlamakta yalnızlığım. bir gerçek aramıyorum felakete. bir bahne göremiyorum arkadaşlarımın beni teselli etmek için söyledikleri kelimelerin hanesinde. ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin hançerleri. ama bilemiyorum yağmurun ardından artık hangimiz suçlanacak.. eğer hissediyorsan,

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

    ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. o rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atılmayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. dokunamadım sana. parmakuçlarım neşterdi çünkü. kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,

    bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
    (bkz: küçük iskender)
    0 ...
  44. 298.
  45. 299.
  46. seversin dünyayı doludizgin
    ama o bunun farkında değildir
    ayrılmak istemezsin dünyadan
    ama o senden ayrılacak
    yani sen elmayı seviyorsun diye
    elmanın da seni sevmesi şart mı?

    nazım hikmet ran
    ---------------------------------------
    aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
    kılma derman kim helakim zehri dermanındadır.

    fuzuli
    ------------------------------------------
    yâ rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
    bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
    (ey allahım, beni aşk denen bela ile içli dışlı kıl ve bu beladan beni bir an bile uzak kılma.)
    fuzuli
    ------------------------------------------
    şem' çün gördi gözüm yaşın derunum ateşin
    bezm-i gamda akıdur gözyaşını her dem bana
    (mum gözümdeki yaşı ve içimdeki ateşi gördüğü için dert meclisinde göz yaşlarını durmadan benim için akıtmaktadır.)

    avni
    -----------------------------------------
    1 ...
  47. 300.
  48. her şarkının içinde ben seni görürüm
    sevdan bir nefes gibi çekmezsem ölürüm

    sabır kalmadı içimde
    dertler yaş oldu gözümde
    bu yoksulluk denizinde
    boğulmadan gel..

    sensiz isyan ettim her an
    dünyam kahır,dünyam zindan
    yine başım duman duman
    olmadan gel..

    yıllardır ne bir haber
    ne bir selamını aldım
    bu koskocaman dünyada
    sensiz yapayanlız kaldım
    *
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük