küçük ve yaramaz bir çocuk gibidir.. odanızı ne kadar kilitlerseniz kilitleyin o bir yolunu bulup mutlaka o odaya girer ve içeride ne var ne yoksa dağıtır. o dağılmış odayı bulduğunuzda ise asla o yaramaz çocuğa kızamazsınız, kıyamazsınız.
Ölünceye kadar varlığından asla emin olamayacağım hissiyat; zira ölürken aşık değilsem zaten benim için yalandır bu hal.Gerçi bazen sanki oluyorum ama hemen bitiyo ya da çözemedim hala galiba.
Insanların yuzyllardır terım anlamını 'sevmenın en ust noktası' olarak bıldıgı ugruna sıırler yazılan ama bulmanın kısmet olamadıgı tek seydır seversın sevdıgın kısı senı sevmez sevmezsın karsındakı senı cok sever belkıde ask aslında budur dersın 'acı cekmek' sonra bır daha asık olmayı hıc ıstemezsın ıste ask budur.........
bir nevi aşşağılık kompleksidir. beynin saçmalaması kendini kaybetmesi durumudur. bir insan sadece bu ahvallerde kendinden daha çok bir başka insanı düşünebilir.
yazmasak olur mu be... bugün okuduğum kitapta bi kaç kelamı vardı aşk meselesinin. 'dikkat ettinizse hayvanalar ancak üreme zamanlarında çiftleşirler; doğanın kötü ruhlu hakimi ise her aklına esişte dişisinin yanına koşar.üstelik bu hayvandan beter haline en yüksek,en temiz duygunun adını vererek 'aşk' der' şeklinde açıklanan ağır hadise.
(bkz: tolstoy)
Aşk buzdagında lav ateşi,
Yalnız bir günde akşam guneşı,
Vazgeçılemeyen...
Aşk sevgılının ıkı gozu,
Duymak ıstenılen ıkı sozu,
Aşk, ınsanın kalbınde en derınde gomulu...
leblerimle emrine amadedir canım benim
al da bir buseyle öldür, haydi cananım benim
lal olur birden dilim bilmem neden görsem seni
görmesem kalmaz kararım dinmez efganım benim
hasta gönlüm çok zamandır iftirakından harab
görmedim bir lahza rahat geçti devranım benim
kan tutar sen her bakışta kastedersen canıma
yaremi sar, derman ol da akmasın kanım benim
arif emre her ne etsen razıdır fermanına
sahibimsin, hem efendim, hem de sultanım benim...
diye arifleri söyleten, kabul edilen kulluktur aşk,
gönüllü köleliktir.
aşkı içinden çekip aldığınız, çıkardığınız her şey boştur artık kifayetsizdir,
durduğu yere ziyandır...
yalnız kalmaktan korkan insanoğlunun bir şeylere tutunup hayatta kalmalarını sağlayacağını düşünüp *, kendilerini dünyada iyi bir şeylerin olduğuna inandırma amaçlı uydurdukları saçmalık... böyle bir şey yoktur.
boynuzlansanda, karşındaki sana ne kadar ''defol git hayatimdan!''demeye calışsada, bunlari iyi niyetle yaptigini düşünüp, o kişiyi hala bağrina basmana neden olan duygu.
tavsiye etmem
Bir kibrit kutusu talimatıyla peynir yiyenler, brokoli ve havuç sevenler, azıcık rüzgarda hırka giyenler, kırmızı et kırmızı şarap, yumurtanın sarısı / yere düştü yarısı kıymeti bilmeyenler, ezberciler, kuralcılar, yanlarında hep silgi taşıyanlar lütfen ürünümüzden uzak durunuz.
* * *
Ürünümüz çok kıymetlidir ablalar abiler!
Her tadışta, kendini en büyük / en eşsiz /en sonsuz sandırır.
Asla... Bir daha asla dedirtse bile Tom Jones abiye ne şarkılar yaptırır!
Verona'da Romeo'nun evinin lokanta olduğunu görenlerin gözünü yaşartır.
Durduk yerde sırıttırır, bilakisle bilhassayı karıştırtır ağlatır, çok ağlatır, sevindirir göz kamaştırır, hayatı anlamlandırır.
Telefon bekletir, incitir, incittirir, ya acıtırsa, korkma, arkadaşlarla paylaşılır, aynı cümlenin kırkbir kere farklı söylenişiyle şairlerden medet umdurur, şarkılardan fal tutturur çiçeğe reçele benzer, Golden Retriever masumiyetiyle baktırır.
Kanarya gibi şakıtır, bazen susar bülbüller, hayatımızda hep istediğimiz görüntüler (Yan etkileri: Mide ağrıtır, kalp çarptırır, tansiyon yükseltir)
a / b / c / d / e / .....z grubu insanlık!
Marketlerde ve banka şubelerinde değil, burnunuzun dibinde arayınız.
Bir kere tadınca, "el çek ilacımdan tabip, kılma derman kim helakim zehri dermanındadır..." diyeceksiniz!
Vazgeçmeyiniz!