en komik sahnesi behlülün beceremedim diye anırdığı anlardı. ulan nasıl beceremedin be. ayıp allahtan kork. kaç sezondur bir bihter bir nihal, allah versin olum. sus şimdi hadee..
evet bugünün en hit başlığı, yeminler olsun diziyi izlemedim. burda okuduklarımla her şeyi biliyorum ama. dediğim gibi en hit başlık olduğu için ben de bir şeyler yazıp arada kaynamak istiyorum hacı. (bkz: beni de aranıza alın lan)
ednan bay: çok üzülüyorum bu adama, aslında karizmatik adam hacı! bihter: çok kaşar bi insan ama son bölümde ölünce üzüldük. behlül: çok yağuşuğlu falan yaneee. nihal: o viicut ölçüleriyle liseli olması mümkün değil. olmamış. firdevs: çok plancı bi kadın. türk örf adet ve ananenesine hiç yakıştıramadım. bence diziler topluma kötü örnek oluyor. keşke bizimkiler tekrar yayınlansa. gerçi orda da katil lakaplı bir apartman sakini var. kendisi dürüst ama bazen agresif olabiliyor. matmazel: dadı. ayrıca 1993 yılından bu yana stutgart taraftarıyım. o renklere gönül verdim diyebilirim. herkese teşekkür ediyorum, beni aranıza kabul ettiğiniz için. aşkı memnu keşke hiç bitmeseydi.. iyi günler!
söylenebilecek çok şey var aslında son bölüm üzerine. bihter'in tetiğe basıp yere yığıldığı sahneye kadar hepimiz ağzımız açık izledik, gerçekten çok kusursuz bir oyunculuk vardı o dakikaya kadar. ama sonrası bozdu. cenaze sahnesine hiç gerek yoktu, bunu daha önce de dile getirdim, herkes pekala kafasında tasvir edebilirdi o görüntüyü. firdevs hanım'ın felçli suratını görmek zorunda da değildik.
behlül'ün bihter'in mezarı başında ağlak bir tonda 'behlül kaçar' demesine gülünmez de ne yapılır?
beşir... basit, ucuz herifin tekisin. madem söyleyecektin niye ecelini bekledin lan. sen herşeyi son bölüme bırakmasaydın böyle olmazdı.
adnan bey, sana ne demeli? 'sen benim oğlumdun' dedin sadece. bu mudur yani? behlül'ün bir rüya sahnesi vardı. adnan bey, behlül'ün ağzını burnunu dağıtıyordu, öyle bitse çok daha makbule geçerdi. 'sen benim oğlumdun' sözüyle hiç tatmin olmadık.
matmazel. hadi yine iyisin. adnan bey sana kaldı. nihal spastiği de iyileşince kendisine başka bir koca bulur artık.
son olarak atladıkları bir detay. sait nerde lan? çocuğu hapiste unuttunuz.
halit ziya uşaklıgilin unutulmaz eseri aşkı memnu iki yılda yaya yaya sonunda bitti herkes rahatladı sırada inşallah yaprak dökümü var baktılarki yağlı kapı para güzel bir kaç yıl daha devam eder.
nasıl olur da bir insan elindeki altı patlar toplu tabancayı kalbinin üstüne dayar ve ateş ederde, sırtında koca bir delik açılıp iç organları arkadaki beyaz kapı duvara desen olmaz. diye düşündüren bir veda. annem bile tüh battı canım ev diye tepki verdi.
kına sahnesiyle gülmüş geçirmiş dizidir. çok yakında behlül maskesi dükkanlardaki yerini alacaktır, inanıyorum.*
ayrıca beren saat'i tebrik ediyorum, muhteşemdi performansı.
Bence yapımcısı şu anda hayatının en güzel uykusunun keyfini yaşıyordur. Türk televizyonlarının en beğenilen, en çok izlenen ve LOST'tan bile daha iyi biten dizisini çekmiş, Kanal D dizi sayesinde Turkcell reklamı bile almış. Ne uyunur bunun üstüne be...
ilk önce diziyi uzatmadıkları için * , tebrik etmeliyim. ne de olsa dizi o kadar reyting alıyordu.
final bölümü gerçekten çok güzeldi. dizi oyuncuları -özellikle beren saat- oyunculuğunu konuşturmuştur.
intahar sahnesi de mükemmeldi.
ayrıca behlül ün bihterin mezarı başındaki konuşması da çok duygulandırmıştır beni...
cenaze sahnesi gayet de olmamış. ne gerek vardı bunların gösterilmesinin? bihter'in intihar sahnesini de çok beğenmedim. daha bir surat görmek isterdim. en azından beşir ve firdevs hanım'ın da yüzlerini görmek iyi olabilirdi. behlül robinson abimize dönmüş. madem kadını bu kadar seviyordun neden bu kadar korkak davrandın yavrum o kadına karşı? madem yakalanmışsınız adnan'a. ayıp değil mi ama? senin aşkından öldü bihter hatun.
anlamadığım nokta kitapta nihalle behlül evlenimiyor muydu? dizi öyle bitmedi. şaşırdım. nihal'in salaklığını kutlayacaktık biz de. ilk defa akıllıca mı davrandı yoksa?
edit: annem ve babam yalancıdır. yıllarca bana kitap anlatıp durdular biri de aşkı memnuydu. ikisi de sonunda evleniyor diye anlattılar nihalle behlül evlenmiyormuş yazarlardan biri uyardı çok utandım. hepinizden özür dilemekteyim.
behlül'ün mezar başında behlül kaçar repliği tam bir komediydi.o duygusallığın içinde bile ailece gülmemize sebep olmuştur.o laf oraya yakışmadı.ayrıca bihterin intihar ettiği sahne o kadar çabuk geçmemeliydi.mesela behlül bihteeeeeeer diye bağırıp başını kucağına alıp saçını okşayabilirdi.o an biraz daha sürmeliydi.
sokakların boşalmasını, takipçisi olmayanlarının dahi ekran başına geçmesine sebep olmuş bir finale sahip dizidir.
türkiye'de halkı bu kadar derinden etkileyen nadir yapımlardan biridir. özellikle beren saat in oyunculuğu takdir edilesidir. bu kadar beğenilmesinin ve yıllar sonra bile en kaliteli yapımlardan biri olarak sayılacak olmasını acı sonla bitmesine bağlıyorum. bu bir gerçek ki kötü son her zaman daha akılda kalıcı oluyor.
son olarak behlül'ün haline öyle acıdım ki... ben behlülün yerinde olsam jigololuk yapar, paranın ağzına sıçardım.
benim anlamadığım şey;
bu ziyagiller süper zengin ve sosyetik ya; niye kendi kendilerine organize ediyolar lan düğünlerini? fotoğrafçıyı filan behlül arıyo? lan olm, koskoca ziyagiller böle mi düğün yapar? sizin etrafınızda en azından 1000'er kişilik hizmetkar grubu olmalıydı. her biri ayrı bi bokunuzla ilgilenmeliydi. neden böyle yaptınız?
koskoca nihal ziyagil evleniyo ve düğün salonuna -pardon, esma sultan yalısı'na- kendi başına, hatta sadece bir arkadaşıyla koştura koştura gidiyo? bu ne biçim zenginlik, bu ne biçim sosyetiklik lan?
kızı evlenen ednan ziyagil ise istanbul sokaklarında aylak aylak dolanıyo.
diyorum ya; ne biçim düğün bu? "yılın düğünü" böle mi olur lan?
final her şeyiyle iyiydi hoştu ama normal bir insan o kadar yakın bir mesafeden -hatta arada mesafe yok- vücuduna ateş ettiği zaman finaldeki sahneden daha farklı şeyler olurdu orası ayrı. genel olaraksa çok acıklı idi. behlül kaçar repliği de uzun yıllar unutulmayacak gibi görünüyor.
türkiye karmakarışık bir haldeyken, sorunlara çözüm bulunamazken, birileri ağlarken hayata küserken bu diziyi büyük heyecan ve istekle bekleyip, hüzünlenen halka ben ne diyeyim. yeter artık ulen, nedir bu boşvermişlik, nedir bu saçmalıklar... o insanların yüzüne söylenecek o kadar çok sözüm var ki, gücüm yok söyleyemiyorum. başta annem, akrabalarım, komşularım ve hayatımda önemli yerleri olan bazı arkadaşlarım. inanın gerçekten çok üzülüyorum, sevdiğim insanlardan nefret edebiliyorum. bu benim hatam mıdır ya da şu nalet olası dizinin gereğinden fazla abartılması mıdır? görüyorum herkesin ağzında aşk ı memnu lafı, bihter'e yazık ya çekenler mi dersiniz, imkansız aşk ne kadar acı diye inim inim inleyenler mi! baya bir inanmışlar gerçek olduğuna, gerçek hayatta selçuk yöntem 'in eline kağıt parçası sıkıştırıp karısının onu aldattığını yazanlar bile var. hayat adaletsiz, hayat çok saçma, hayat çok boş. buna her geçen gün daha fazla inanıyorum, birileri benim çok abarttığım düşünebilir, ama abartmıyorum bu durum benim için bu kadar tehlikeli. nasıl bir türkiye'de yaşadığımı bana hissettiren birçok şey gibi bir delil. gevşek olmak, düşünmeden yaşamak nasıl bir iş bakınca anlıyorum; fakat ne yazık ki ben öyle olamıyorum.
not: bihter öldü mü çok acıklı değil mi, hadi ağlayın ey insanlar! bu dizi biter yenisi başlar onun içinde dert edersiniz, yaz gelir eğlence mekanlarında serdar ortaç dinleyip eller havaya yaparsınız. işte hayatın anlamı bu, hayat bu kadar basit ve saçma yaşanıyor. bu yüzden artık kimselere mantıklı açıklama yapmak gelmiyor içimden, nefret ediyorum bütün bu rezilliklerden, her gün görmek zorunda kaldığım boşluklardan.