izlemeye yeni fırsat bulduğum film. izlerken 'bu muydu koşa koşa gittiğiniz, uğruna ağladığınız film' dedim baya bi. Sonunda ikisi de ölür diye düşündüm ama şaşırtmayı başardı beni. Belçim erdoğan ı ilk kez izledim ve hiç beğenmedim. Aşk olayından çok çocuğun hastalığı, dedenin ölmesi vs. Daha çok etkiledi beni.
Haa bu arada yorumlarda amelie benzetmesini okuyunca düşündüm de cidden aynısı lan.
Jeux d'enfantsis filminin uyarlaması vasatında altında bi film.. Emeğe saygı gösterilmesi gerekrmş hassiktirsinler çalıp çırpmadan emek harcayın o zaman sizde..
şakır şakır ağladığım nadir filmlerden.
ama sanırım bir tek ben aşka değil de çocuğun sağlık durumuna ağladım. kalbi yüzünden hayatını, hayallerini kısıtlaması, kısması beni her şeyden çok etkiledi. oyun oynayamaması, özgürce istediğini yapamaması orada kendimi görmeme neden oldu.
(bkz: çeken bilir)
-en son ne zaman bana dokunduğunda içinde bir şeyler titredi burak? sadece bir yer ben orda olduğum için güzel gözüktü mü? ya da yanında ben olduğum için, yalnızca ben olduğum için çok mutlu hissettin mi kendini? birlikte geçirdiğimiz kısacık bir an senin için herşeye bedel oldu mu hiç?
Gerek oğlanın annesi rolü Şebnem Sönmez ile gerekse babası rolü ile Altan Erkekli ile ve gerekse başrol erkek oyuncu olarak Mehmet Günsür ile izlemenin büyük bir zevk olduğu Türk filmi. Fakat kadın başrolü için Belçim Erdoğan pek rolüne oturmamıştı gözümde. Konusu, işlenişi, kurgusu gibi açılardan bir Türk filmi olarak başarılı sayılabilir. Hatta bazı sahneleri gözleri yaşartabiliyor bile. Tavsiye edilebilir.
son dönemin en güzel yerli filmlerinden biridir.
belçim bilginin güzelliği ve gerçekten güzel oyunculuğuna mehmet günsur da eklenince ortaya hayli güzel ve dramatik bir öykü çıkmış.
türk filmi sevenlerin izlemekte geç kalmamaları gereken hayli iyi film.
tamı tamına bir saat 57 dakika 25 saniyelik zaman kaybından başka bir özelliği olmayan standart hatta standart altı bir film. bu muydu yere göğe sığdıramadığınız bu muydu bayıla bayıla anlatarak bitiremediğiniz film. yazık..en çok da haşmet babaoğluna kızgınım; zira ben onun tavsiyesini uydum siz uymayın vaktinize yazık.
bazılarınız diyecekki bu çaylak 2 senedir ağlamıyor duygusuz ibne;
hayır efendim yok öyle bişi ama hayata pozitif bakıyorum lakin bu sabaha doğru izledigim aşk tesadüfleri sever beni 2 senelik aglamama krizimden kurtardı ağladıkça ağlayasım geldi arkadaş türk sinemasında böyle filmler olsa güzel vatanım kendi turkeywoodunu kurar serrefsizim.
'ankaralı biri için istanbul başkasının çocuğu gibidir. gülünce seversin ağlayınca bırakıp gidersin' tespitilye şöööyle bi iç geçirilmesine neden olan film.
öncelikle aşk yoktur, sadece şeytanın uçkurunda yatandır o, hayalidir anlayacağın.
tesadüf desen o hiçbir zaman var olmamıştır, evrende her şey büyük bir uyum içinde tanrı yani öncesiz ve sonrasız güçlü ışığın düzenine göre sıralanmıştır.
belki aşk kabul edilebilinir, kendi dünyanda olduğundan ancak tesadüfleri anlamlandırılmasının ise kat i suretle üzeri kapatılmıştır.
olmayan iki şey birbirini sevemez, hadi biri var diyelim... var olan yok olanı nereden bilsin de sevsin.
sözcükler için canımı veririm ama anlamlı olmaları şartıyla.
kısacası yanlış önermedir.
az önce ikinci kez izlememe rağmen "tesadüfen" farkettiğim bi ayrıntıyla yüzümde tebessüm oluşturmuş ömer faruk sorak filmi.
son sahnede koşan iki çocuk. çocuklardan biri kız biri erkek.
erkek olanın soyadı cast yazısı akarken farkediliyor. günsür.
çocuk, ali günsür. mehmet günsür'ün oğlu. enteresan bi şekilde hoşuma giden bi ayrıntı oldu bu.
duygusal olabilirim evet.
bi de müslüm gürses'in söylediği "aşk tesadüfleri sever" de dinlenesiymiş.
sonunda şebnem ferah'ın hoşçakal şarkısının yerine, ya da onun peşine ehl i keyf'in yeni bir kalp çizer misin ben ölürken (diğer bir adıyla: uzak) şarkısının çalınması tercih edilen film. hani daha çok uyuyor gibi geldi bana..