en duygusuz görünen, ciddi adamları(sevdicekleri) bile ağlatan filmdir.
--spoiler--
altan erkekli nin ses kaydı sırasında tüm salondan burun çekme sesleri gelmiştir.
filmin son kısmında şebnem ferah o güzel sesiyle son darbeyi vurur ve herkes ağlayarak salonu terkeder.
--spoiler--
tek başına izlemek gibi bir hataya düşmemeniz gereken film.
--spoiler--
filmde müzik çok önemli bir şeymiş arkadaş! demir demirkan zaferlerim ile öyle bi yerde giriyor ki, "aha işte budur" diyorsunuz ister istemez. müslüm gürses ile başlıyor aslında bu soundtrack olayı. aşk tesadüfleri sever diyor baba.
sonra demir abiyle olay iyiden iyiye güzelleşiyor.
teoman değirmenler diyor, şebnem hoşçakal ile canımızı yakıyor.
özgür *eylül akşamını öyle bir söylüyor ki, bülent * abiden özür dileyerek, çok başarılı bulduğumu ve tüylerimin diken diken olduğunu söyleyebilirim.
en etkileyen kare, özgür'ün babasının sesini kasede kaydettiği ve özgür'ün bunu yıllar sonra, hayatı için çok da önemli bir dönüm noktasını yaşadığı sahnede buluyor olmasıydı bana göre.
sadece bir yerde takıldım; bisiklet kazasından sonra özgür'ün kalbini dinlemek isteyen doktor neden sırtını açıp ciğerlerini dinliyor çözemedim. *
--spoiler--
--spoiler--
iyiydi ya, çok iyiydi. bi yerlerde bir şey olacak tahmin ediyorduk ama; bu kadarını beklemiyorduk.
--spoiler--
orjinali varken çakmasına gitmeyin dediğim filmdir. son zamanlarda ülkemiz sinemasında bir taklit film furyasıdır gidiyor. bunun bir örneğini abim filminde görmüştük; film john steınbeck'in fareler ve insanlar romanının türk sinemasına uyarlaması gibiydi. işte önümüzde yeni bir örnek daha: aşk tesadüfleri sever filmi de başrollerini ashton kutcher ve amanda peet'in oynadığı a lot lıke love filminin çakması. izleyiciyi sömürülecek koyun, sanatı da rant elde edilecek bir kapı olarak gören türk yönetmenler malesef türk sinemamızın önüne taş koymaktadırlar; gelişimini, evrimini engellemektedirler. özgün olun, üretin bizde keyifle izleyelim.
konu olarak bakıldığında gayet bilindik, alışılmış bir filmdi ama geçmişe ait yerlerle günümüzü bağladığı anlarda çok başarılı buldum. sonra bir ara kendime söylendim neden mehmet günsürü daha fazla izlemiyorum diye. belçim bilgin e baktım böyle bir kadın yılmaz erdoğanla nasıl evli diye. neyse filme gelelim. aşk ı çok iyi anlatmış bu film. deniz in sevgilisi olmasına rağmen asıl sevdiği insana karşı acayip farklı duygular beslediğini çok iyi gözler önüne sermişler. filmin başları gayet güzeldi bazı yerlerde hafif güldürücü sahneler vardı. konusunu daha önce hiç okumadığımdan sonunun böyle olacağı aklımın ucundan geçmiyordu. trafik kazası sahnesinde beynim uyuştu. sadece arkadan gelen tek tük bu ne ya türk filmi tadında tarzı cümleleri duyabiliyordum ama kaza anındaki o sesler yok şu an beynimde. aylar sonra sevgilimin de bu durumda olduğunu izledim. bu sefer kafamda kurmadan gördüm neler yaşadığını; izledim resmen. beynim restart oldu. çıkışta arkadaşlarım bana göz ucuyla bakıyorlardı. yemek yemek için bir yere girdiğimizde anında tuvalete girdim abim ve arkadaşımın sitemlerini duydum, kızıyorlardı sanki filme isteğimizle girmemişiz gibi.
müziklere gelince; eylül akşamı şarkısının bana sevgilimin söylemesi film anında hıçkırarak ağlamama sebep olmuştur. şu sözleri aklıma geldi. onun ses tonuyla ama;
belki benim kağıt param,
bir şekilde, döne dolaşa
senin cebine girmiştir.
bu şarkının en sevdiğimiz yeriydi. fakat olamaz mı?; olamaz..
Beyaz show da tanıtımını ve oyuncularının konuşmalarını izledikten sonra kesin olarak gitmeye karar verdiğim konusunu gerçek hayattan alan son zamanların en iyi türk filmlerinden biri(ymiş).
klişeler olsa da sevilerek izlenebilecek, ağlatan film.
aşk ve aşık olma durumu çok net ve çok gerçek anlatılmış. gözlerin koyuluğu ve parlaklığı ekstra dikkat çekiciydi. ayrıca Ankara'da geçmesi büyük kısmının ve geçmişte farkında olmadan sevdiğimiz ve özlediğimizi ancak görünce anladığımız şeyler -perde desenleri, duvar kağıtları, apartmanın içindeki boyalar, taş merdivenler, beyaz çizgili kırmızı toplar, bisikletler- çok güzel kullanılmıştı.
en son filme giden bir arkadaşımdan aldığım bilgiye göre : film sinemaya gidip izlenmeye değicek bir film değilmiş. Çok acıklı ve sonu saçma bitti diye duyduğum filmdir.
bir arkadaşın attığı mesaj üzerine gittiğim filmdir. 'aşk tesadüfleri severe kesinlikle gitmelisin.' mesaj buydu. tamam dedim zaten yapacak başka bir işimde yoktu akşam seansına aldım bileti ve gittim. güzel miydi film, evet güzeldi. tavsiye eder miyim gidilmesini, evet ederim. kendimden bir şeyler buldum mu bu film de, hem de fazlasıyla. hiçbir yerde değil ama trafik kazası olan sahnede tüylerim diken diken oldu ve ilk defa evet ilk defa bir filmde ağlamamak için kendimi zor tuttum. ha bu o sahnenin çok duygusal olduğundan falan mı, hayır. algıda seçicilikti benim ki sadece. velhasıl güzel film, gidin izleyin efenim.
iğrenç ötesi bir film tavsiye etmiyorum. her defasında yeşilçam'da ki saçmalıklara geçirenlerin bu filmi yere göğe sığdırmalarına şaşırıyorum. maden filmin adına tesadüf dedik o zaman tesadüf sıçalım mantığı ile yapılmış film. olmamış.
şöyle ki; filmden çıkınca öyle bi etkilenmiş oluyorsun ki yoldan geçen herkes için 'ya acaba bu omu be,bu benim hayatımın aşkı mı' diye düşünüyorsun. Sonra otobüsüne biniyorsun. Filmin etkisiyle de kafanı cama yaslayıp uzaklara dalııp gidiyorsun. Sonra yanına birinin oturduğunu farkediyorsun.Genç bi delikanlı olduğunu kestirebiliyorsun az çok hissiyat kısmı burası onun. Diyorsun ki o işte o bu kadar tesadüf olamaz. Türkan Şoray edası ile başını çeviriyorsun ki
-abinmiş.
' oha bu kadar da tesadüf olmaz hayatta' dedirten ama bir o kadar da kendini sevdiren bir film. Iyi olmuş, güzel olmuş, çok da güzel iyi olmuş. Mehmet günsür' e bir defa daha aşık etti beni. evet izledim pişman değilim, yine olsa yine izlerim.