peygamberlerin başına gelmemiş mucizeler bu filmde vuku bulur. o da değil de burak'a yapılan tam bir orospuluktur. neymiş efendim, adam sorar: "yattın mı". dikkat edin her film ve dizide bu vardır: "sen zaten ancak bunu sorarsın." bilin ki eğer bir kız size böle bir cevap veriyorsa, kesin yatmıştır.
filmin baslangıcı cok sıkıcı ve bılındık bır fılm oldugu hıssını uyandırdı.Ama film ilerledikçe herkesin kendi hayatından birseyler yakaldıgını gordum ve bende kendı hayatımdan karelerın bir anda gözümün önünde canlandıgını farkettım iki insanın bırbırını bukadar cok sevıpte kavusamaması tesaduf gıbı gozukurken türkiye gibi bir yerde bunun tesaduf olmadıgını adım gbı hepımız bılıyoruz.
Bir Ankaralı olarak izleyip, ankarayı çok koklatmamış, sadece kuğulu'da ve manhattan'da çekilmiş olmasına rağmen sevdiğim film. fragmanı izlediğimde ankara'ya dair çok daha fazla şey ummuştum açıkçası.
ayrıca filmin son sahnesinde özgür elinde deniz'in günlüğüyle denize bakıyor. tip falan değişmiş. gençlik haline dönmüş ya da gerçekten gençliği... gençliği olma ihtimalinde deniz'in günlüğünün onda ne işi var? yok eğer tipi değiştiyse amaç ne? elindeki fotoğraflar da durumu iyice dediğim yönde karmaşıklaştırıyor.
--spoiler--
genel itibariyle başarılı.
ayrıca yazmasam olmaz;
--spoiler--
""bi ankaralı için istanbul başkasının çocuğu gibidir. gülünce seversin. ağlayınca bırakıp gitmek istersin"
--spoiler--
filme gidip boğazı düğüm düğüm çıkmış bir insan olaraktan, güzel bir film. derinden de etkileyici bir film.
türk filmi olduğu bunca tesadüflerden belli evet. ama olaya kurgudan bakmak lazım, kamera ve efektlere bakmak lazım, ince ayrıntılara değinmek lazım. türk sinemasının son senelerde ciddi anlamda ne denli kaliteye yükseldiğini inanmamız lazım.
ha alıntılar yok değil;
bir kutu gördüm,
"aha jeux d'enfants" deyivermişim salonda. küçük bir ayrıntı olarak kullanıp, anımsatmaları güzel olmuş. haltı çıkartılmamış.
biraz spoiler verip çekilicem;
--spoiler--
1 eylül 77'de boynuna dolanan kordondan, özgür'ün doğumu başlaması halinde acele eden bir otomobil dokundurması ile suyu gelerek doğmasını başarmış deniz'in, canını borçlu olduğunu düşündüğü kalp hastası olan özgür'e borcunu iade etmişliği resmen salladı bünyeyi. ikisi de ölecek, bu da bir tesadüf olacak sanmıştım.
kaza sahnesi beklenmedik bir anda hiç planlar arasında yok iken çekilmiş. gerçekçilik payı fazla, lakin tesadüflerin fazlalığı hayatın gerçekçiliğinden uzaklaştırmış.
tabii ki tesadüfler var, bunu fazlasıyla yaşayanlar da var. evet birçok insan aynı anda birbirlerinden farklı başkalarına seni seviyorum demiştir, ve evet kağıt paralarımız da ülkenin neresinde olursak olalım belki ceplerimizde olandır. ama bu kadar tesadüf üzerine bu denli kalp nakli için kan gruplarının bile tutacağı artık illahlah dedirtiyor. tabii o sırada anneye, deniz'e aşık diğer adam olan burak'a ve deniz'in beyin ölümünün gerçekleştiğine dair bilgiye dalınca illallah akla gelmiyor.
şarkılar* ve mehmet turgut'un stüdyosunu sunması enfes olmuş.
boğazımı asıl düğümleyen şarkıların hepsindeki gerçek anlamlar. sözlerin içerisinde geçen her kelime gerçek.
"bu garip bir veda olacak
çünkü aslında hep içimdesin
ne kadar uzağa gitsem de
gittiğim her yerde benimlesin"
bir kalbe yazılacak söylenecek en güzel şey.
"ben olsam o kalbi taşıyabilir miydim?", sinemadan çıktıktan sonra koca sahili yürüdüm eve geldim, gece oldu, hala düşünüyorum.
kaçtır ismini aşk küfürleri sever olarak okuyorum.
gittim abi filme. bi olayı yok. tesadüfün .mınakomuşlar.
o değil de, ben yıllar önce bir film daha izlediydim. ismini cismini hatırlamıyorum. ama konu aynen bu idi arkadaşım. bilen çıkarsa uyarsın, hayır böyle bi film daha önce hollywood civarlarında çekilmediyse, şerefsizim benim aklıma geldiydi bkz. ı vericem. o kadar tanıdık yani.
---- demiştim değil diye -----
sonu acıklı biten babam ve oğlum filminden sonra "eski türk filmi tadında" olan en güzel romantik-dramatik film...
koskoca salonu hüngür hüngür ağlattığına şahidim, hiç beklenmedik bir olayın gerçekleşmesiyle insanın 3 gün etkisinde kalacağı ayrıca sosyal mesajlarında çokca verildiği mükemmel bir film herkesin gitmesini tavsiye etmeden geçemicem.
bir ömer faruk sorak filmi.
filme gitmeyeceğim için giden bir akadaşımdan kısaca özetlemesini istedim.
olay şu beyler ...................... anlatmam tabii ki. *
ama entresanla sıradan arası bir seneryosu var gibi geldi bana, sizi bilmem.
insanların romantik film olduğu için sevdiği filmdir. madem romantik kalbini veriyor o halde büyülenelim. nedir bu ya ? eski türk filmlerinde hih saçmalığa bak diyenler bu filmi nasıl beğeniyorlar anlamıyorum.
bu filme gidip gözü dolmayan adam varsa bir acayip adamdır derim...
her türlü damara bağlamış, baba-oğul ilişkisi, ilişkideki çıkmazlar, bir anlık aşk, kestirip atıp sonra pişman olduğun geçmişteki olaylar vs. eski türk filmlerinin 2011 versiyonu olmuş güzelde olmuş bence. insanı mutlaka bir yerden vuruyor...
ama ankara'da kiraya verdiği dükkanın camında emlakçının numarasının 0 212 ile başlaması üzdü açıkcası. Çok basit hata lan..
filme gidip ağlamayan insanlardan biri olarak; güzeldi.
duygusal mıydı? evet. ama en iyi Türk filmi, en iyi aşk filmi olduğuna dair yapılan yakıştırmaların gerçekliğinden şüphe ediyor insan.
film sadece ağlatmayı hedef aldığı için saçma olandır.o ne kadar tesadüftür öyle.çarşıya,pazara,manava çıkarken bile karşılaşılır mı? komik olmuş.gerçek hayatla alakası yoktur.haa,ağladım mı? evet,ağladım.ama bi mantığı yoktur,fazla sahtedir.
klişelerle dolu olduğu halde yüreğinizin en derinliklerine dokunabilmeyi başaran film. izlerken bir dahaki sahnede ne olacağını tahmin edebilmenize rağmen, bu durum filmi sıkıcı kılmıyor. kendinizden bir şeyleri çok rahat bulabileceğiniz ve bunlara ağlayabileceğiniz birçok sahneyi, çoğu insanın keşke'lerini pişmanlıklarını barındırıyor içinde. * mehmet günsür'ün mükemmel, belçim bilgin'in yer yer yapmacıklığa kaçan oyunculuğuyla izlenilmesi gerekenler listesine eklemeye değer bir film.
arkadaş yorumları ve tavsiyeleri üzerine gittiğim ağlayabilmeyi beklerken beni bu anlamda hayal kırıklığına uğratmış flimdir 4 bir yanımdaki ablalar hüngür hüngür ağlarken benim bu duruma tepkisiz kalmam flimin benim üzerimdeki dokunaklılığına gölge düşürdü ne muhteşem flimdi diye çıkmadım salondan.. gittiğim için pişman mıyım tabiki hayır bi sıcaklığı vardı flimin klişe olacak ama mehmet günsur'u izlmek için bile gidilebilir yani.. sonunda hoşçakal yerine tnk nin yine yazı bekleriz şarkısı daha iyi olurmuş sanki..
an itibariyle izleyip bir güzel sindirdiğim filmdir.
--spoiler--
tamam ismi aşk tesadüfleri sever felan ama o kadar tesadüften insanın içi bayılıyor, bitsin diye dakika saydım resmen. ayrıca mehmet günsür nasıl bir insandır anlamadım ki, adama her tarz saç yakışıyor, bütün film boyunca hey maşşallah nidalarıyla izledim kendisini. bir de filmde en gıcık olduğum doktorla özgür arasında geçen kırmızı ışıktan sonra birkaç km gitme muhabbetiydi çok güldüm evet.
--spoiler--
söylendiği kadar kötü oyunculukların olmadığı film.
inatla protesto edip, önyargılı davranırken; bugün kendimi salya sümük ağlarken bulmama neden olmuş film.
dağıttı geçti.
--spoiler--
mutlu bir aşk görmek hiç nasip olmayacak mı bana? film boyu içimden "gitme oraya" "yürüsene hastaneye" "of salak" gibi nidalar sayıkladım. filmden çıktığımda hem ağlıyor hem de "ne vardı hastaneye yatsa gerizekalıı yaaa" diye bağırıyordum... ulan!
--spoiler--
edit: ya hala düşündükçe gözleri dolar mı normal bir insanın?
adından anlaşıldığı gibi bir aşk filmi değil, bir aldatma filmidir. kadın yaptığından mıdır bilinmez sevgilisi olduğu halde başkasıyla sevişip bunun adını aşk koyan yozlaşmış zihniyetin ürünü bir sinema filmidir. ya da sinema klibidir. filmi izlemek yerine kral tv yi açıp 2 saat bakmak arasında pek bir fark olmaycaktır zira filmde 7 tane şarkı çaldı (7* en az 4 dakika= yaklaşık yarım saat) o arada gösterdiler filmi, adeta bir pandomim gibi. yok efendim olayla kendinden gelişti de, yapıcak bişeyleri yokmuş da bunlar filmdeki kızında muhtemelen düşünmüş olduğu savunma mekanizmalarıdır, böyle yaparak aldatılışa göz yumduk. kızın aklı zaten küçüklüğünden beri film çevirmekteydi:) adam da aldatılmıcak gibi değildi mübarek arabası var, gitar çalıyo, fotoğraf sergisi açıyor allahım türk kızlarımızı böyle erkeklerden muhafaza eyle yarabbimm! amin.
ilk bölümde konu çok yavaş ilerledi, sanırım sevilmesinin sebebi de budur. dizi aşkıyla yanıp tutuşan türk halkının yarasına merhem olmuş, sürekli gülen mehmet gunsur sayesinde kadınların ruhu okşanmış, ( biri bu adam gülmek sana yakışıyo falan demiş sanırım adam paso gülüyo, yakışıyo o ayrı tabi) tesadüflerin afedersiniz amına konmuştur. sanırsınız ki dünyada 3 kişi var 10 metrekare alanda yaşıyorlar. sonu da klasik türk filmi gibi ya kanser ya kör olur diye bekliyordum ki oğlan kalp hastası çıktı. onun öleceğini beklerken sürpriz yapıp kız öldü. zaten aşkın efsane olması için kavuşma olanaksızdır. leyla'nın mecnundan klozet kapağına işemek yüzünden kavga ettiklerini duysak pek hoş olmazdı. neyse uzatmayayım duygusal sahneler baba- oğul ilişkilerinin yaşandığı sahnelerdi, benim için vasatın biraz üstündeydi, basın eksiyi.