jeux d enfants ile kesişmesini sağlayan şey yalnızca kızın elindeki metal kutudur. evet, klişeler var, hatta filmin sonu belki de klişenin dibine vurmak ama biraz gülümsetmesi, çokça da ağlatmasıyla kolay izlenir ve sıcak bir film. yüksek beklentilerle gitmek bu filme haksızlık olur.
çok güzel bir ankara var filmde. muhteşem kareler. çoğu "ankara böyle güzel mi?" dedi filmden çıkınca, biraz burun kıvırarak. ama evet, ankara'da güzel yaşamayı bilirsen işte böyle güzel. tabi sen hiç kuğulu parka gitmediysen, ankara'nın sıcak yazı iliklerine işlemediyse bilemem.
kızın koşarak sevgilisinin arabasından uzaklaşmasından önce bir süre arabayla turladılar. montaj ne çılgın bir şey o zaman anladım. bir bakıyorsun, rumeli caddesi sonra hoop teşvikiye caddesi. sokaklar, sıralar, yerler inanılmaz karışmış.
filmde bana "batan" bir nokta var. filmin çılgın bir mehmet turgut "reklam"ı olması. adamın babasından tut stüdyosuna, fotoğraflarına, ne bileyim, suretine, dergisine, her şeyine, gözümüze soka soka reklamını yaptılar. üstelik sponsorlarda da adı yazmıyor. bedavaya bu kadar reklama pes dedirtiyor!
mehmet turgut'un bu kadar içine girdiği filmde, karanlıkta yapılması gereken (fotoğraf) film banyosunun kırmızı ışıkta yapılması da şaşkınlık vermiyor değil.
kendimi ezip , bu filmi izleyemiyorum efendim. evet , kendimi ezemiyorum. herkesin izlediği filmi , herkesin okuduğu kitabı , herkesin söylediği şarkıyı bir türlü benimseyemiyorum. bu da onlardan biri. herkes izliyor , herkes seviyor , herkes ağlıyor , yok çok yakışıklıymış mehmet günsür diyorlar... filmle ilgili hiçbir bilgim yok. ama popüler şeyleri reddediyorum. belki sonra internetten izlerim. eleştirmek için.
(tavsiye:filmi izlemeyi düşünüyorsan yorumları okuma ben öyle bir hataya düştüm..)
cedric: hmm...mm...ooo..vayy sağlam filmmiş gidilir yauu...
ve filme bırkac saat kala telefon görüşmesi:
x:cedric selpak pecete al gıt cok aglayacaksın
cedric: hadı ya o kadar mı offf supermış
manyagım ya ben ağlayacagımı duyunca pek bı sevındım pek bi iştahlandım e madem ağlayacağım gideyim öyleyse dedim ve yola koyuldum bır de fılm ızlemeyı pek sevmeyen birini peşimde sürükleyerek...
y:ya film mi üfff püfff
cedric:ama bak bu baska (e sıze guvendım ama..)
sonuç:hayal kırıklığı....hani ağlayacaktım lan hani çok güzeldi haniii haniii!!!!
1 içim şişti film bir yerlerde kopsun bir şeyler olsun sürüklesin falan istedim ama ı ıh..sıkıldım
2 belçim bilgin'i beğenmedim oyunculuğu vasat
3 müzikler fena değildi ama daha iyi olabilirdi
4 senaryo tırt..çıkışta daha iyisini yazabileceğimi düşündüm gaza geldim..
5 mehmet günsür için farklı bir şey söyleyemeyeceğim bu film beğenilmişse onun sayesinde... negzel adamsın mehmet!
bu filme mükemmel diyenlerin alnını karışlarım hiç mi film izlemediniz lan!
filmde dikkatimi oyuncu listesi akarken başrol oyuncusunun ismi (bkz: belçim erdoğan) değil de (bkz: belçim bilgin) olarak geçmesi çekti.tamam normal belki ama saçma sapan bir şekilde buna çok takıldım.resmen bunu düşünmekten filmi izleyemedim.yaşlanıyorum galiba.
Duygusalsanız gitmeyin, ağzınıza sıçılır diyebileceğim filmdir efendim. Hele bazı sahneler var ki, çenemi öküz gibi sıkmama rağmen bikaç damlanın düşmesine engel olamadım, ki genelde ağlayan bi adam değilim, varın siz düşünün.
izlenilmesi gerekir, kesinlikle ve kesinlikle. Hele müzikler ve o müziklerin sahnelere cuk diye oturuşu;
aşk filmleri sevenlerin beğenerek izleyeceği film ya da sadece sevgilisiyle bu tür filmlere gidenler için daha az sıkılacağı bir film de olabilir. en azından bir "ıssız adam" gb basit, konusuz değil, daha az saçma bile denilebilir çok tesadüf olmasına klişelerle dolu olmasına rağmen sonuçta gerçek hayatta çoğu olay birbirinin tekrarı yada benzeri. oyuncularda; belçim bilgin ortalama sayılsada diğerleri çok iyi özellikle aile fertleri... müzikler başarılı hatta senaryoyu yazarken müziklere göre mi yazmışlar diye düşündüm, yeni bir tarz olabilir*. mehmet günsür gerçeğinden bahsetmeyeceğim ama lütfen kısa olsun saçları her zaman...
sinemada ağlanır mı? diyen bünyelerin gitmesini istediğim cinsten bir film. sadece aşk değil, pişmanlık ve özlem dolu konuşmaların geçtiği sahnelerde bile insanı derinden etkileyebiliyor. şarkı seçimlerini kim yaptıysa elini öpmek lazım. her sahneye uygun bir şarkı bulmuş. kısacası hem yerli hemde izlenesi bir film.
klasik bir türk filmi yalnız mehmet günsur oynayınca bir başka olmuş azizim. belçim de parlıyordu maşallah, doğum yaptıktan sonra daha bir güzelleşmiş.
ağlayasınız varsa durmayın gidin, gözyaşlarınızı filme bağlarsınız, ağlar ağlar rahatlarsınız.
yalnız beni benden alan değirmenler ve losing my religion' dı. he bu arada çok seveceğim bir aşkım olsun, ben kalbimi beyin ölümüm gerçekleşmeden de veririm.
ayrıntılarıyla ve ankara'sıyla insana çok hoş vakitler geçirten filö. mutlu ediyor, gülümsetiyor, insanın romantik tarafını doyuruyor..
ankaralı gözüyle farklı izleniyor bu film.. az önce geçtiğin sokağın seksenlerdeki halini görüyor, kendi geçmişine dönüyor, hatırlıyor, mutlu oluyorsun..
ankara; ilk öpüşmeni yaşadığın şehir, aşka ilk düştüğün ve yine ilk defa yenik düştüğün şehir... ayrılık sonrası yakıcı ayazında gözyaşlarıyla kuğulu park'ta oturduğun şehir.. bütün okul hayatını geçirdiğin şehir... ise... yani evinse o şehir çok farklı izliyorsun bu filmi...
çocukların karne sonrası yumurta savaşı sahnesinin bir örneğini yıllar önce çekmiştik biz mesela, tıp fakültesinde okuyan bir ablaya denk gelmişti yumurtalardan biri, eve kadar takip etmişti bizi, neymiş efendim ensesine gelmiş yumurta, orada çok hayati damarlar varmış, ya sakat kalsaymış, ya ölseymiş, bilmem ne.. işi dava açmaya kadar götürecekti neredeyse de neyse ki ikna etmişti babam... ama o yaz burnumuzdan gelmişti tabii, heheh güzeldi yine de.
velhasıl-ı kelam herkesin gidip izlemesi gerekir, kelimeler kifayetsiz kalır bu film için.
sinema gişesindeyke çalan telefon;
efendim? baba? iyiyim şimdi filme gircem sinemadayım sen napıyosun?
baba: hangi film bakıyım?
aşk tesadüfleri sever baba
baba;tesadüf var mı peki kızım?
baba of amerikan babası mısın sen yaa hadi girdim ben öptüm.
tüm kız arkadaşlarımın her gün, beş vakit bu filmin fragmanını feysbuk profillerinde paylaşması bıktırdı. bunalttı. ya tamam, hadi çok seversin. 1-2 kere paylaşırsın. ama bokunu çıkarma arkadaşım ya. yeter ya. "ayyy çooookk güzeeellll yaaa" başlığı altında sunma artık. yeter.
bak açtım feysbukumu. aha, yine o fragman. yeter artık.
--spoiler--
çok fazla tesadüfle filmi iyice abartsalarda, güzeldi, ağlattı epeyce, izlenmeli derim.
tam zamanlarda giren müzikleriyle; özellikle son sahnelerinde tam uyan şebnem ferah hoşçakal'ıyla; geçmişle şimdiki zaman arasındaki geçişleriyle çokta güzel olmuştu.
şebnem sönmez, altan erkekli'siyle, küçük deniz'iyle ve diğer kadrosu iyiydi bence. mehmet günsur'un müzisyen yönünü de gördük; hasta ve aşık özgür rolüne tam uyduğunu düşünüyorum. özgür'ün babasının kasete çekip, oğluna söyledikleri bitirdi izlerken. tesadüfleri o kadar zorlama yaptı ki filmi bazı yerlerde.
ama aşk, tesadüfleri bu kadar da sevmez sanırım...
tüm film eleştirmenlerini yine, yeniden ortaya dökmüş türk filmi. ben film eleştirmeni değilim, senarist ya da yönetmen de değilim. hele ki oyuncu hiç değilim. arada rol çevirdiğimiz oluyor ama o farklı bi konu şimdi açma o konuyu. çoğu dişi insan evladı gibi bende ''aşk filmi mi? hiç sevmem ama bi mehmet günsur var.'' diye girdim salona. yalan yok. zaten söylesemde yemeyeceksin biliyorum. şimdi sana filmi teknik açıdan inceleyerek bulduğum hataları, eksikleri, boku, püsürü yazmayı çok isterdim ama maalesef yok öyle bir yeteneğim olsa da yapmam zaten. yapanın da gereksiz yere kendini üzdüğünü düşünüyorum. adamlar oturmuş, düşünmüş, yazmış, oynamış, yönetmiş, şimdi de çatır çatır karşılığını alıyor. gitme işte adamların üstüne. burdan sonrası spoilera girer. gittim izledim aa aynısı oğlum bak diyeceksen devam et okumaya. buraya kadar okuduysan yani.* bence bu gülüşten sonra bıraktın ya neyse.
--spoiler--
bi kere giriş mükemmeldi. ''ağır psikopat gel bakiyim buraya sana laflar hazırladım.'' deme hiç. müslüm gürses dinlemiyorum tabiki ama ne biliyim o an için öyle geldi. arkadaşımı zorla soktuğum için kendimi şartlamış da olabilirim bilmiyorum. bi an o bebeğin büyümesini bekleyeceğiz, eyvah boku yedik, kıza da o kadar mehmet günsur var kızım, yakışıklı bi ağbimiz biliyosun, olmadı onu izleriz sırf dedik , demesek de ima ettik lan, naparız bunlar yavaş büyürse diye tırstım sanki. neyseki bi kaç saniye sonra kendilerini gördük de rahat bi nefes aldık. zaten sonrasının nasıl geçtiğini anlamadım bile, bi baktım fida film arası falan bişeyler yazıyor. ben hala mehmet çıkacak biraz sonra bak iyi izle diye bekliyorum. resmen bi ara film maksimum 2 saat falandır, keşke sanat filmi olaydıda, 2 saat öyle konuşmadan bakışaydılar diye bile geçirdim içimden. bak yine saptım konudan. neyse dur ne diyodum heh, beni en etkileyen sahnelerden biri, ve demir demirkan'ın etkisi büyük burada, zaferlerim'in girdiği sahne ve devamıydı. teoman ve değirmenler çıktığında ne yaptığımı hatırlamıyorum, o kadar odaklanmışım şarkıya, umarım mırıldanmadım, gerçi mırıldamış olsam etraftan tepki gelirdi. hiç uçusan mısır görmedim doğrusu. ''nerdeydin sen bu zamana kadar'' benzerinde belkide aynısı dökülüverdi sonra özgür'ün ağzından deniz'e doğru ya hani. he işte orda da pek bi sevgi yumağı oluşturdum bi başıma ben. baba-oğul kapışmaları, babanın doldurduğu kaseti dinlemeler falan apayrıydı. değinmeme gerek yok. biliyorum ki o anda süzüldü gözünden bi kaç yaş. hele sonunda, o ''hoşçakal'' giriyor ya hani inceden. ordada koyveriyosun işte. sen birazdan ışıklar açılcakmış, lan dur selpak nerdeydi, hay ben bu çantanın, o kadar büyük de değil nasıl kayboluyor lan bunlar bu çantanın içinde, hii isimler kaymaya başladı, burnum akıyo lan dur açma ışıkçı açma, düşünceleri içersindeyken bitiyor film, ve burun çekişleri eşliğinde çıkıyorsun salondan.
--spoiler--
2010 yapımı ömer sorak'ın yönettiği oyuncu kadrosunda altan erkekli ve yılmaz gruda gibi baba oyuncuları barındıran ,
ayrıca ; Ankara bahçeli 7.caddede * iki gencin sırtlarında filmin posterleri olan kartonları taşıyarak bütün yolcu trafiğini tıkamasına neden olan filmdir.