şimdi onu oturduğu yerde hareketsiz bırakan dalgınlığı, kar tanelerinin helezonlar çizerek toprağa düşüşü gibi belirsizdi. Dinginliğin sarı vadilerinden aşağı kollarını açarak koşuyor, gökyüzünü kucaklıyordu.
Bütün bir hayatı kucaklamak, bir şeylere tutunup sarılmaktan daha anlamlıydı.
...
sonra uyandık meğerse uyuyan prenses rüya gormuyormuş. boşuna uyumu. kirpikleri uzamış ağzı kokmuyordu. etkisi geçmeyen parfüm sıkmıştı uyumadan önce. sonra tekrar uyudu. ben kurbaga gibi ortada kaldım...
kum tanelerinin rüzgarda savruluşunu izlerken yaşadıkları geldi aklına, uzaklara daldı gözleri, arkadan gelen sesle gerçekliğe döndü: yarın herşey daha güzel olacak dedi kendi kendine gülümsedi...