her gördüğünü tutup öldürene kadar yaşananları anlatmak en mükemmel ilaçtır. bu nedenle zamanla kendinden bile bıkmaya,
içinde bulunduğun hale acımaya başlarsın. Sonra susmalara gömülürsün. fakat bu defa da acının en zor ve 2. aşaması başlar.
kendinle içten içe savaşırsın çok zordur. zaman geçmez, gece bitmez falan filan derken bunlarda klasik sıkıntılara bürünür. velhasıl kelam tek malzeme zaman.
melisa çayı,sürükleyici bir roman,saçma tv programları. mümkün olduğunca geç yatmak ya da yattığınız an uyutacak bir ilaç,çay vb. şeyler.(hepsi denenmiş,olumlu sonuç alınmıştır).
zamanın bile silmeye gücü yetmez gerçekse aşkın.
on yıl, sesini duymadan, yüzünü görmeden, elini tutmadan, tenini koklamadan, tek kelam etmeden, onu yaşamak varya, yaşamın gerçekliğini sorgulatmaktadır bana.
benim gerçeğim hangisi diye düşünmekteyim hala.
aşık olduğumda gözlerimi gerçeklere kapadığımı sanmıştım ama asıl işte o an gerçekleri görmeye başladığımı şimdi daha iyi anlıyorum.
çoğu zaman yüzünü güldürenler değil, gözlerini kan çanağına çevirenler gerçektir.
o yüzden, ağlamaktan asla korkmayın.
aşk filmi aç, büzül pc'nin karşısında ağla ağlayabildiğin kadar büzülmekten iç organların acıyana kadar izle. Sonra git kendini havuza yazdır her gün antremana git yüzerken adam akıllı bir şey düşünemezsin.
sadece mantık ve bir adet beyindir.
yapacak işlerinize odaklanırsanız pek hissetmezsiniz. bir de hayatın acı çekmeye değmeyecek kadar kısa olduğunu düşünürseniz iş biter.
ammaaa! araya kalp karışırsa iki ihtimal de yerle bir olur, gözyaşları sel olur.