aşk acısı

entry1498 galeri26 ses1
    297.
  1. hiç bitmeyecek sanılan acıdır
    candan bezdirir yaşamaktan yıldırır.
    1 ...
  2. 296.
  3. insana her bakımdan çok şey katar.
    1 ...
  4. 295.
  5. Aşkın promosyonudur. Olmazsa olmaz. Olmasın zaten. *
    1 ...
  6. 294.
  7. Kalbinin acıdığı, hiç bir ilacın çare olmadığı gereksiz bir acıdır.
    1 ...
  8. 293.
  9. Zamanla geçecek denir, bilmiyorlarki zamanla geçmeyen tek yokluğu.
    2 ...
  10. 292.
  11. anlatılamayacak duygular bütünüdür.bitmiştir, o artık seninle değildir sana ait değildir.bu duygularla için alev alev yanar ağlarsın küfredersin belki de.sonra ansızın kapı çalar,açtığına onu görürsün uğruna canını verebileceğin adamı.sarılırsın hiç bırakmayacak gibi.bir kez daha anlarsın hayata geliş sebebini.

    (bkz: kletos)
    2 ...
  12. 291.
  13. insanın yatağında yüzü şişenceye kadar ağlaya ağlaya sızmasıdır.
    3 ...
  14. 290.
  15. ancak kendine aşırı güvenle geçer. unutup yeni hatunlara odaklanmak iyi gelir.
    1 ...
  16. 289.
  17. tarifi yoktur, her bünyede tahribatı başkadır. kişiye özel tedavi uygulansa da ancak çoğu zaman tedavi başarısızlıkla sonuçlanır en makul çözüm; yarayı açan eski aşkı kolundan tutup tekrar kalbe sokmaktır.
    1 ...
  18. 288.
  19. başka hiçbir acıya benzemez, yemek yedirmez, uyutmaz, şarkı dinletmez, film izletmez. her bastığınız yerde farklı bir anı fırlayıverir fosillerinden.
    3 ...
  20. 287.
  21. 286.
  22. içinizin; kalbinizin; onurunuzun kırılmasına rağmen deli gibi ona kucak açmasının tutması ve bunu sürekli engellemeniz gerektiğinin zorunluluğudur. telefonlara ilk siz bakarsınız, gözünüz cep telefonunuzdan ayrılmaz. ama gururunuz vardır paramparça edilen ve daha öncede defalarca onun için hiçe saydığınız, bu sefer olmaz diyerek nokta koymanız gereken onurunuz. tamir edilmesi gerekiyordur, insandınız çünkü siz, insan yerine koyulmalıydınız. ayrıca okadar sımsıkı sarılıp deli gibi bağlanmanıza karşılık ayrılmak zorunda bırakılmışsınızdır. çok pişman gibi gözüksede sevdiğiniz, koşmuyordur peşinizden, pişmanlığı dilindedir anlayacağınız. bir şey olsa da, gerçekten ama gerçekten düzeldiğini, birşeylerden umut bağlamaya halen gereğin olduğunu görebilseniz diye öyle hiç bitmeyeceğini sandığınız bir istek olur içinizde. ama ne telefon çalar, ne mektup gelir, ne haber nede umudunuza bir ışık parıldar. siz parlatmaya çalışmanıza rağmen o kararır inatla içinize bata bata, nefesinizi kese kese, ölüyorum dediğiniz anda tekrar hayata son anda döndüren fakat derince nefes almanıza yine izin vermeyen o lanet acı, bırakmaz sizi, yapışır ruhunuza. onun hakkında haberler alırsınız belli belirsiz. arkadaşlarından, sizin onun için hayatınızdan çıkardığınız ama onun sizin için çıkarmış gibi yapıpta, sürekli aklının kaldığı arkadaşları. evet onlardan, ama onlarda çok iyi görünüyordu cevabını verince isyan edesiniz tutar. halbuki bu kadar acı çekmeyi sırf çok sevdiğiniz için çekmeniz hiç adil değildir. kötülük yapan kazanmış gibi görünür gözünüze, acı çeksin istersiniz kendiniz gibi. bin beter olsun istersiniz, canınız yandıkça. çünkü ihanetin karşılığında mutluluk dilemeniz sadece kendinize yaptığınız kötülüktür. sizin elinizden mutluluğu alan birine mutluluk dilemek, hemde bundan ders almayan, utanmayan birine bunu yapmanız, sadece kendinizi ziyan etmenizdir. çünkü nasıl bir adalettir bilemiyorum, sevdiğiniz kişinin canının yandığını gördükçe dahada yangınınıza su serpiliyormuş. yaptığı şerefsizliğin karşılığında canının yandığını görmeniz, boşu boşuna acı çektiğinizin sadece bir yalandan ibaret olduğu demekmiş. zaten, sevdiğiniz kişi size şerefsizlik etmemiş olsaydı, bunları asla isteyemezdiniz, içiniz ferahlamaz dahada yanardı. öylesimi daha iyi yoksa ihanete uğramış halinizmi bilinmez ama en güzeli sevdiğinizin kollarında hiç bir acı çekmeksizin bir ömür yaşayıp ölmenizmiş. kendinizinkinden emin olduğunuz gibi sevildiğinizdende emin olmanızmış. en güzeliymiş deli gibi güvenmek ve güveninizin gerçekten değdiği. inancınıza karşılık kandırılmanın sunulmaması, aranıza bir üçüncü şahısın sokulmaması, severek ayrılmış olsanız bile zorunlu sebeplerden ötürü, ölene dek ayrı yaşasanız bile yüreklerinizin bir atmasıymış. acının en güzeli öylesiymiş. gülerek ağlamakmış. rüyalarınızda sevip sarılmanız, herkesi oymuş gibi görmenizmiş. her yerde onu görmek, bir başkasına dokunmaktan korkmak. en iyilerini işledik... en kötüsüde neymiş biliyormusunuz... sevdiğinizi kendiniz gibi sanarken aslında kendiniz gibi olmaması. sizin gibi sevdiğini sanmanız, sizin gibi güvendiğini, inandığını, dürüst olduğunu, hayal kurduğunu, istediğini, özlediğini sanmanızmış. o yok iken yanınızda gibi olması gibi, onunda siz yok iken yanında oluyormuşsunuz gibi olduğunu sanmanızmış. nefesinizi içinize çekerken, onu soluyor olmanızı onunda yaşadığını sanmanızmış. hayatın her bi ince detayına nakış işler gibi onu işlerken siz, onun haince sizi unutmak için planlar yapması ve sizin bunu aklınızın ucundan bile geçirememenizmiş. çocuk isterken ondan, onu anne veya baba yapma isteğinizde ne kadar mutlu edeceğinizi hayal ederken, onun bundan haberi var olsa bile sadece bunu siz söylediğinizde aklına getirdiği gerçeği, veya tamamen umursamadığını anlayamamanızmış. herşeyi toz pembe görmeniz, her zorluğu aşabileceğinizi sanmanızmış. aslında aşarsınız, aşarsınız da... tek taraflı bir dürüstlük içerisinde var olmazsanız, sevenlerin yanında olur Allah. ozaman akan sular bile durur. Ama 'varya... seninle bi el ele verirsek biz dağları deleriz, bir tek sen ol yanımda, başka hiçbirşeye ihtiyacım yok benim' benzeri cümlelerine tutunmanızmış en kötüsü. çünkü tutunduğunuz sadece ağızdan çıkan karbondioksit buharının havaya karışıp kaybolması olmuştur. ne tekrarlanmıştır bu cümle, nede tekrarlanmadığı gibi gerçekleştirilmiştir. üstünede yalanlarla boğdurulup atılmışsınızdır. ama farkında değilsinizdir. çünkü gerçek aşkı yaşayan siz, bunlara gerçekten inanmış, tutunmuş, bağlanmış, güvenmiş, istemiş ve halen istiyorsunuzdur. Ama siz, gururu paramparça edilmiş katledilmiş bir aşık olarak, leş yığını gibi sahipsizce arkada bırakılmışsınızdır. yapmak zorundasınızdır bunları. onu halen istiyorsunuz ama değişmeyeceğini biliyorsunuz hiç birşeyin. halen üç gün sonra dediklerini unutup yine aynı şekilde acı veren bir sevdiğiniz vardır, size üç gün önce ne istersen yapacağım değişeceğim diye vaadler veripte üç gün sonra eski haline dönen. ama değişmeyecek olan hiç bir zaman... keşke değişse, değişse kollarına nasıl atlayacağınızı bilemezsiniz. en baştan başlamaya gocunmaz hergün yeniden dirilirsiniz. ama öyle birşey olmayacaktır. zaten bir kere yıkılmışsınızdır tüm bunlar yaşatıldığı için, halen bir umut göremediğinizden ötürü durmadan yıkılıyorsunuzdur her yeni güne merhaba derken. uyanırken, uyandım ve yaşıyorum halen sevinciniz yoktur yerinde, keşke yanımda olsaydı, sussaydı ama kollarımda kalsaydı isteğiniz vardır içinizde. ama ellerini bir başkası tutmuş, başkasının ona 'aşkım, sevgilim' dediği sevdiğinizi içiniz almıyordur artık. bunu yapsanız gururunuz ezilecektir, paramparça ettirmeye müsade verdiğiniz o gururunuz. bırakmalısınız artık kırıntılarından birşeyler oluşsun, kendinize acımalısınız artık, fedakarlığınızın sınırlarını zaten aşmışsınızdır çünkü. o yüzden bu halde değilmiyim der durursunuz. ama geceleri, o geceleri yokmu, bağırınızdan koskoca bir parça koparılmış gibi, sızım sızım sızlayan bir acı, tam sabahları uyandım ve evet bitti dediğinizde inanmaya başladığınız anda, hava kararınca yalnız kalınca, uyumak için gözlerinizi yumduğunuzda özleminiz, hasretiniz, eski günleriniz film şeridi gibi geçer gider gözünüzün önünden. neden yoksun yanımda ile neden yaptın bunları sorusu üşüşür aklınıza ve ağlamaya başlarsınız, okadar çaresizsinizdir ki, ne affetseniz olacaktır, nede affetmeseniz olacaktır. aklınıza geliyordur yaşattığı ihanetler sonradan. bağıra bağır ağlamak hatta onu arayıp sövmek istiyorsunuzdur, defalarca öldüremeyişini süründürüşünü, size nasılda bencilce davrandığını, nasıl kıyabildiğini, sizin kıyamamanıza karşılık nasıl yapabilmesini aklınız almıyordur. sizinde aptalca ona defalarca şans vermeniz. kendinize kızarsınız neden bu kadar çok sevdim, neden bu kadar çok ezdirdim kendimi, bu kadar onu tepeme çıkarttım, bu kadar kendimden verdim diye kızarsınız, kızdıkça öfkeniz artar ve ağlarsınız yastığınıza başınızı gömerek. duymasın istersiniz kimse. unutamamak güzel günlerinizi ve yaşattığı öldüremeyen ama süründüren hatıraları, ikisi arasında gelip gitmek. sizi hergün biraz daha yorar. bitsin artık dersiniz. öte yandanda hergün ondan bi haber almak için zaten yorulmuş olan bedeninizi dahada yorarsınız. halen kıskanıyorsunuzdur onu bir başkası sevecek, sahip olacak, oda ona diye. ama zaten üçüncü şahısı sokmuştur aranıza, sizi unutmaya çalışmıştır başaramamış olması masum yapmaz onu, çünkü ya unutabilseydi ne olacaktı sorusu oluşur hemen aklınızda. yinede pişmandır belki, sizinle olamasa da, onunla artık görüşmesenizde de ölene dek, size dediği 'özürüm seni sevmek olacak' ve bunun gibi benzeri cümlesini -görürüm belki- umudu ile hergün gizliden onu izleme ihtiyacı duyarsınız. ama neden aramadığını halen anlamıyorsunuzdur. tek taktığınız isim 'çünkü benim kadar sevemedi beni, ben asla dayanamazdım bukadar' olur. birkaç defa 'dön ne olur seni bırakmam ben yapamam sensiz, seviyorum seni' demesi yeterli gelmiştir ona. çünkü yalvarması acizliğini göstermiştir, halbuki sizin için asla öyle olmamıştır. emin olduğunuz aşkın sevginin peşinden aylarca koşardınız siz, ve yapmıştınızda. şimdi geriye kalan sadece zamanın can çekiştirmelerine dayanmaktır. okadar çok şey unutmak istiyorsunuzdur ki, hangi birini unutucam diye düşünmeye başlarsınız halbuki hergün işlersiniz unutmak istediğiniz konuları. bi yandanda halen gözünüz telefona takılır. ama ne haber vardır, nede unutabildiğiniz gösteren bir ışık. aşk acısı budur işte... severken unutmaya zorunlu bıraktırılmak. *
    4 ...
  23. 285.
  24. erkeklerde 1-3 yıl
    kadınlarda 1-3 ay
    süren hadise...
    3 ...
  25. 284.
  26. insanın herhalde en zevk alarak çektiği acıdır. sürünürsün, kişiliğini kaybedersin, artık sen eski sen değilsindir. ama yinede vazgeçmek ya da unutmak istemezsin. hayat ondan önce ve sonra diye ikiye ayrılır. ona aşık olduktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. aşk acısı, karşılıksız aşk için çekildiğine göre, herhangi bir ilacıda yoktur. hayat akıp gider ama bu acıyı çeken arkadaş için zaman belirli bir anda takılıp kalmıştır. ne bir adım ileri, ne bir adım geri gidemezsiniz. ona aşık olduğu anda takılıp kalır. tahminim herkesin hayatında bir defa bu acı yaşanmıştır.
    2 ...
  27. 283.
  28. kanal tedavisi uygulanan bir hastanin duydugu acinin benzeri.
    1 ...
  29. 282.
  30. içebildiğin kadar iç, edinebildiğin kadar yeni arkadaş edin ve dertleş, hiç bir şey farketmeyen acıdır. her türlü keskin acıdır. tek çaresi hafıza kaybı ya da sevdiceğin geri dönmesidir. hafıza kaybı gibi sevgiliyi tekrar görebilmek için de kafayı sert biyere çarpmak lazım gelir. en azından hayalini görebilmek için.
    1 ...
  31. 281.
  32. istisnasız herkeste olan bir şey. sevdiğinde de var, sende de var, sevmeyende de var, sevilmeyende de var, sevilmeyecekte de var, sevip de sevilmeyende de var, sevilip de sevmeyende de var. herkeste var.
    1 ...
  33. 280.
  34. hayattaki en küçük, en kolay atlatılabilir acıdır esasında.
    4 ...
  35. 279.
  36. başlığın altına yazacak bir şey bulamayacak kadar hüzünlüdür.
    4 ...
  37. 279.
  38. bazı karakterlerde hiç bitmeyendir. hayat boyunca ne kadar adını aşk olarak belirlediğiniz ilişki yaşanırsada acı değişmez. Ne azalır ne çoğalır. O artık 2. tekil şahıslarladır ve bu acıdır. Öyle bir acıdır ki hiç bir zaman farketmez boyutu. Zaman dost değil düşmandır artık. ismi tebessüm değil artık isyandır. Kısacası Kaybetmekdir aşk acısı.
    1 ...
  39. 278.
  40. 277.
  41. çekeni olgunlaştırır. çekmeyenin içinde ise hep bi "gizem" olarak kalacaktır.
    1 ...
  42. 276.
  43. acıların en beteri en mikrobudur .1-4 aylık ilişkilerde etkisi firaz fazla hissedilir.hisler kendini tercüme edemez. aslında siz istenmeyen bir insansınızdır karşı tarafın gözünde ve bu midenize taş gibi oturur.hazımsızlık baş gösterir.işte o zaman acı başlar cünkü taş büyüktür.
    1 ...
  44. 275.
  45. belki bi gün özlersin
    belki bi gün dönersin
    belki bi gün seversin diye başlayan cümleler kurmaktan vazgeçildiğinde kontrol altına alınmaya başlanabilen bir illettir. geçer geçer...
    belki bi gün...
    nihahaha
    1 ...
  46. 274.
  47. damar yoluna sokulan iğnenin, kolunuzu büktüğünüzde verdiği acıyı, aylarca, hatta senelerce yaşamanızdır.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük