aşk acısı

entry1498 galeri26 ses1
    322.
  1. doğmamış yada doğma umudu kalmamış bir çocuğun gözyaşlarıdır.
    5 ...
  2. 321.
  3. öldürmeyen ama süründüren acıdır. diş ağrısınınkine benzer. ama ilacı yoktur.
    3 ...
  4. 320.
  5. Yemeden içmeden kesilmek yada tam tersine deli gibi yemek yemek,bilhassa çikolatayı.Kimseyle konuşmak istemezsin,devamlı müzik dinlersin ağlamaktan için çıkar.
    3 ...
  6. 319.
  7. aylar geçti, mevsim değişti hemde kaç kere, kaç kere aşık oldun kim bilir? okulunun bir senesi daha bitti, geçenlerde 27 oldun, saçlarını kestirmişsin ve yeni ayakkabılar almışsın kendine. çevreni yenilemişsin, güzel kızlarla flört ediyormuşsun, adımı hiç anmıyormuşsun sevdiğim. ben mi? ben bunları takip ediyordum, biliyordum, görüyordum, acı çekiyordum işte bildiğin gibi. sen yaşarken ben sadece gölgeyim peşinde, takipte bir slüet belki belli belirsiz. geçen gün üzerime bastın okula giderken tökezlemedin bile, göremiyorsun çünkü artık beni. bense senin kalıntılarınla nefes alıyorum. yaşamıyorum sadece nefes alıyorum. bazen güldüğüm oluyor, seni anlatırken bir yabancıya. ağlamıyorum aylardır içimden akıp gitmene razı değilim. sen sevdiğim? sen mutlu ol...
    32 ...
  8. 318.
  9. içinizde tıklım tıklım dolu olup dişinizda tıklım tıklım yalnız olmak.
    2 ...
  10. 317.
  11. http://www.facebook.com/v...382&oid=129504185696# !/video/video.php?v=196866268220

    kişinin kendini eğitmesiyle aşabileceği acı. *
    1 ...
  12. 316.
  13. hediye olarak bıraktığın anıların acıtmasına rağmen seviyorum seni...
    3 ...
  14. 315.
  15. aşk bir yanılsamadır. sevdiğiniz insan gözünüzde büyür de büyür. rüyalarınızda hatta hayallerinizde onu görmeye devam ettikçe o sizin için artık hayatın vazgeçilmez bir parçası halini almaya başlar. ona bakamaz, dokunamaz hatta onla konuşamazsınız.(bir nevi kendi üstinsan'ınızı yaratırsınız) ne zaman ki onun kötü çıkmış bir resmini görürsünüz ve hayallerinizdeki kişi olmadığını anlarsınız. yani acı gerçekle karşılaştığınız vakit, çektiğiniz aşk acısının ne kadar gereksiz olduğunu farkedersiniz.
    1 ...
  16. 314.
  17. çekilmesi gereksiz olan acıdır. bir sürü acı varken aşk acısına vakit mi var
    2 ...
  18. 313.
  19. ilk günleri yemek yenmeyen,haftaları nefret edilen,ayları yanında olması istenen,yılları şarkılarda aranan,ömür boyunca sadece o denilen insanların bıraktğı etki.
    2 ...
  20. 312.
  21. Aşk acısı,onu başka birisiyle gördüğün zaman bile ne kadar hoş göründüğünü düşünmektir.
    Aşk acısı,yarım kalmaktır.
    Aşk acısı,melankoliye bağlatır.
    Hani derler ya 'kimler geldi kimler geçti bu da geçecek.' Kopup giden her bir parça derinlerde bir yerlerde iz bırakır.
    Her şarkıda her olayda onu aramaktır.biryerlere sıkışmış olmasını beklemektir.
    ama esas aşk acısı; Aşk acısından bile haz duyabilmektir !
    3 ...
  22. 311.
  23. 310.
  24. 309.
  25. uzun yazacağım bu konuda. büyük ihtimalle bu sebeple okunmayacak. zaten son cümle okunduğunda, bir yere varılmayacak. bu yüzden aşk acısı.

    2 yıl 3 ay oldu. lisedeyim o zaman. sınıftaki tartışmalara katılımımdan dolayı münazara takımına seçilmişim. ve bir dersane sonrası otobüs durağında, çıktığı çocuktan bahsedince yanımda; ilk aşkımı sonbahara terketmişim. kasım olmuş. ilk turu atlamışız münazarada. ikinci tur için otobüse biniyoruz. daha önce adını takımdaki arkadaşa sormuşum. yani uzaktan vurulmuşum. o da takımda ama yedeğimiz. sadece yarışmalarda görüşüyoruz. arkadaşıyla oturuyor koridorun diğer tarafına; cam kenarına. arkadaşıyla konuşurken benim tarafıma dönüyor. gözbebeklerinin açılımına değiyorum. hani yaz sabahı betona su dökülünce kovayla, sıçrar ya ayaklarına. öyle hafif bir serinlik hissediyorum. üstelemiyorum fazla. kendime saklıyorum.

    aynı akşam okuldan çıkarken görüyorum koridorda. "iyi akşamlar" diyorum. "iyi akşamlar" diyor. sesi... sesi meleklere benziyor. bir kasım akşamı istanbul'a yağmur yağıyor. ben eve yürürken sesine ağlıyorum.

    utanıyorum sonra. msn'ini buluyorum. konuşuyoruz. 12 ocak'ta. tarihleri unutmuyorum. kendimi tanıtıyorum. üstünü kapatmadan sönmeye bırakıyorum; sönmeyeceğini biliyorum.

    14 ocak. doğumgünü. onların katında sınıfının kapısında karşılaşıyoruz. biraz tedirgin, çekingen. gülümsüyor. sanki yıllarca denizleri anlatmışlar bana ve ben ilk kez deniz görüyorum orada. karnıma bir ağrı saplanıyor, kalbimde çarpıntı. anlıyorum. ders coğrafya; öyle heyecanlıyım ki, kafamı sıraya yaslamış, çaktırmadan ağlıyorum.

    devam ediyoruz konuşmaya. yavaş yavaş topraklarına giriyorum. kimse yok sevdiği, hoşlandığı. mutlu oluyorum. muhabbeti ilerletiyoruz. ama çekingenliğimizin sınırlarında dikenli tellere takılıyoruz hep.

    söylüyorum sevgimi. şaşırıyor. reddediliyorum. bozuk psikolojim canımı sıkacak bir şeyler buluyor her daim. nisan geliyor, yine yağmur. okula gitmiyorum birkaç gün. "yarın çıkışta seni görebilir miyim, çok özledim" diyorum, "olmaz" diyor. birikiyorum. dalgalanıyorum. o gece annem ve kardeşimle vedalaşıyorum. bir de mektup yazıp-koyuyorum çekmeceme. hap yutuyorum teker teker. kutu bitiyor. uyuyorum.

    gözlerimi açıyorum. evdeyim. annem başımda. 26 saat uyumuşum. uyandırılıyorum. tuvalete nasıl gittim bilmiyorum. bütün organlarım ağır geliyor. yüzümü yıkarken ağlıyorum. dışarı çıkıyorum. yürüyorum. hayatta mıyım anlamıyorum. her şeyden anlamsızlık akıyor. gidip bir parkta oturuyorum. sigaraya o gün başlıyorum.

    bir hafta sonra şiir dinletisi yapılıyor okulda, şiirlerim okunuyor. "hepsi sana" diyorum. üzerine gidiyorum belki. karşılık bekliyorum. ergenlik var biraz da, egolarımı durduramıyorum. konsere çıkıyoruz grubumuzla yine okulda. şarkı armağan ediyorum aramızda anlayacağımız dilde ona. konuşuyoruz. ama...

    kendimizi bile tam tanımıyoruz. belki tanıyamayacağımızı bilmiyoruz. okul bitiyor. bir yaz akşamı, isviçre-türkiye maçı var televizyonda, mesaj geliyor telefonuma.. "her şey için teşekkür ederim.. vedalaşamadık.." eriyorum.. yanıyorum.. yaz geçmek bilmiyor. yanına gitmek istiyorum.. "olmaz" diyor.. memleketinde kim bilir ne yapıyor...

    okul açılıyor tekrar. zaten konuşuyoruz. "seni seviyorum" diyorum bir gün tam çıkarken o msn'den. "neden" diyor. 3 saat daha kalıyor. buluşmaya karar veriyoruz. arada bayram tatili var. geçmiyor. istanbul'a gelince buluşmaktan cayıyor. zor-bela bir belediye otobüsüne beraber biniyoruz. konuşuyoruz. ama...

    hepsi devam ediyor. gittikçe tanıyoruz birbirimizi. bu arada biriken şiirler kitap olsun diye uğraşıyorum. aynı sene diğer bayram, adana'dayım. msn'de konuşuyoruz yine. mesafeler... "bir şans versen?" diye yalvarıyorum. ve yine "olmaz". olmuyor.

    yılbaşı geliyor. doğumgünüm. 3 arkadaş oturuyoruz evde. telefon çalıyor. "doğumgünün kutlu olsun". rakılar açılıyor. efkar basıyor. sonraki gün sigaraya başladığım bankta tek başıma oturuyorum. mesaj atıyorum. "içiyoruz" diyor. tam eve gidicekken telefonum çalıyor; "gelsene". yanında arkadaşı var. sarhoşlar. yatılı okudukları için okula yetişmeleri gerekiyor. 25 dakika var. kahve içirmek istiyorum onlara. giriyoruz bir alışveriş merkezine. insanlar onları izliyor. hareketlerine bakıyor. tuvalete giriyorlar. dakikalar geçiyor. içeri adım atıyorum. arkadaşı alkol komasında. ambulans. devlet hastanesine gidiyoruz. sarılıp ağlıyor. ben sarılmıyorum. sarhoş halinden yararlanmak gibi olsun istemiyorum. saçlarından kusmuklar temizliyorum. montumu veriyorum üşümesin diye. atlatıyoruz yalanlarla, bir şekilde.

    şubat oluyor. geçen sene. "veda şiiri" yazıyor bana. artık sevmeyeyim diye. ve en iyi şiirimi yazıyorum o gece. gidemiyorum. küsüyoruz. çünkü geceleri mesajlarla uyutuyor insomniamı. sonra "bebek bakıcısı" gibi hissediyor. tartışıyoruz. onu incitmek istemiyorum. ama...

    yaz. temmuzda mesaj atıyorum facebooktan. uzun. çünkü çok özlüyorum. "hep zor anlarımda karşıma çıkıyorsun" diyor. barışıyoruz. aramız çok iyi. isveç'te kalacak 1-2 ay. mesajlaşıyoruz sürekli. msn'de sabahlıyoruz. cevaplamıyor sonra. "hayallerini süsleyen kız olmaz istemiyorum" diyor. duraklıyoruz. yine başlıyoruz konuşmaya. istanbul'a dönüyor. buluşuyoruz. kahvaltı ediyoruz. rüya gibi. istediğimce bakıyorum sevdiğim insana. harika. okuldan sonra çocukluk fotoğraflarını gösteriyor boş bir evin önünde otururken. aşk...

    "geçen sene ...'yle aranda bir şey oldu mu" diyor. anlatıyorum. dinlemiyor. anksiyete krizi geçiriyorum. küsüyoruz. yine kötü oluyoruz. 1 ay sürünüyorum. kimsesizlik nedir anlıyorum.

    barışıyoruz tekrar. ve 2 senedir dalgalanıp-duruluyoruz. sıfatı ne, adı ne bilmiyoruz. uçuyoruz. antidepresanlarımın dozu azalmıyor. hastalığın adı değişiyor. yine doğumgünümde, "iyi ki varsın" diyor. mutluluk. bir şey beklemiyorum ondan. sadece çevremde olmasını istiyorum. varlığını. sevmek zorunda değil, biliyorum.

    son 15 gündür ilaçlarımın dozu arttı. hiç konuşmadık. ve nedeni yok. garip. neredeyim bilmiyorum. neyim. ve kusura bakma sözlük sona doğru cümleleri kısalttım. çünkü konsantre olamıyorum ilaçlar sağolsun. yokluğu güzeldi. çünkü varlığının değerini anladım. ama şimdi... şimdi yaşadığını öğrenmek istiyorum. "iyi geceler" demeyi... gözlerini... onu... çok özlüyorum...

    2 sene 3 ay geçti.. ve geceler.. günler.. sesini duysam yeter.. fazlasını istemiyorum..
    8 ...
  26. 308.
  27. 307.
  28. zamanın ilaç etkisi yaparak ortadan kaldırdığı hastalık.
    2 ...
  29. 306.
  30. Gerçeği öğrendim bir gün...
    Ve gerçeğin acı olduğunu...
    Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
    "lezzet" kattığını öğrendim.

    Her canlının ölümü tadacağını,
    ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
    *
    4 ...
  31. 305.
  32. (bkz: here comes the rain again-hypnogaja)
    cekenlere tavsiyemdir. içinize atmayın, cıglık atın.
    3 ...
  33. 304.
  34. acısı bariz, acısı derin, acısı geçmek bilmez. bir insana herseyi yaptırabilecek bu dönemde içinde bulunduğum geçmesini beklediğim delirtesi durumdur.
    4 ...
  35. 303.
  36. çekenin yaraya, çekmeyende eksikliğe sebeb olan acı.
    2 ...
  37. 302.
  38. bi gün geçer derler....

    ve aradan iki üç yılcık geçer....

    ve bi gün geçer hakketten. sen bile inanamazsın.
    4 ...
  39. 301.
  40. gerçekten aşksa geçmeyecektir.
    azalacaktır acısı zamanla ama geçmez.
    geçmesede üstüne yeni şeyler eklenir.
    altta kalır.zamanla çok zaman(1-2-3-4-5yıl) sonra görünmez olur
    2 ...
  41. 300.
  42. son noktasını, o son damlayı tam hatırlamıyorum ama çektiklerimi bir ben bilirim desem çok arabesk olsa bile yalan olmaz.

    her şey bir gün dersten çok sıkıldığımda, dersten sıkılmam bir kenara, o girdiği her yere sinen 'ben zenginim' havasını tüm sınıfa yaydıktan sonra bir de aptal saptal söylemleriyle hocanın üzerinde de bir hakimiyet kuran aptal ve sakil kızın sinirlerimi zıplatmasıyla başladı. kıza ne kadar gerizekalı olduğunu ifade eden bir takım cümleler sarfettikten sonra hocayı çok seviyor olsam da 'şuna prim verdiğiniz için size de inanamıyorum' diyerek kapıyı çekip çıkmıştım.

    elbette hemen kilise sokağına gittim. kilise sokağında her zaman buluştuğum adamla buluşup gündüz vakti kilisenin duvarına dayanıp ve kaldırıma da bir güzel yayılıp ucuz şarabımın keyfini sürmeye başladım. sorunlarım vardı, asi ve sert bakışlarımın kaynağı onlardı. tabi kızları da tavlıyoduk böyle, inkâr edemem..

    derken 'o' geldi.. geldi ve 3 sene boyunca hayatımda kaldı. şimdi olsa 'keşke hiçbir saniyesini yaşamasaydım' deyip bir kaç saniye sonra kendimi yalanlıyorum. fakat keşke'lerle olmuyor işler, 'yaşandı ve bitti' işte..

    yaşadıklarımızı anlatmayacağım. ona başlarda her kız gibi '2 gün takılıp ayrılacağız' gözüyle baktığımı, onu muhtelif kereler aldattığımı, kısacası hayatımdaki bir tırnak makasından daha değerli olamadığını anlatmayacağım. ilk 6 ilâ 9 ayın sonunda, her şeye rağmen hiçbir zaman onun kötülüğünü istemediğimin farkında olduğumu, aslında onu baya baya sevdiğimi, dahası ona deliler gibi aşık olduğumu anlatmayacağım.

    tüm o acı tatlı anları buralara dökemem. dökmek yakışmaz hem bence. yani ne bileyim, elimde kalan son şeyler onlar zaten. ama bazı şeyler var işte. o söküp atamadığım, yokedemediğim. esasında çokça zamandır boşvermiştim. hatta ayrıldığımızdan, beni terkettikten beri o ki terkedeli 2.5 yıl oldu. 'onu unutamıyorum' dersem haksızlık ederim kendime. aslında unuttum. fakat 'ne kadar unutabilirim ki?' o kadar unuttum işte..

    küller var. hafif bir meltem ile tekrar ateşe kavuşan. küller var. sevmek için kullandığım organlardan birinde, hâlâ yanmak isteyen. bir bilgisayar oyununda, inadına aksi yönde giden bir araba gibi. 'ters yön' yazısına aldırmadan gitmeye devam eden..

    size ardından neler yaşadığımı anlatmayacağım. anlatırsam ifade edemez. o kullandığım ilaçları, sokaklarda düşüp bayılmalarımı, odamda tıkılıp kalmalarımı, insan içine zorla attığım vücudumu tanımadığım bedenlere bıraktığımı ya da eve dönüp pişmanlık yaşayıp hâlâ safça hatta belki salakça 'onu aldattığım'ı sandığımı.. gelen her ambulansın, her polis devriyesinin benim için geldiğini sandığımı, sokakta bir yerde onun adını görünce çılgına döndüğümü ya da her izlediğim filmde başrole onu koyup ona ulaşmaya çalıştığımı.. fotoğraflarını slayt gösterisi yapıp monitörümde bilumum gözyaşı izi bıraktığımı..

    sonra nefrete evrilen duygularımı anlatmayacağım.

    ona kaç kez küfür ettiğimi, 'seni seviyorum ben amına kodumun karısı, neden gittin nedeeeeennnnnnnnnnnnnnnn??!!!!!!!!' diye ağlayarak bağırdığımı. kaç defa beddua ettiğimi falan anlatmayacağım. anlatırsam nereye kadar anlatabilirim bilmiyorum.

    onun beni 3 ay sonra aradığını, çok sakin ve belki de bana dönmek istediği hâlde azarlayıp, görüşmek istemediğimi söylerkenki rahatlığımı, o saatten sonra nasıl boşaldığımı, düzeldiğimi, kendime döndüğümü...

    yaklaşık 1.5 sene sonra onun benden neden ayrıldığı gibi zamanında öğrenebilmek için kıçımı yırttığım bir mevzunun aslını öğrendiğimdeki serinkanlılığımı ve siklemezliğimi anlatmayacağım. çünkü bu işler böyle. biliyorsunuzdur az çok sizde..

    ardından tam 2 yıl geçtiğinde, beraber yaşadığımız kötü fakat mühim bir anının arifesinde onu o zamana kadar hiç aramadığım hâlde, bir kaç arkadaşın gazıyla, gecenin 3'ünde, içip içip onu aradığımı, aramızda,

    - x ?
    + kimsiniz ?
    - x ben y..
    + ne ? y mi ? y mi ? neden aradın ? (ultra kinayeli)
    - yaa, öylesine.. (ne diyeceğimi zaten bilmiyorumki. bilsem aramam, mail falan atarım.)
    + neden aradın ? numaramı nerden buldun ? sevgilim çok kıskanç biri, bir daha sakın arama.
    - sevgilin kıskanç biri olsa kaç yazar yaa, çok iyi bir niyetle aramıştım fakat görüyorum ki sen bunu haketmiyorsun.

    gibi bir diyalog geçtiğini, ve bir süre daha küllerin ateşe kavuştuğunu..

    ardından hemen hemen yine 6-7 ay geçtikten sonra da bu yazıyı yazdığımı size anlatmayacağım.

    ve tek bildiğimin 'aşk acısı' denen o orospu çocuğu için ne lustral, ne cipralex, ne de xanax işe yarar, kas geveşeticilerin de antidepresanların da allah belasını versin, en iyi ilaç yanınızda olacak iyi bir dost ve gireceğiniz ortamlardan çıkaracağınız ekmekten mütevellit 'çivi çiviyi söker' atasözüdür demeyeceğim. siz yaşayarak öğrenin..
    31 ...
  43. 299.
  44. yara olmadan peydah olan tek acıdır. zor.
    2 ...
  45. 298.
  46. boşluktasınızdır. ve karanlıkta. kalakalırsınız. gözleriniz sadece karanlığı görür elleriniz sadece karanlığı tutar.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük