Aşk değil kuyruk acısıdır o. Emeğinin boşa gittiğini görmektir yada sana emek verecek zamanın verilmemesidir. Hedeflerinden hayat enerjinden çalar. Gözler dolar arada, olgunlaşır insan ya iyidir farkına varır onu kör eden şeylerin. O kişiyi unutursa da dadından yinmez.
Bir serçenin kanadına takılacak gözlerindeki hüzün...
Köpük köpük sularında ıslatacaksın ayaklarını Akdeniz'in.
En olmaz yerinde uyanacaksın uykudan...
Düşlerin yarım kalacak ama seviyor olacaksın!
Sarı sabahlığın tenini kıskanacak,
Zaman gamzelerinde eriyecek!
Ve 'O' gelecek uzaklardan.
Üşüyen ellerini ısıtacaksın avuçlarında...
Bulutlar akıp gidecek uzaklara, gökyüzü çırılçıplak kalacak.
Ama sen, seviyor olacaksın..
duyduğumuz tüm acılar terk edilmekten, değersizlik hissinden; bağlandığımız insanın hayatımızdan bir anda çıkmasından, bunun verdiği inançların yitmesi ve düştüğümüz boşluk halinden; yeni insanlara güvenimizin temelden sarsılmasından, zira en güvendiğimiz, hayatımızda en üst noktaya yerleştirdiğimiz insanın ellerimizi bırakmış olmasının verdiği ihanet anlayışından ve o bile böyle yapıyorken diğerleri acaba nasıl kötü davranır bana düşüncesiyle kendimizi yalnızlığa itmekten ve en önemlisi bana bunu "o" nasıl yapardan ziyade o bunu "bana" nasıl yapar anlayışının üzerimize vaki ettiği kendimizi değerli hissedişin aslında bir hiç uğruna olduğunu, aslında sandığımız kadar değerli olmadığımızı kavramamızdan yani kısacası kendi egomuzdan kaynaklanır.
hissetmeyeli o kadar uzun zaman oldu ki. en son galiba 3 sene önce yaşadım. ondan sonra yaşadığım her ilişkide kişilerin beni yaralayacağını karanlık bir tünelde karşıdan gelen trenin ışığı kadar aşikar gördüğüm için anında frene bastım ve çoğu zamanda kavgayla birlikte o kişiden direkt uzaklaştığım için artık bende aşk acısı yerine genelde bir öfke ve karşı tarafı dövme isteği kalıyor. memnun muyum? kısmen. sevgini verip de karşı tarafça böcek gibi görülmek yerine en azından siktiri çekmiş olmanın verdiği rahatlık var. hem özgüvenin de azalmıyor, bu da cabası.
Aslında sanırım çekilen aşk acısı olmuyor bir süre sonra. o kişinin yokluğuna alışmak bize acı veriyor. Onun artık hayatımızda olmaması. Sesini unutmaya başlamak acı veriyor, bakışlarını hatırlamak. Izmarit kokan ellerini özlemek bile acı veriyor. ama bu da geçiyordur eminim. Insanlar ne acılara göğüs geriyor. Çokta büyütmemek lazım o yüzden.
Vucudumuzda görünmeyen tek yaradır. Bu yaranın acısı özlediğin zaman optimum noktaya ulaşır. Bu yaranın merhemi yine insanın kendisindedir. Çünkü biz sana tamamen unut demiyoruz karşim en azından biraz zorla kendini hatırlamaya bilirsin bari sana bu ızdırabı çektiren zalımın kızını. Gerçek aşk; birisinin mutluluğunu en içten şekilde dilemendir. Yani sen mutsuz olacaksan bile sevdiğinin mutluluğunu dilemelisin.
Yani kavuşamamayı da göze alcaksın.
Tam unuttum yaa, yureğim artık cız etmiyor; her şeyde aklıma o gelmiyor derken hoop beyfendinin mesajına maruz kalarak tekrar ortaya çıkan acıların en anlamsız ama anlamlı çeşitidir. Ulan yüreğim yandı kavruldu be. insanın şu entryi girerken bile gözü dolar mı?
Herkesin yara izi vardır. Bize de gönlümüzde açılan yarayı tatmak düştü. Kendisi şuan başka elleri tutsa da başkalarına sarılsa da başkaları ile evlilik hayali kursa bile seviyorum. Tek isteğim bi arasın hal hatır sorsun.